Cabbar ŞIKTAŞ HAFTADAN DERLEDİKLERİM
Tarih : 2018-01-17
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



HAFTADAN DERLEDİKLERİM

 

           20 OCAK 

            Azerbaycan’ın bağımsızlık meşalesini yaktığı günün adıdır 20 Ocak. 
            Kızıl ordunun işgalinin son buldugu günün adıdır 20 Ocak.
            Kahramanların tanklara göğüslerini siper ettikleri günün adıdır 20 Ocak.
            Azatlık meydanının bundan sonra da hiçbir zaman görmeyeceği kan deryasıdır 20 Ocak. 
            20 Ocak 1990 yılında Kızıl Rus ordusu, Merhum Ebilfez Elçibey önderliğindeki özgürlük ve bağımsızlık uğruna sokaklara çıkan Azerbaycan Türklerine karşı vahşice saldırması sonucu yüzlerce Azerbaycan Türk’ü yaşamını yitirmiş, şehadete ermişlerdi. 
            20 Ocak özgürlük ve bağımsızlık hareketiyle birlikte Azerbaycan özgürlüğüne kavuşmuş, Sovyetler birliği de bu bağımsızlık meşalesinin ateşiyle yanarak dağılmıştır. 
            1990 yılından sonra bağımsızlığını elde eden Azerbaycan, 1991 yılında Kızıl Ordu destekli Ermeni çetelerinin saldırısına uğramış ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi işgal edilmiştir. 
            Bu işgal savaşında da yine birlerce Azerbaycan Türk’ü katledilmiş, esir alınmış, yurdundan yuvasından edilmiştir. 
            Merhum Ebilfez Elçibey’in kısa süren Cumhurbaşkanlığının ardından iktidara gelen Merhum Haydar Aliyev, özgürlük ve bağımsızlığı kazanmak kadar, onu koruyup kollamak ta önemlidir ilkesiyle Azerbaycan’ın kalkınmasında, güçlenmesinde, korunmasında önemli adımlar atmıştır. 
             Bu gün her ne kadar vefasızlık hüküm sürse de, geçmiş unutulup Azerbaycan düşmanları desteklense de, Azerbaycan’ın tüm imkanları Azerbaycan düşmanlarına seferber edilse de bizler yine de Azerbaycan’ımızı sevmekteyiz. 

           ABD SURİYE’DE HESAP PEŞİNDE

              Ortadoğu’da aldığı yenilgileri hazmedemeyen, Türkiye’de yapmak istediği 15 Temmuz  kalkışmasında başarısız olan, İran’da yaratmak istediği ayaklanmada başarısız olan ABD, son hamle olarak Suriye’nin Afrin bölgesinde silahlandırdığı PYD güçleri ile Türkiye, İran, Suriye ve Irak dörtgeninde yeni bir devlet kurdurma çabası ile bu ülkeleri en çokta Türkiye’yi tehdit etmeye çalışıyor. 
             Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan: “Bu tehditlere boyun eğmeyeceğiz, topunuz gelsin” diyerek savaş emrini vermiş oldu. Elbette durup dururken kimse savaşmak istemez. Ancak savaş kaçınılmaz ise yapacak bir şey yoktur. Topraklarımızı müdafaa etmek, boynumuzun borcudur. 
 
           Afrin olayı ülkemizin milli meselesidir. İçimizde siyasi görüş farklılığımız olsa da, ülkemiz bir savaşa hazırlanıyorsa  arkasında durmalıyız. 
           ABD yıllardır ülkemize tuzaklar hazırlıyor, entrikalar çeviriyor. Şimdi de Suriye’de ki Kürt halkını kullanarak amacına ulaşmak istiyor. Gönlüm isterki o bölgedeki Kürtler oyuna gelmesinler. ABD bu gün var, yarın yok. Birde bakacaksınızki yapayalnız orta yerde kalmışsınız. Bu savaş ABD ile bizim aramızdaki bir savaştır. Rusya ile İran verdikleri sözü tutmalı, ABD’nin başına çuval geçirilerek rövanş alınmalıdır. 

           CEMAATLER 

             Aslında ülkemizin en büyük sorunu denetimden uzak, kimin yönetiminde olduğu belli olmayan cemaatlerdir. 
             Türkiye’de sayıları her geçen gün artan, denetimi olmadığı için hızla çoğalan, eğitimsiz birçok kişiyi bünyesine toplayan sayısız cemaatler, İlahiyatçı Ali Rıza Demircan’ın da dediği gibi yüzde 80’i İslam’a zarar vermektedir. 
Belki şimdilik ülkeye zarar vermiyor olsalar da, FETÖ örneğinde olduğu gibi güç sahibi olduklarında bunun garantisini kimse veremez. 
              Bu gün özellikle resmi kurumlarda moda haline gelen cemaat yapılanması, dün FETÖ örneğinde olduğu gibi örgütlenmekte, kendilerinden olmayanları içlerinde barındırmamakta, yetki paylaşımında öncelik kendi cemaatleri gözetilmektedir. 
            Ak Parti hükümeti bu yaşananları görüyor olmasına rağmen, ülkeye zarar vermeyecekleri düşüncesi ile kayıtsız kalmaktadır. Ancak dediğim gibi yarın güçlendiklerinde durum hiçte öyle olmayacaktır. 
            Yerel yöneticiler mahallinde yaşanan gelişmeleri iyi takip etmelidirler. Bağlantılar ve diyaloglar iyi incelenmelidir. 
            Ümmetçilik ilkesiyle yola çıkıp, cemaat ve tarikat üyelerini ön plana çıkaran idareciler takip edilmelidir. 
            FETÖ ve PKK ile iç içe geçmiş, organik ve inançsal bağlarla bağlanmış olan idareci pozisyonundaki kişiler mutlaka tespit edilmelidir. 
            Yani yarınlarımızın daha güvende olabilmesi için şimdiden doğru adımlar atmamız şarttır. 
İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’da tarikat ve cemaatlere dikkat çekmiş, denetimden uzak olduklarını vurgulamış endişelerini ifade etmiştir. 

          BENCE HERKES KENDİ İŞİNE BAKSIN

             MHP yanlış veya doğru bir karar almış ve bu karar parti teşkilatları tarafından desteklenmektedir. 
             Seçmen bu kararı beğenir oy verir, ya da beğenmez oy vermez. 
             MHP’nin hayrına olanı genel başkanı ve parti yöneticileri kararlaştırır. 
             MHP’ye oy verenlerin öz eleştiri yapması anlayışla karşılanır da, MHP’ye oy vermeyenlerin MHP’yi eleştirmesi doğru bir davranış değildir. 
            Onun için diyorumki, MHP’nin AK Partiyle koalisyon kurması MHP’yi ilgilendirir. Bırakın sevabını, günahını o çeksin. 
            Kaldı ki şu anda MHP bu hamlesiyle düne kadar iş güç derdinde olan binlerce taraftarına iş, aş imkanı yaratmıştır ve yaratmaya çalışmaktadır. 
            Kazan kazan misali... 
            Ama illa da muhalefet derseniz, şunu söylerim. 
            MHP her zaman olduğu gibi şimdi de milli bir duruş sergilerken yorgunluğunu da atmak zorundadır.  MHP’liler 50 yıldır çok yoruldu. Milyonlarca taraftarı hep işsiz, güçsüz, sahipsiz kaldı. Bırakın bari bu koalisyondan birtakım kazanımlar elde etsinler. 
            Daha da önemlisi, FETÖ ve PKK tehditi altındaki ülkemiz, sağlam kadrolara sahip olsun. 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.