Arslantürk AKYILDIZ 19 Mayıs
Tarih : 2013-05-20
Tüm Yazılar

Arslantürk AKYILDIZ



    Öğr. Gör. Arslantürk Akyıldız
    Milletlerin geçmişlerinde, onların kaderlerini değiştiren, geleceklerini aydınlatan, toplumu bütünüyle kavrayarak köklü bir değişim ve gelişime, yeni bir yapı ve oluşuma yönelten önemli olaylar vardır. Bu olaylar eğer, bir büyük inkılâbın, parlak geleceğin hareket noktası, başlangıcı olabilmişlerse, gittikçe önem kazanarak gelenekleşir ve kalıcı hale gelirler. Millî gelenek ve görenekler içinde şüphesiz toplulukların birlikte kutladıkları bayramlar, ilk sırada yer alır. İşte 19 Mayıs 1938 yılından beridir millet olarak büyük bir coşku ile kutladığımız “19 Mayıs Atatürk’ü Anma , Gençlik ve Spor Bayramı” böyle bir günün adıdır.
    Millet olarak büyük bir gurur ile kutladığımız 19 Mayıs 1919 tarihi, onursuz ve zillet altında yaşamaktansa, onurluca ölmenin esas alındığı, kendisinden sonra cereyan eden olaylar zincirinin başlangıcı olan, karanlık bir dönemde, aydınlık bir tarihtir. İçeriden ve dışarıdan Türk’e kefen biçme provalarının yapıldığı, kan ve gözyaşının doruğa çıktığı günlerde, milletimizin kendini korumak için canını ortaya koymanın sembolleri olan Kuvayı-ı Milliye ateşi , Mustafa Kemal ‘in Samsun’a çıkmasıyla büyük bir yangına dönüştürdüğü olayın başlangıcıdır 19 Mayıs 1919. Bu kutlu günde özgürlük ateşini yakan Mustafa kemal Atatürk tarafından , 1938 yılında bağımsızlığın, çağdaşlaşmanın teminatı gördüğü Türk gençliğine bayram olarak hediye edilmiştir.
      Osmanlı Devletinin gelişen dünya şartlarına ayak uyduramaması sonucu güçten düşmesi ve sonradan rakiplerinin iştahını kabartan bir devlet haline gelmesi, yıkımın bütün travmalarının ve acılarının başlamasını sağlamıştır. XVII. yüzyılın sonlarından itibaren başlayan Osmanlı Devletinin paylaşılması ve parçalanması yönündeki çabalar, bizim için hiçbir mana ifade etmeyen, Lozan’la ortadan kaldırdığımız 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr dayatmasına kadar devam etmiştir. Rusya ve Avusturya’nın başlattıkları sözü edilen bu çabalara sonradan İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya gibi devletler de dahil olmuşlardır. Batılı bu devletlerin, Osmanlı Devletini, parçalama ve paylaşma amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik niyetleri, 1815’de Viyana Kongresinde “Şark Meselesi” adıyla bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmış ve Osmanlı Devletindeki Müslüman olmayan unsurların himayesi için kullanılan “Şark Meselesi” tabirinin anlamı genişlemiştir. Bu politikalarını acımasızca uygulamaya koyan İngiltere başta olmak üzere dönemin sömürgeci devletleri, Birinci Dünya savaşına kadar Kırım’ı, Mısır’ı, Tunus’u, Cezayir’i, Trablusgarp’ı, Balkanları büyük facialarla bizden kopardıktan sonra gözlerini son Osmanlı topraklarına dikmişlerdi. Üç kıtaya yayılmış olan Osmanlı Devletinin sıkıştığı “Misak-ı Milli” olarak tarif edilen vatan topraklarını da elimizden almak için her türlü yola başvuruyorlardı.
    19 Mayıs 1919’da teşkilatlanan Türk İstiklâl Savaşı ile millî bağımsızlığı eyleme dönüştürerek, geri kalmışlığı, sömürüyü yok ederek, toplumu bütünüyle geliştirme, tam anlamıyla bağımsızlaştırma, çağdaşlaştırma ve demokratikleştirme amacıyla yola çıkılmıştır. Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı gün üstlendiği görevin asıl ruhu, tam bağımsızlıktı. Tam bağımsızlık, malî, ekonomik, adlî, askerî ve bunlar gibi her konuda bağımsızlık ve özgürlük demektir. Aksi durum bölgesel çıkarları olan devletlerinin iştahlarını kabartmak manasına geldiği birçok gelişme ile ortaya çıkmıştır. Hele günümüz dünyasında bunun ne manaya geldiği bütün çarpıcı örnekleri ile ortadayken…

 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.