Açıklamada; “Toprak, içerisinde ve üzerinde canlıları barındıran, bitkilere durak yeri ve besin kaynağı olan canlı bir varlıktır. Bitkilerin gelişmesini sağlayabilmesi için ihtiyaç duyulan en az 40 cm kalınlığındaki olgun bir toprak tabakasının oluşumu için, 8 bin ila 40 bin yıl gibi bir zamana ihtiyaç vardır. Türkiye’nin yüzölçümü 777.971 km2 olup, en önemli doğal kaynaklarından birisi de toprağıdır. Ülke topraklarının tarımda kullanılan arazisi ise 27.9 milyon hektardır. Ancak amaç dışı toprak kullanımından dolayı bugün kullanılabilir tarım arazisi 24 milyon hektardır. Ülkemizdeki en belirgin toprak sorunu erozyondur. Türkiye'de erozyonla taşınan toprak, Avrupa kıtasında taşınandan 1,8 kat daha fazladır. 25 cm'lik toprak kalınlığı varsayımı ile yılda 150.000 hektarlık bir tarım alanının kaybedildiği ortaya çıkmaktadır. Türkiye'deki sanayileşme ve ona bağlı olarak meydana gelen kentleşme süreci verimli tarım alanlarının hızlı bir şekilde tüketilmesine neden olmaktadır Buna ilaveten tarımsal üretimi artırma amacıyla yapılan gübreleme, sulama ve ilaçlamanın hatalı ve aşırı dozlarda yapılması da çeşitli çevre problemlerinin meydana gelmesine neden olmuştur.
Elde edilen veriler Türkiye'deki toprak varlığının muhafazası ve geliştirilmesi bakımından iyi bir konumda olmadığını göstermektedir. Bu sebepten dolayı toprak varlığımız üzerinde istenmeyen tahribatlara ve sonuçlara neden olan unsurlara karşı acil tedbirler almak zorundayız. Toprak geri kazanılması çok zor olan, kısa zamanda kaybedilebilen toplumsal bir hazinedir ve atalarımızın bize emanetidir. Bu emaneti korumak ve gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde devretmek hepimizin görevidir. Geçmişte toprağıyla insanlarını besleyemeyen toplumların varlıklarını sürdürmeleri mümkün olmamıştır. Sürdürülebilir bir tarımsal faaliyet için topraklarımızı sahiplenerek her metre karesini tarım yapılabilir şekilde muhafaza etmeliyiz” dedi.
Topraklar bizlere Atalarımızın mirası değil, çocuklarımızın emanetidir.