Cabbar ŞIKTAŞ PARALEL CIA
Tarih : 2014-12-21
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



            Yeşil Iğdır gazetesinin geleneklerine bağlı kalmakla birlikte, kişisel olarak vazgeçmediğim bir alışkanlığım vardır.

            Her kim olursa olsun, ister birey, ister bir cemaat veya parti ve yöneticileri iktidardayken söyleyemediklerimi, iktidarını kaybettiklerinde de söylemem.

            Maalesef bu hassasiyeti göstermeyenler var.

            İktidardayken dost olurlar, iktidarın nimetlerinden yararlanır, tatlı gülücükler dağıtır, yağlı sofralar dizer yedirir içirirler. İktidardan düştüklerinde ise söylemedik laf bırakmaz, hakaret eder, eleştirirler.

            Bu benim kitabımda yazmaz.

            İktidarda iken eleştirdiğimi, iktidarı bittikten sonra da haklı gerekçelerim olduğu sürece yine eleştiririm.

            17-25 Aralık öncesi cemaatçiler ile 17-25 Aralık sonrası cemaatçiler arasında inanılmaz bir değişim yaşandı. Cemaat-Hükümet kavgası çıkmadan önce kuzu sarması olanlar, bizzat bana yazdığım yazılardan ötürü eleştiri getirenler, cemaati ve onun lideri olan Fetullah Gülen’i ölesiye savunanlar, 17-25 Aralık operasyonlarının ardından Kroşe yemiş boksör gibi neye uğradıklarını şaşırdılar ve olayı anlamaya çalışırken suskunluklarını da korudular.

            Tabi ki bu arada kimin güçlü, kimin güçsüz olduğunu da gözlemliyorlardı. Hata yapmak işlerine gelmezdi elbette…  AK Partinin gücünü görünce cemaate dirsek gösterip eleştirmeye başladılar.

            Yani düne kadar savundukları, toz kondurmadıkları, Fetullah Gülen bir CIA ajanıdır dediğimizde kıyameti koparanlar, bir anda bizden daha beter eleştirmeye başladılar.

            Fetullah Gülen ve Gülen Cemaati ülkemizde söz sahibiyken, Yargı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet, Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere devletin tüm kurumlarında kadrolaştığı dönemde zaman zaman yollarımız çakışır, özellikle inanç ekseninde sindirme ve ötekileştirme politikalarına muhatap olurduk. Kayıtsız kalmadığım için de, genelde aba altından sopa gösterilir, üstü kapalı tehdit edilirdim.

            6 kez uzatmalı dinlediler. Suç unsuru bulamadıkları için de bir şey yapamadılar.     

Cemaat ile Hükümet dost olduğunda, arada bir AK Partili cemaatçilerle tartışıyor ve şöyle diyordum. 
            Fetullah Gülen neden Sudi Arabistan, Katar, Mısır, Libya, Tunus, Arap Emirlikleri, İran, Irak, Suriye vs. bir Müslüman ülkede değil de ABD'de yaşıyor?
ABD'nin dünyadaki ileri karakolu değil mi? 
            CIA'nın hizmetinde değil mi? gibi sorular yönettiğim de, AKP'li Cemaatçiler kıyametleri koparıyorlardı. 
            En sonunda birisi en doğru cevabı verdi. 
            Dedi ki, "zafere giden her yol mubahtır."
            Yani Muaviye'de Hz. Ali (as) ile savaşırken, savaşı kazanmak için mızrakların ucuna Kur'an ayetleri takmış ve Kur'an'a kılıç kaldırmayan Hz. Ali askerleri savaşı kaybetmişlerdi. 
           İşte böyle bir İslam anlayışı...
           Yani bugün ki Işid, El Kaide, Taliban, terör örgütleri de insan başı keserek İslam'a hizmet ediyorlar.(!) Ne de olsa zafere giden her yol mubahtır. 
            Sorgulanmayan, sorgulatılmayan, tartıştırılmayan her gurup tehlikelidir. 
Cemaat bu güne kadar hiç sorgulanmamıştı. Kimse cesaret edip sorgulayamıyordu. Abiler ve Ablalar onlar için en doğrusunu düşünüyor, en doğrusunu konuşuyorlardı. 
          12 yıl boyunca hiç olmadığı kadar güçlenen Paralel Cemaat, gerçek manada bir güç zehirlenmesi yaşamıştı. Ülkede ve etkin oldukları ülkelerde ya cemaate tabi olacaksın, ya da yok olacaksın anlayışı hakim kılınmıştı. Yurt dışı ziyaretine çıkan Bakanlara cemaatin okullarını ziyaret edeceksiniz genelgesi, cemaati ziyadesiyle güçlendirmişti. 
          Ve sınır tanımayan insafsızlık, ilahi adaletin tecellisiyle son buldu ve uykudakiler uyandı. 

Yani tescillendiği için söylüyorum. Kaleme aldığım yüzlerce yazım var. Bu yazılarımda nasıl bir suç işledim ki beni illegal olarak dinlemeye aldılar.

İşimle ekmeğimle oynadılar.

Kurumlara özel talimatlar vererek susturmaya, yok etmeye çalıştılar.

Bunlar yapılırken şüphesiz Allah adına, din adına yapılıyordu. Dinimiz de böyle bir hüküm var mı ki? Birilerini mağdur edin, ezin, yok edin, illegal olarak dinleyip mahkûm edin sözü İslam dininin neresinde yazıyor.

17-25 Aralık operasyonlarının ardından bu bir ilahi adalettir diyorum.

AK Parti masum değil. Ama Paralel yapılanmayla ilgili ortaya koyduğu tutum, kararlılık derinlemesine düşünüldüğünde önemsiyorum. Nasreddin hocanın deyimiyle “Eşekten düşenin halinden, eşekten düşen anlar.” Paralel mağdurları yaşananları daha iyi anlar ve idrak eder.

Yine adaletten ayrılmamalı, kurunun yanında yaş da yanmamalı, suçsuz olanlar cezalandırılmamalıdır.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası