Ekrem BAYDAR DOKUSU DEĞİŞEN GENÇLERİMİZ!
Tarih : 2010-01-09
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



    Nereden başlayacağım, nasıl başlayacağım, bilemiyorum. İnanın elime kalem aldığım zaman ya da klavyenin tuşlarına dokunduğum zaman, yazılarımı bir çırpıda yazıp çıkıyorum. Oysa şimdi dakikalardır bilgisayarın başında nereden nasıl başlayacağımı düşünüp duruyorum. Amacım önce gençlerimizi incitmemek, daha sonrada, gerçekçi ve de kabul görebilecek bir yazı yazmaktır. Hep yazmak istiyordum ama nasip bu güne imiş.
        Yetmişli yılların başında, köyünden, kentinden, mahallesinden, tarlasından çiftinden çubuğundan ayrılıp Avrupa’nın çeşitli ülkelerine giden vatandaşlarımızın gençleri tatile geldiklerinde birçoğunu tanımaz olurduk. Kıyafetler değişik, hafiften omuzlara sarkan saç modeli değişik, tıraş değişik, pantolonlar belden sıkmalı, paçalar İspanyol ya da boru paça, yürüyüşlerde bir başka âlemdi zaten! Derken bizim bazı zengin ailelerden olan arkadaşlarımız da onlara özenerek İspanyol veya boru paça pantolonlar giymeye başladılar. Bulup giyemeyenler, bulup da giymek istemeyenler de onlara, “Buru boru… Boru ya da, süpürgeci hey… Süpürgeci, bizim mahalleden de geç. Hiç olmazsa bizim mahallemizde süpürülmüş olur sayende. Belediyenin de yükü hafifler.”  Veya “Senin paçalarından bir pantolon daha çıkar, boru içinde boru gibisin maşallah.” Diyerek takılırlardı. Belki biraz kıskançlık, biraz da gelenek ve görenekler, aile ve çevre baskısından ötürü… Gençlik pek aşırıya kaçmazdı. Tek aşırılılıkları saçlarının biraz uzun olması, bir de pantolonlarının geniş paça olmasıydı. Bu da hiç kimseyi rahatsız etmezdi.
      Ya şimdi! Şimdiki gençliğe bakıyorum da aşırı lafı çok çok hafif kalmaktadır. Kiminin saçı tavus kuşuna benziyor, kimininki leylek yuvasına… Aynı yuva içinde karga yuvası, onunda içinde bülbül yuvası! Üstelik de sanki o yuvanın etrafı da tel örgüyle örülmüş gibi ayrı bir saç modeli!  Kimininki ibibik (mahalli dilimizde BİBOP) kafasına, kimininki de tüyü terse dönen tavuklar misali tek tek nereden çıktıkları belli olmayan tüyler. Sakallar, usta bir ressamın kalemiyle özenerek çizilmiş incecik bir çizgidir sanki! Alt dudağın ucunda badem bir bıyık, alt çenede keçileri bile kıskandıracak incecik bir sakal…  Bir pantolon giymiş ki sorma! Pantolon demek için bin şahit lazım. Oldukça geniş ve düşük kemer bir pantolon… O küçücük kıçlarında o pantolon nasıl duruyor hayret ediyorum. Paçalarda, önde arkada, yanlarda bir sürü cep var. Bunca cep ne işe yarıyor anlamış değilim. Hele paçalarda ve arkadaki ceplerin her birine bir teneke buğday boşaltsan cebin yarısı boş kalacaktır. Arasan onlarca cepten on kuruş çıkmaz.  Hepsi işsiz, güçsüz perişan ve de peşmurde… Tanıyamıyorum, inanamıyorum, bu gençlik bizim gençliğimiz olamaz. Bundan birkaç yıl önceki, karakaş, kara göz, tertemiz, pırıl pırl giyinip kuşanan, en azından nereden geldiğini bilen, kendisinin, ailesinin, çevresinin sorumluluğunu her davranışına yansıtan o güzelim gençlerimizden eser kalmamış. Almanya’da, Hollanda’da, Amerika’da, Avusturya’da yaşayan asalak, sorumsuz, tinerci, ballici, eroinman gençlerden farkı kalmamış bizim gençlerimizin. Beni en çok düşündüren de saç modelleridir. Bir türlü anlam veremiyorum. Neyi temsil ediyorlar, amaçları nedir vallahi anlamıyorum. Karakterleri değişiyor, görünümleri değişiyor, tipleri değişiyor gençlerimizin. Ya dumura uğruyorlar ya da doku değişikliğine uğruyorlar. Evet… Evet kesinlikle dokusu değişiyor gençlerimizin!
     Dayanamadım bu yazımı yarım bırakarak şu anda bile taptaze hafızası ile dimdik ayakta duran 94 yaşındaki Ali Rıza Bağane’ye gittim. Ondan önceki, onun dönemindeki ve ondan sonraki gençlerin giyim ve kuşamlarını sordum. Bakın ne dedi bana! Doğrusunu istersen bende şaşıyorum bu modaya gençlerimizin hepsi ibibik kuşu olmuşlar sanki. Bizden önce Iğdır da popüler olan gençleri söyleyeyim sana; Azerilerden Şeref Iğdırın amcası İsmail Iğdır, Beylerbeyin oğlu Reşit Aydın, Mircabbar oğlu Cengiz Yeşilyurt, Agah Yükselin amcası Haydar Yüksel, Rıza Vural, Şahabbas Bilen (Foto), Memduh Özkaya, Osman Ataman, Nurettin Kirman, Dadaş Akar,Timur Demir, Ekber Şöllü, Salih Çöllü ve bunun gibi adını hatırlamadığım bir sürü gençler. Kürtlerden ise; Enver Güneş, Cemalettin Güneş, Emin Güneş, Cimşit Güneş, Mecit Hun, Cihangir Turan, Aziz Güney, Abdülbaki Barbaros gibi çok sayıda Kürt gençleri de vardı.. Bunlar o günlerin hem zengin hemde gözde olan popüler gençleri idiler. Hepsi tertemiz giyinir, saçları başları gayet düzgün, davranışları efendice, zengin fakir gözetmeden, Kürt, Azeri gözetmeden büyüklerine karşı gayet saygılı davranırlardı. Birçok genç onlara gıpta ile bakardı. Şimdi nerede o gençlik… Diyerek bir ahhh çekti derinden ve ekledi; Bana eski dostlarımı ve arkadaşlarımı hatırlattın, senin sayende onları da anmış oldum sağ olasın Ekrem, sağ olasın diyerek sözlerini bitirince ben de geri dönüp yazımı bitirdim ve bu duyguları da sizlerle paylaşmak istedim. Umarım sizleri sıkmadım ve gençlerimizi de üzmedim.
          Çağ değişiyor, kültürler değişiyor, sosyalleşmeler değişiyor, ilişkiler değişiyor.  Bunların hepsine eyvallah… Anlıyorum ve saygı duyuyorum ama, amasını da sizlere bırakıyorum.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası