Cabbar ŞIKTAŞ 1 Kasım seçim analizi
Tarih : 2015-10-21
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



1 Kasım seçim analizi

                Sevgili okuyucular, siyasi bir atmosferin, heyecanlı günlerini yaşıyoruz. Gün geçtikçe saflar netleşiyor, insanlar oy verecekleri partiyi kafalarında şekillendiriyorlar.

                Elbette demokrasinin gereklerinden birisi de şu dur ki, insanlar hür iradeleriyle sandığa gitsinler ve hür iradeleriyle oylarını kullansınlar.

                Aslında olması gereken budur ve bunu uygulayan tek topluluksa maalesef ki batı toplumudur.  Bizler gibi az gelişmiş ülkelerde seçim atmosferi, hırçın, heyecanlı ve bazen de çatışmalı geçer. Kendi partilerine oy almak için insanların kimi zaman ekmeği ile, kimi zaman zaafları ile, kimi zaman da minnet ettirilerek oyu alınmaya çalışılır.

                Bunu hemen hemen tüm partiler yapar.

                Mesela, daha önceki seçimlerde ve 1 Kasım seçimde de PKK'nın Kürt halkına baskı yaptığı, baskı neticesinde oylarını aldığı, diğer muhalif parti yetkilileri tarafından defalarca ifade edilmiştir.

                Doğrudur, PKK insanları canı ve malıyla tehdit etmiş oyunu HDP'ye kullanmasını sağlamıştır. Bu realiteyi kimse inkar edemez.

                Peki PKK bunu en çok nerede yapmıştır? Tabi ki  kırsalda...

                O zaman metropoller başta olmak üzere şehir merkezlerinde  kimi tehdit etti?  Yani gönüllü verilen oyları, tehditle aldı demek bence kolaycılıktır.

                Doğruları konuşacak olursak, şimdi AKP 13 yıllık iktidarında devlet çalışanları üzerinde baskı kurmadı mı? Halka iş, aş vaadinde bulunarak iradelerine ipotek koymuyor mu?  AKP'ye oy vermesen müdürlüğünüzden alacağız, geçici temizlik, iş-kur işçiliğinden çıkaracağız demiyor mu? Elbette diyor.

                Elbette iktidar "baskı" gücünü her daim çalışanların, iş adamlarının, ensesinde hissettirmiştir. Yani PKK baskı yapıyor demek doğru, bende katılıyorum doğruluğuna ama, AKP'nin kendisi aynı baskının kat kat fazlasını yapmıyor mu? Şu anda Iğdır'da kurum çalışanları üzerinde uygulanan baskının hangi boyutta olduğunu bilmiyor muyuz sanıyorlar.  

                Elbette yukarıda  dediğim gibi az gelişmiş ülkelerde bu gibi şeyler mutlaka olur.

                GELELİM IĞDIR'A

                Iğdır'da yaşanan siyaset her dönem bir şekilde Arap saçına dönüşür.

                Kimi zaman söylemler itici bulunur, kimi zaman partilerin aday dağılımı, oy bölünmesine sebep olur.

                İşte bunlardan birisi 1 Kasım'da yapılacak olan seçimle tam da örtüşüyor.

                7 Haziran'da HDP ile AKP yarışıyor,  MHP ile de CHP yarışıyor gözüküyordu.  

                Oysa iki Kürt, üç Türk aday yarışıyordu.  Oyların çoğunluğu HDP ile MHP'de bloklaşmıştı ama, Azeri Türkleri açısından dağılım, darmadağındı.

                Öyle ilginç bir tablo ortaya çıktı ki, AKP Kürt halkından oy alacak diye beklenirken, Azeri Türklerinden hatırı sayılır bir oy aldı. Hesaplara göre AKP 7 bin civarı Azeri'den oy almıştı.  Buna karşılık 2 bin civarı da Kürt'ten oy almıştı AKP..  

                Hakeza CHP'nin aldığı  3.500 oyun tamamı Türk oyuydu.

                Netice olarak şunu söyleyebiliriz. Azeri Türkleri 7 Haziran seçimlerinde 4'e bölündüler. MHP, AKP, CHP ve HDP'ye oy verdiler. Ve kaybettiler.

                HDP'den kazanan Kıznaz Türkeli Azeri Türkü olduğundan, Azeri Türkü olarak  meclise bir tek Kıznaz Türkeli girmişti.

                Şimdi ise durum biraz daha farklı, HDP adayı Kıznaz Türkeli yine aday ve yine belli bir miktarda Azeri'den oy alacağı tahmin ediliyor.

                Ama asıl bölünme MHP ile AKP arısında olacak...

                Doğrusunu söylemek gerekirse, AKP 13 yıllık iktidarında hiçbir zaman Azeri Türklerine yatırım yapmadı. Azeri Türklerini AKP'de hep kiracı gibi gördü. Kurum müdürlüklerine hiçbir şekilde bir Azeri atama taraftarı olmadılar. Hatta görevde yükselme sınavıyla okul ve kurum şube  müdürlüklerine gelenlerin bile bir şekilde uzaklaştırıldılar.

                Yani 13 yılda yüzlerce memurun il dışına gitmek zorunda kalması  için AKP elinden gelen tüm imkanları seferber etti diyebiliriz.

                13 yılda bu halka hiçbir şekilde, hoş bir tebessüm göstermeyen AKP, çatışmasızlık sürecinin bitip, çatışma sürecine geçilmesiyle birlikte doğu ve güneydoğuda oy kaybına uğrayınca ve hatta aday bulamayınca eski belediye başkanı Nurettin Aras'ı aday göstermiştir.

                Sayın Nurettin Aras AKP'ye adaylık başvurusu yaptığında şartlı gittiğini açıklamış, "il teşkilatını verirlerse adaylığı kabul edeceğini söylemiştir." Hatta şehir efsanesi olarak, adaylığı alırsa Iğdır'da birkaç il müdürünü de değiştirip,  Azeri Müdür atayacağı söylenilmiş, ancak bunların hiçbiri gerçekleşmeden adaylığı kabul etmiştir.  

                Ak Parti eğer Nurettin Aras'ı gerçekten istiyorduysa; Yaşar Akkuş'un ikincisi değil birincisi yaparlardı. Ya da  7 Haziran'da birinci sıradan aday gösterirlerdi.  Yani bu şunu gösteriyor ki, çaresizlikten aday göstermişlerdir.

                Neticede gerçekleri görmemiz gerekir.

                7 Haziran'da, 3.500 oy CHP'ye gitti, 7 bin civarı oy AKP'ye gitti, buna rağmen MHP 26 bin oyla seçimi kaybetti. Şimdi nasıl olacakta seçim kazanılacak?

                Türk halkının toplamda 45 bin civarında bir oyu var. Bunun sandığa yansıyacak bölümü 42-43 bin civarında. Bunu ikiye bölsen, 21-22 bin oy eder.

                Unutulmasın ki, her şeye rağmen CHP, AKP ve HDP'ye rağmen MHP 26 bin oy almıştır. Yani en güçlü taban HDP'den sonra MHP'nindir. HDP bu gün hiç aday göstermese 40 bin oy alır.

              MHP'de hiç aday göstermese 15 bin oy alır. Bu tabloya göre oyları ne kadar bölüp çarpsanız sonuç olumsuz çıkar. Bunu gören ve halkını gerçekle yüzleştirmek isteyen MHP adayı Prof. Dr. Yakup Kumtepe, AKP adayı Nurettin Aras'a bir çağrı yaparak şöyle diyor. "Gel bu halkın oylarını bölme, önümüzde belediye seçimleri var, seni belediye başkan adayı yapalım" diyor. Bu söz AKP'de nasıl karşılık bulur bilinmez, ama halkta karşılık bulduğu kesindir.

                Ama iktidar vaatleriyle emin olun artık kimse kandırılmıyor. Çünkü 13 yıllık iktidarda ötekileştirilen, dışlanan, üvey evlat muamelesi gören, inancına hakaret edilen, ajan, haşhaşi yaftası yapıştırılan, camileri kundaklanıp yakılan, zorla diyanet kadrosuna alınmak istenen bu halkın din görevlileri artık bu sözlere  itibar etmemektedirler.

                MHP'ye oy vermeyen 7 Haziran'da zaten vermemişti. O oy vermeyenlerin büyük bir kısmı o gün hata yaptıklarını, şimdi ise bu hataya düşmeyeceklerini ifade ediyorlar. Dolayısıyla MHP'nin alacağı oy oranı mevcudiyetini korumakla beraber, artacaktır da.

                Dolayısıyla oyların bölünmemesi gerektiğini düşünenler, birliğin adresi olarak MHP'yi işaret etmektedirler. Neticenin farklı olması dünyanın sonu değil elbet. Sonuç ne olur olsun, demokrasinin sandığa yansıması olarak algılanacak ve saygı duyulacaktır.

                Ancak her topluluk kendisinin temsil edilmesini isteme gibi hakka sahip olduğundan, bu uğurda çaba sarf edecek, gayret gösterecektir.

                Tüm bu analizleri sizlerde eminim ki yazıyı okurken aklınızda yorumlayacak, analiz edeceksiniz. Ve sizlerin aklıyla kimsenin alay etmesine de müsaade etmeyeceksiniz. 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.