Gündem
Yayınlanma: 30 Ekim 2013 - 05:59
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Coşkuyla Kutlandı
Vali Ahmet Pek'in makamında tebrikleri kabul etmesinin ardından, Zübeyde Hanım Bulvarı’nda devam eden kutlama törenlerine Garnizon Komutanı Kurmay Albay Ali Kalyoncu, kurum amirleri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Vali Pek, burada yaptığı konuşmada, “Ulus olarak büyük bir zafere ulaştırdığımız İstiklâl Savaşımızı yeni, güçlü bir devletle ve Cumhuriyet yönetimi ile taçlandırışımızın üzerinden 90 yıl geçmiş bulunmaktadır. Bağımsız ve müstakil yaşama arzusuyla elde edilen bu büyük zaferi sürekli hale getirmek isteyen ve hedefi en baştan beri tam bağımsızlık ve de muasır medeniyetler seviyesini aşma olarak belirleyen Mustafa Kemal Atatürk, bu hedeflere ancak ve ancak cumhuriyet ve demokrasi ile varılabileceğini görmüştür. Mustafa Kemal Paşa’nın, 29 Ekim 1923 tarihinde “Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir,” diyerek ilan ettiği Cumhuriyet, Türk Milletine bırakılmış en büyük miras ve vazgeçilmez bir değerdir. Mustafa Kemal’in hedef olarak gösterdiği çağdaş ve uygar bir ülke olma yolunda Laik ve Demokratik Cumhuriyet rejimi ile kat ettiğimiz mesafe küçümsenecek gibi değildir. Cumhuriyet bize ulus olma, dünya milletlerinin onurlu bir üyesi olma bilincini kazandırmıştır. Bilindiği gibi İtilaf Devletleri, Osmanlı topraklarını parçalamaya dayalı olan tarihi emellerini, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan ve Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla uygulamaya başlamışlar ve buna karşı olarak Türk Milli Mücadelesi başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı müttefiklerimiz için bitmişti, fakat Mustafa Kemal Paşa’nın 31 Ekim 1918’de söylediği gibi, bizi ilgilendiren savaş, yani İstiklâl Savaşımız daha yeni başlıyordu. Türk topraklarında yer yer başlayan işgallere karşı Türk halkı tarafından, Kuvayı Milliye adını verdiğimiz milli direniş güçleri oluşturulmuş ve Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasıyla birlikte bu hareket teşkilatlanmaya başlamıştır. 1919 yılı içinde Havza Genelgesi, Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleri gibi, Milli Mücadelenin en önemli adımları atılmıştı. 1920 yılı Mart ayında İstanbul işgal edilerek Meclis dağıtılmış ve milletvekilleri Malta’ya sürgün edilmişlerdi. Meclis olmadan ülkeyi yönetmek imkânsız olduğundan, yeni bir meclise ihtiyaç duyulmaktaydı. Bunun üzerine Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’in anlattığı üzere şu şekilde açılmıştır: Allah’ın yardımıyla, Nisan’ın 23. Günü Cuma namazını müteakip Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır. Meclisin açılış gününü cumaya rastlatmakla, o günün bereketinden istifade edilecek ve bütün sayın milletvekilleriyle birlikte Hacı Bayramı Veli Camii Şerifinde Cuma namazı kılınarak, Kur’an’ın nurlarından ve namazdan güç kazanılacaktır. Bu şekilde 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılmış ve Milli Egemenliğe dayalı yeni bir devlet kurulmuştur. Meclisin açılması ve düzenli ordunun kurulmasıyla birlikte 1921 yılında I. ve II. İnönü ile Sakarya Zaferleri elde edilmiş, 30 Ağustos 1922’de ise Büyük Taarruz başarıyla sonuçlandırılarak yurdumuz düşmandan temizlenmiştir. Büyük zaferin Lozan Antlaşması’yla belgelendirilmesinin ardından, sıra yeni kurulan fakat henüz rejimi olmayan genç devletimizin yönetim sistemini belirlemeye gelmişti. Bu yönetim şekli kuşkusuz en büyük hürriyet olan Cumhuriyet olacaktır. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet; olmuş, bitmiş bir süreç değildir. Tam tersine onun “Devrimcilik ilkesi” gereği: sürekli olarak yeniliklere, değişimlere açık bir süreçtir. En ilerici kurumlar bile, koşullar içinde eskir. En ileri bir devrimin bekçiliği ile yetinenler, günün birinde değişen koşulların gerisinde kalmaktan, tutuculaşmaktan kurtulamazlar. Ayrıca Türkiye Cumhuriyetinin 90 yıllık öyküsü bir başarı, bir uygarlaşma öyküsüdür. Cumhuriyetin başarıları ile haklı bir gurur duyuyoruz. Bugün Türkiye, İslâm dünyasındaki tek laik ve demokratik bir Cumhuriyet, çağdaş bir ülke, dünyanın en büyük 15 ekonomisinden biri, bölgesinde hatırı sayılan güç, bir istikrar unsuru ve Avrupa Birliğine aday bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti Laik ve demokratik anlayıştan taviz vermeden, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolunda hızla ilerlemektedir. Buna hiçbir güç engel olamayacak ve Türkiye Cumhuriyeti devleti sonsuza kadar yaşayacaktır. Yeter ki bizler Atatürk’ün mirası olan bilimsel ve akılcı yoldan ayrılmayalım. Hak ve hürriyetlerden yoksun toplumların ayakta kalmaları ve yaşamaları mümkün değildir. Bu nedenle, bizlere, gelecek nesillere düşen en önemli görev; Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunmak, Atatürk ilke ve inkılâplarını koruyup, kollamak olmalıdır. 90 yıl önce büyük mücadelenin başarılmasında ve Cumhuriyetin kurulmasında başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, O’nun yiğit silah arkadaşlarını ve bu uğurda canla, başla çalışan, hayatlarını kaybeden kahramanlarımızı bugün bir kez daha rahmet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz..” dedi. Program Halk oyunları gösterileri ve öğrencilerin şiir okumasının ardından tören, resmi geçit programının yapılmasının ardından sona erdi.
Gündem
30 Ekim 2013 - 05:59