Arslantürk AKYILDIZ Iğdırda Kerbela Matemi
Tarih : 2014-10-31
Tüm Yazılar

Arslantürk AKYILDIZ



 

Kerbela masumları içerisinde bir imam da vardır ki,. Resul-u Ekrem (s.s.) onun varlığıyla gülmüş, onun acısını öğrenerek gülmeyi unutmuştur; Hz. Ali (a.s.) onunla teselli bulmuş; Hz. Fatma onun ne şekilde şehit olacağını öğrendiğinde göz yaşlarına boğulmuş; İmam Hasan ,tüm acılarını onunla unutmuştur. Zira o; dedesinin, annesinin, babasının ve kardeşinin yokluk acılarını bir bir tattıktan sonra, acılarına bir acı daha katarak Kerbela acısını ’da yaşamış;  böylece “İslam’ın diri tutulma” zaferine ulaşmıştır.

Hicrî takvimle 10 Muharrem 61, miladi takvimle 10 Ekim 680 yılında Emevi saltanatının sahibi Yezid’in emri doğrultusunda, bütün kutsal değerleri ayaklar altına alarak, Hz. Hüseyin’den biat almak maksadıyla uzun bir zamandır yürüttüğü ahlaksız entrikalarının son  ve en  acı halkası yaşandı kerbela çölünde….

İki cihanın nuru Hz. Peygamberin mübarek evladı.. Allah’ın Aslanı Ali-i Murtaza’nın oğlu , kadınların sultanı Hz. Fatmat-ül Zehra’nın ciğer paresi  masum imam.. Hz. Hüseyin ve 72 şühedanın şehadeti.. Acının arşa dayandığı, kanın su gibi aktığı, mahşerin yaşandığı kerbela çölü…

Muharrem ayı ile birlikte İslam dünyasında olduğu gibi, Iğdır’da yaşayan Caferiler ’de Kerbela’nın  yasını tutmaya başlamışlardır. Artık  düğünler başta olmak üzere bütün şenlikler askıya alınır.. Bilhassa Aşura günü olarak bilinen katliamın yapıldığı 10 Muharrem günü hayat tamimiyle matem havasına bürünmüştür. İnsanlar matemi bütün hayatlarında yaşamaktadır artı. Evde, işte, sosyal hayatta .. artık bütün inanalar, Hz. Hüseyin ve onunla birlikte  kerbela çölünde şahadet şerbetini içen 72 yareni ile, geride esir edilen başta Hz. Zeynelabidin ve Hz. Zeynep olmak üzere Ehl-i Beyt’in çektiği acıları içinde hissetmektedir.. onlar için göz yaşı dökmekte, üzülmekte, gamlanmaktadır.. 

Hz. Hüseyin’in yezidin zulmüne karşı başkaldırmasını, kıyam etmesini anlamaya çalışmaktadırlar.. Hz. Hüseyin niçin bu dava uğruna canını ortaya koydu.. onu bu dereceye getiren şartlan nelerdi.. okunan mersiyelerde ve ağıtlarda  ciğer parçalayan sözlerin manasını çözmeye çalışmaktadırlar.. 

Hz. Hüseyin’in, Kerbela’ya hareketinin ilk günü olan Muharrem Ayı’nın 1. gününden itibaren başlayan matem merasimleri, Muharrem Ayı’nın 9. günü olan ve “Tasua” ( Arapça 9. gün) ile 10. günü olan “Aşura” günü ( Arapça 10.gün) zirveye çıkar ve artık sokaklara, caddelere taşar… Muharrem Ayı’nın başlaması ile birlikte şehrin çeşitli yerlerine matem simgesi olan siyah bayraklar, siyah bez üzerine yazılmış Hz. Hüseyin’in mesajlarını ve şahadetinin nedenlerini içeren sloganlar, Hz. Hüseyin’i tanıtan hadis-i şeriflerin yazılı olduğu pankartlar, resimler ve afişler asılır. Camilerin içi matem havasına uygun olarak siyah bezlerle kaplanır ve camilere de benzer yazı ve sloganlar içeren pankartlar asılır. Her akşam camilerde Hz. Hüseyin’in Kerbela’ya gidiş sebepleri, olayın tarihi arka Planı, Hz. Hüseyin’in hedefi, orada karşı karşıya kaldığı zulümler anlatılır, mersiye adı verilen ağıtlar okunur, gözyaşları dökülür. Minber konuşmalarından sonra “deste” adı verilen, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu gruplar, belirli bir ritimle göğüslere vurularak eşlik edilen ve “nuha” diye adlandırılan şiirlerin okunduğu ritüelleri sergilerler… Buna, halk arasında “sine vurma” denir… Bu ritüeller vasıtasıyla, “Aşura” kültürü, yüzyıllardır ruhunu korumuş, Kerbela’da yaşananların unutulmamasını sağlamıştır.  Hz. Hüseyin’in amaç ve hedeflerinin günümüze kadar ulaşmasında önemli bir rol oynamıştır. 

