Büyük yerlerde büyük sorunlar, Iğdır'da da siyaset konuşulur elbet…

Yalnızca Iğdır'da konuşulur demekte yanlış artık. Ankara'nın tam ortasında da siyasetsiz bir gün yok.

Ülkemiz 4 Kasım seçim havasına iyice girmeye başladı.

Adaylar vatandaşla diyalogunu hızlandırdı. Partiler daha çok açıklamalar yapmaya başladı. Siyasi hesabı olanların altyapı çalışmalarına hız kattıkları bilinmekte ve gözükmektedir artık…

Peki Iğdır'da neler oluyor…

Iğdır'da dünden farklı pek fazla bir şey yok.

Partilerde, Adaylarda öncelikli olarak gözlerini Cumhurbaşkanlığı seçimine dikmiş durumdalar.

Ülkede iyi gitmeyen bazı olayların mesuliyetini bir anda üzerlerinde bulmak istemeyenlerde yok değil. Güneydoğu-Kerkük ve Kuzey Irak sorununu bir anda kucağında bulmak istemeyen çevreler, daha temkinli yaklaşıyorlar. Seçim takviminin yaklaşmasıyla birlikte gündem her geçen gün biraz daha hareketlenirken, bu durumdan vazife çıkarıp, nasıl olsa meydan boş savuralım içimizdekini diyenlerin sayısı da doğal olarak artmaktadır…

Güçlüden yana tavır almak…

Psikologlar ne der bilmem ama, ben çığırtkanlık edenlerin, güçlüden yana tavır aldığını söylemek isterim. Eğer ülkede illegalite revaçtaysa ondan yana, devlet revaçtaysa ondan yana tavır alırlar…

Gelelim Iğdır'a

4 Kasımda yapılacak olan seçimlerde yine her zaman olduğu gibi iki Milletvekilini Meclise yollayacağız. Hepimizin gönlünden bu koltuğa oturmak geçer. Bölgemiz itibariyle gerek MHP'deki değişim ve gerekse Cumhurbaşkanlığı seçimi en azından Iğdır için önemli rol oynayacak diye düşünüyorum.

Simaların değişmesi an meselesi…

Her seçimde farklı gelişmeler olur. Kimi zaman insanlar oy vermediği için ağır bir biçimde eleşti rilirken, kimi zaman oy vermeyeceğim diyenler ödüllendirilir…

Örneğin GP meclise girmeye kalktı… AKP ile çatıştı ve malvarlığının tamamına el konuldu. Yarın sırt sırta seçime girerlerse şaşırmam… Yani dün GP'ye oy verenler haindi, şimdi vermeyenler hain damgası yerse de hiç şaşmam…

Iğdır'da da benzer durumlar zaman zaman olmuştur. Siyasette kazanmak uğruna üretilen psikolojik baskılar, vatandaşın ahval ve şeraatına göre değişebilir. Dün iyiydin bugün artık kötüsün… Demirel'in dediği gibi "dün dündür, bugünde bugün" yarının ne olacağını kestirmek mümkün değil.

DTP'nin seçimlere bağımsız girmesi durumunda birçok hesabın alt üst olacağını hepimiz bilmekteyiz.

Nevruz’un getirecekleri, 59. hükümetin tutumu, Kuzey Irak-Kerkük meselesi, Ülkenin önündeki önemli ayrıntılar olarak durmaktadır. Bu ayrıntıları göz ardı etmek mümkün değil elbet. Ancak gelişmelerin tüm siyasi partiler ve adayları tarafından dikkatle izlendiğini söyleyebilirim.

Bu ülkede bilmediğimiz çok ama çok şeylerin olduğunu, uzun zaman sonra anlıyor ve öğreniyoruz... “Devletin derini olmaz” demiştim bir köşe yazımda. Devletin derini gerçekten yokmuş, devletin kuyuları varmış. Ve maalesef o kuyunun içine atılmak istenende işte bu bizim şehit kanıyla sulanan toprağımızın ta kendisidir.

İlerleyen günlerde siyaset meydanına çıkanlar ve çıkmak isteyenler yorumlarımıza dahil olacaktır…