Ekrem BAYDAR Yakışmıyor!
Tarih : 2012-10-24
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



Yaklaşık bir hafta önce yüksek okula kayıtlı, henüz birinci sınıf öğrencisi bir yakınım bana gelerek, “ Ekrem Amca bazı arkadaşlarım kayıtlarını sildirerek memleketlerine gittiler. Ben de gitmek ve okumak istemiyorum. Gidip memleketimde bir iş bulup çalışacağım. Zaten zar zor geçiniyoruz hiç olmazsa babama yük olmayayım. Eğer üniversite hayatı bu ise, hor görülüp itilip kalkılmaksa, alay edilmekse, ana avrat küfrederek Kürtler bu okulda barınamaz demekse ben bu hayatı istemiyorum. Eğer siz de uygun görürseniz babama da danışın, durumu izah edin. Ben de ayrılmak istiyorum” Değince gözlerimin önünde hemen yetmişli yılların o acı, kan, gözyaşı, kin, nefret dolu, kardeşin kardeşe düşman olduğu günler canlandı. İçimi acı, ama çok acı bir hüzün ve keder kapladı. O anda Rahmetli Ali Asker Aşırımı hatırladım ve bin kere rahmetle andım ve anıyorum. Çünkü o çaresizliği, o andaki duyguları ben 1977 de yaşamıştım. Benim gibi nice nice gençler yaşamıştı hem sağdan hem soldan… Dönem kayıplarımız oldu, yıl kayıplarımız oldu. Kimileri okulundan, kimileride canından oldu. Gine hem sağdan hem soldan…
Ne günlerdi o kara günler… Kim kimi vuruyor, niçin vuruyor, kimin için vuruyor, neden vuruyor, öldürüyor, okuldan kovuyor belli değil. Biri ötekine anlatıyor; “Ağabeyi bu gün iki komünist sıkıştırdık okul çıkışında vallahi linç ettik Rus çocuklarını. Onlar artık bu okula gelemezler. Ne kadar Komünist varsa hepsini temizleyeceğiz Allahın izniyle .” Karşıdaki cevap veriyor! “ Gebertseydiniz şerefsiz Moskof uşaklarını.” Bir süre sonra ya da başka bir gün, aynı sözleri bir başka arkadaş gurubu bir başka ağabeysine anlatıyor. “ Ağabeyi; O dediğin çocuk vardı ya? Hani Ayşelerin sınıfındaki Faşo”  “Eee.. Ne olmuş ona?” İşte onun gelmişini, geçmişini… Bir güzel benzettik ve bir kulağına da bıçak attık ama kesilmedi.” Keşke kesseydiniz şerefsiz Amerikan uşağının kulağını.” Sen merak etme ağabeyi o gün de gelecek, Bir tek Faşist kalmayacak bu okulda Allahın izniyle. Her iki gurubun da ağabeyleri vardı. O ağabeyler adına ne canlar yandı, ne ocaklar söndü. Nice anaların gözyaşları sel olup aktı ve hala akmaya devam eden nice anneler vardır. O ağabeyler şimdi kol kola, yan yana ve aynı şirketin elemanları olarak keyif çatarken, rakı sofralarında kadeh tokuşturup eğlenirken, bizim gibi garip guraba çocukları da birbirini boğazladı. Ne yazık ve acıdır ki hala boğazlamaya da devam ediyor ve bunları da “Allahın izniyle yapıyor.” Yani bu gün Iğdır’da yapılmak istenen o yılların versiyonudur, sahneye yeniden konulmak istenmesidir. Gine ağabeyler var. Gine onlar adına vurup kıran, yıkıp dağıtan sahte vatanperver ve milliyetperver piyonlar sahnededir. Yılarca Iğdır’a Üniversite açılsın diye didindik durduk. Siyasi manevralar yaptık, partiler değiştirdik, bir sürü siyasi taklalar attık, nihayetinde Üniversitemiz oldu. Olmasına oldu da henüz gelişme döneminde iken de bu Üniversiteyi de üç beş kendini bilmez, hatta öğrenci bile olmayan zibidiye, sahte milliyetperver ya da vatanperver bozuntularına da kurban edemeyiz. Iğdır’ı bu emekleme döneminde çakallara ve çapulculara peşkeş çekemeyiz. Tarih bizi yargılar, gelecek ve gelecekteki çocuklarımız bizi yargılar, lanetle anar.
Bu öğrencimize bazı öğütlerde bulunduktan ve kendi yaşadıklarımızdan birtakım olaylardan bahsettikten sonra birlikte önce Yurt Kur müdürü Sayın Halil Çavlu’ya gittik. Sağ olsun Halil Bey gayet olgun ve mütevazı tavırlarıyla, o da birtakım nasihatlerde bulunarak; “ Sizler ister Kürt, ister Türk olun. Kim olursanız olun, yurdun içinde de, yurdun dışında da devletin güvencesindesiniz. Bu devletin emniyeti var, güvenlik güçleri var. Burası ve bu okullar hiç kimsenin ve hiçbir gurubun, görüşün ve ırkın tekelinde değil, asla olamaz. Sen sakın tedirginlik yaşama, okuluna devam et. Bu devletin güvenlik güçleri var. Sizler içeride arkadaş olursanız dışarıda da emniyetçiler, polisler sizin en yakın arkadaşınız ve güvencenizdir.” Bu sözler henüz bitmemişti ki tesadüfen içeriye emniyetten iki polis arkadaş girdi. Sağ olsun onlar da birtakım nasihat ve güvenceden bahsettikten ve bu ülkenin herkesin ve bu ülkede yaşayan her kesimin olduğunu belirttikten sonra, sevgili öğrencimiz okuldan ayrılmaktan vazgeçip kalmaya ve okulunu bitirmeye karar verdi. Bizler de bir kişi de olsa onu kurtarmanın anlık bir mutluluğunu yaşadık.
Şimdi gelelim bize, yani biz Iğdırlılara… Iğdır’ın sosyal geleceği, siyasi geleceği, kültürel ve ekonomik geleceğine hiç kimse zarar verecek yetkiye sahip değil, hakkı yoktur, olamaz. Iğdır adının dışarıda kötü anılması, ırkçı anılması, bilmem nice nahoş olaylarla anılması hepimize zarar veriyor. Iğdır’dan ayrılan her öğrencinin her esnafa zararı vardır. Benim tüm babalara çağrım şu; Gençlerimize ve geleceğimize sahip çıkalım. Üniversitelerde yaşanan günlük nahoş olayları hepimiz görüyor ve üzülüyoruz. Aynı olayların Iğdır’da da meydana gelmesi bizleri daha çok üzecektir. Çünkü biliyoruz ki onlar da yarın yaptıklarının ne kadar boş olduklarını görecekler. Bu nahoşluklar Iğdır’a ve Iğdırlılara yakışmıyor. Sorunlarımızı vurmadan, kırmadan, yıkıp dökmeden gayet medeni bir şekilde tartışalım, konuşalım. Demokratik bir ortamda her türlü tartışıla sorunlarda sevgili öğrencilerimizin yanındayız, olacağız. Aksi bir durumda karşıların da olacağımızı da onlara hissettirmeliyiz. Bu görev hepimize, tüm anne ve babalara, tüm sivil toplum örgütlerine, esnaflara düşüyor. Emniyet Teşkilatı zaten gereğini yapıyor. Bizler de üzerimize düşeni yapalım. Çünkü Iğdır hepimizindir.

  1. Guest 2012-12-13 19:26:52

    erem hoca yazılarını zevle ouyorum ağzına sağlı alemine uvvet

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.