Her caminin “deste” diye adlandırılan grubu mutlaka vardır ve Muharrem ayı’nın ilk gününden itibaren on gün boyunca hem kendi camilerinde bu ritüelleri sergilerler ve hem de diğer camileri dolaşarak o camilerde de nuha( ağıt) eşliğinde sine vururlar…

Ayrıca, yine Muharrem ayı’nın başlaması ile, bilhassa son yıllarda  şehir meydanına “Kerbela’dan bir esinti…Aşura Çadırı” adı altında bir çadır kurulur. Bu çadırda, Kerbela’da yaşananları simgeleyen resimler, yazılar, Kerbela savaş meydanını simgeleyen sahneler, Kerbela olayının tarihi, psikolojik, dini yönlerini anlatan kitaplar sergilenir. Çadır halka açıktır. Çadırı gezen kimselere Aşura ile ilgili bilgiler veren görevliler, ayrıca çeşitli ikramlarda da bulunurlar. İnsanların oturup sohbet edebileceği masa ve sandalyelerin oluşturduğu bölümde, halk Aşura kültürü ve Kerbela olayı ile ilgili sohbet edip, bilgi alırken, zamanda çay ve hurmadan oluşan ikramlar yapılır ve bu ikramların tamamı, yine bu konuda duyarlı olan vatandaşlar tarafından “ihsan” adı altında bağışta bulunulmuştur… 

       Tasua akşamı, şehrin en geniş meydanı olan “Zübeyde Hanım Bulvarı”nda camilere ait deste gruplarının ve cami hocalarının katıldığı, yine konuşmaların yapıldığı, mersiye ve nuhaların (ağıtlar ) okunduğu bir tören yapılır… Meydana çeşitli yönlerden yürüyerek ve ellerinde meşalelerle, okunan nuhalar ve bu nuhalara eşlik eden ve sine vuran desteler gelirler. 

Iğdır’da yaşayanların yansıra, il dışarıdan bu matemi yaşamak için gelen inananların katıldığı bu tören gece geç saatlere kadar devam eder. 

Aşura günü matemin dorukta olduğu gündür. Artık adeta yer ,gök bu acıya ortak olmak için ağlamaktadır.., Sabahın erken saatlerinden itibaren bütün camilerin deste adı verilen gurupları  nuhalar ( ağıtlar ) eşliğinde, şehirden yaklaşık 4-5 km. uzakta olan Mezarlığa giderler. Burada, Aşura ve Kerbela olayı ile ilgili din âlimleri tarafından konuşmalar yapılır, Kuran-ı Kerim tilavetinden sonra, toplu olarak   nuha’lar, mersiyeler okunur, sine vurulur ve öğlen vakti matem törenine katılanlar,  yine hüzünlü bir şekilde  yürüyerek camilere dönerler ve anma  törenlerine ara verilir.Kerbela şehitlerini anmak için yapılan etkinliklerin içerisinde iki rütüel bilhassa dikkati çekmektedir.. Bunlardan birisi  “Alem” dir.  Aşura törenlerinde, törene katılan düzenli grupların en önünde taşınan, genelde üzerinde “Esselamu Aleyke Ya Huseyn ve Esselamu Aleyke Ya Ebu’l Fazl’ul Abbas” ( Sana selam olsun Ya Huseyn –Sana selam olsun Ya Ebul Fazl’ul Abbas) yazısı bulunan madeni el şekli olan bir sancak taşınır. Buna “Alem” denir. Alem, Hz. Hüseyin’in sancağı, üzerine takılı el şekli, ise, Onun “alemdarı”, yani ordusuna komuta eden kardeşi Hz. Ebu’l Fazl’ul Abbas’ın  kerbela da kesilen kollarını temsil eder. Bir diğer dikkati çeken rütüel, Kasım Otağı’dır. Bu  Kerbela’da şehit olan İmam Hasan’ın genç oğlu Hz. Kasım ile Hz. Hüseyin’in kızı Hz. Fatımat’us Suğra’nın düğün odalarını temsil eder. Rivayete göre, Hz. Kasım ile Fatıma’t-us-Suğra nişanlıdırlar ve düğün hazırlığı yapmaktadırlar. Ancak Kerbela olayında Hz. Kasım şehit olduğundan, düğün evi yasa bürünür. Bu yasa bürünmüş düğün odasını temsilen, siyahlarla bezenmiş dikdörtgen veya kare şeklinde bir oda, dört kolu ile omuzlarda, yine düzenli merasim gurubunca taşınır. Halk tarafından Kasım otağı’na da oldukça sevgi ve saygı gösterilir. Halk inanışına göre dilek tutarak Kasım Otağı’nın altından geçenlerin dileği kabul olur. Alem de olduğu gibi Kasım otağına da nezir olarak çeşitli hediyeler veya para bağlanır. Bu paralar da ilgililerce yine Aşura törenleri için harcanır.

