Ekrem BAYDAR GEÇMİŞTEN BİR DERS
Tarih : 2008-02-13
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



 “Geçmişten Günümüze, Iğdır’da İz Bırakanlar” Diye bir yazı dizisi hazırlıyorum. Bu yüzden yazılarıma zaman zaman ara veriyorum. Aldığım maillerden ve telefonlardan bu konuda şikâyetler de alıyorum. Yazılarımın zevkle okunduğunu da biliyorum. Sağ olsunlar, sevgili okuyucularımdan bu güne kadar olumsuz eleştiriler de almadım. Ancak; Bilgi toplamak, toplanan bilgilerin doğruluk derecesini araştırmak, kim gerçekten araştırmaya ve yazmaya değer mi? Deymez mi? Bunların analizini yapmak, takdir edersiniz ki hayli zaman alıyor. Her olayı, her olayın kahramanını iyi tahlil edemezsek, onlara giydireceğimiz gömleği tıpa tıp üzerlerine oturtmazsak tarih bizden hesap sorar. Çünkü her kişi, her olay Iğdır için bir değerdir. Herkes gerçekten hak ettiği tarih sahifesinde yerini almalıdır. Yoksa yarım yamalak anlatımlar, sırf “Bende yazıyorum”  yazmak için yazılan yazılar ne bana yakışır ne de o yazıyı okuyan siz sevgili okuyuculara…
 Ben Iğdır’ı, Iğdır’ın bütün değerlerini, iz bırakan kişilerini, olaylarını çok ama çok önemsiyorum. Çocukluğumda bana anlatılanları, o dönemlerde yaşadıklarımı iyisiyle kötüsüyle günümüze taşımak istiyorum. Fettah Beyi de taşımak istiyorum, Mir Ali Ağayı da… Kerem Beyi de taşımak istiyorum, Hacı Ekber Tufan’ı da… Şeyh Hüseyin Balamir’i de, Mecit Hun’u da taşımak istiyorum, Hacı Hüdaverdi Aras’ı da… Deli Sefer’i de, Bala Hanım’ı da, Deli Hâkim’i de, Zavallı Behçet’i de… Ve bunlar gibi nicelerini yaşamlarıyla esprileriyle arkadaşlıklarıyla, dostluklarıyla, sevgi ve hoşgörüleriyle paylaşmak istiyorum. Sırf bu hazırlıklarımdan ötürü yazılarıma biraz uzunca zaman ara veriyorum. Bundan ötürü sizlerden özür diliyorum. Umarım ileriki günlerde bu dizi yazıyı okuyunca beni affedersiniz.
 Hatta isterseniz yeri gelmişken Rahmetli Şeyh Hüseyin Amcadan bir de yaşanmış olay anlatayım size Ha, ne dersiniz!
 Daha birkaç yıl öncesine kadar yağan her yağmurda Iğdır çamur deryasına dönerdi. Her cadde, her sokak vıcık vıcık çamur olurdu. Şu sokak boyacı larının çoğalması da o günlerden kalma bir gelenektir. Çünkü o günlerde Yağmurdan sonra veya ertesi gün herkes iskarpinlerini, potinlerini boyatmak zorunda kalıyordu. Sağ olsun, Nurettin Aras Birçok cadde ve sokağı asfaltlattığı için artık kimse ne çamura batıyor. Ne de her köşe başında onlarca ayakkabı boyacısı var. Geçen gün eski boyacılardan birine ayakkabımı boyatırken boyacıya “İşlerin nasıl” Diye sorunca, o da bana dönerek,” Nurettin Aras bırakırsa işlerimiz iyi olacak ama bırakmıyor ki”  Niye bırakmıyor zabıtalar mı kovuyor? Yok, Hocam ondan değil.  “ya neden peki” diye tekrar sorduğumda, “Görmüyor musun Iğdır’ın her tarafını asfalt yapmış, bizi ekmeğe muhtaç etti. Eskiden kırk elli çift ayakkabı boyarken şimdi on çift ayakkabı boyaya mıyoruz. Böyle giderse vallahi acımızdan öleceğiz. O da yetmiyormuş gibi şimdi de en dar sokakları bile parke döşüyor. Bizim gibi fakir fukarayı düşünen yok ki… Diyerek Cadde ve sokakların asfaltlanmasından dert yanıyordu.
 İşte böyle Çamurlu bir günde Hüseyin Akbulut Belediye Başkanıdır. Yine yağmur yağmış Iğdır Çamura Gömülmüştür. Sağın Solunda en hızlı olduğu zamanda, Şeyh Hüseyin Amca Belediyeye gidiyor. Belediye Başkanı Hüseyin Akbulut’la görüşmek İstediğini söylüyor. Başkanın kapısında zabıta Şenlik var. Şeyh Hüseyin Hem Kürt, Hem Solcu hem de C.H.P’li, Hüseyin Akbulut ise Azeri’dir, Sağcıdır, üstelik M.H.Plidir. Şeyh Hüseyin Amcanın ayakları çok büyük olduğu için ayakkabılarını özel yaptırırdı. Tabiri caiz ise çocuk mezarı kadardı nerde ise! Şey Hüseyin Başkanlık Odasına girmek isteyince, Zabıta Şenlik, şaka olsun diye Hüseyin Amcaya “Dur bu şekilde içeriye giremezsin, Şeyh Amca ayaklarında bir batman çamur vardır. Başkan Kızar seni bu şekilde kabul etmez.” Der. Hüseyin Amca hiç bozuntuya vermeden Zabıta Şenlik’e cevabını hemen yapıştırır. “ Ulan oğlum yalan söyleme, git başkanına de ki Şeyh Hüseyin diyor ki, Iğdır’ın cadde ve sokaklarında çamur mu var benim ayaklarım çamura bulaşsın, senin gözün körmüdür, görmüyor musun, senin başkanın sayesinde Iğdır’ın her taraf asfalt olmuş.” Daha sonra sesleri duyan Hüseyin Akbulut, Şeyh Hüseyin Amcayı Kapıda karşılayıp kucaklayarak içeri buyur eder.
 Ama bir gerçek var, Bütün bunlara rağmen o günün insanları birbirlerini sever sayarlardı. Kimse kimseye kırılmaz darılmazdı. Ya bizler ha… Bu kadar hoşgörülü olabilir miyiz?

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.