         Bu arada öğlen vakti, şehrin çeşitli yerlerine kurulan yemek çadırlarında veya bazı vatandaşların kendi evlerinde deste gruplarına, fakirlere ve halka  “ihsan” adı altında yemekler verilir…

Aşura günü akşamı camilerde Şam-ı Gariban ( Kimsesizlerin akşamı ) adıyla dramatik bir tören yapılır.. Bu ritüel  Hz. Hüseyin’in şehit edildiği Aşura gününü takip eden ilk akşamı temsil eder. O gün, artık başta Hz. Hüseyin ve Kerbela yiğitlerinin hepsi şehit olmuş, hasta ve yürüyemeyecek halde olan İmam Zeynel Abidin’den başka erkek kalmamıştır. Çadırlar ateşe verilmiş, kadın ve çocuklar, perişan bir durumda Yezidi’n askerlerinin saldırısından korunmak için çöle dağılmış, bir yandan şehit edilen kocaları, kardeşleri, babalarının acısı, bir yandan yezit askerlerinin kırbaç darbelerinin, üzerlerindeki ziynet eşyalarının yağmalanışının verdiği korku, bir yandan yanan çadırlarının ateşine maruz kalan küçük çocuklarını kurtarma çabasının verdiği perişanlık, yorgunluk, dehşet ve yılgınlık ile geçirdikleri ilk akşamdır bu akşam.  Onlara yardım edecek hiç kimse kalmamıştır artık. Bu yüzden “Kimsesizler Akşamı” diye adlandırılmıştır. Bu rütüelde yakılan mumların eşliğinde oluşturulan dramatik ortamda, mersiyeler, nohalar okunarak hüzünlenilir, kerbela şehitlerine ağalanılır..

Ayrıca Muharrem Ayı’nın başlaması ile birlikte, ilimizde “Aşura Kültürü” çerçevesinde iki ay boyunca ( Hicri kameri aylar olan Muharrem ve onu takip eden Safer ayları) matem devam eder, düğün, nişan, sünnet gibi törenler yapılmaz. Çünkü hem “Erbain” adı verilen ve Hz. Hüseyin’in şehid edilişinin 40. günü  Safer Ayı’na denk gelmekte ve hem Hz. Peygamber’in (s.a.a.)vefatı, hem de Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyti’nden olan ve 12 imamlar olarak bilinen kutsal şahsiyetlerin bazılarının şehit edilişleri de yine Safer Ayı içinde yer almaktadır.“Erbain” günü ( Kerbela  katliamının 40. Günü ) de yine Iğdır’da oldukça canlı olarak yaşatılmakta, camilerde törenler ve evlerde “mersiye” adı verilen ve Kerbela’da  yaşanan  zulümler ve yaşanan acılar anlatılır. İnsanlar hüzünlü bir halde yaşanan acılara bir nebze olsun ortak olmaya çalışırlar. Bu arada Kerbela şehitlerinin ruhuna ithafen   “ihsan yemekleri “verilmektedir..

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Iğdır’da yaşayan hemen herkes bu acı olayın matemini birlikte yaşamaktadır…

 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.