Ancak bu kıyamın mahiyetini anlayamayan ve bu büyük kıyamı alelade tarihten bir kesit olarak görenler maalesef hala vardır ve kısır, o daracık bakış açılarını da genişletme çabası içinde değiller ne yazık ki… Habervaktim adlı sitede Muhammed Özkılınç adlı bir yazar, Aşura kıyamına işte böylesine dar bir çerçeveden bakanlardan… Sayın Özkılınç öyle bir yazı yazmış ki; neresinden tutsanız orası dökülüyor: http://www.habervaktim.com/yazar/20533/kerbela_mi__tahrik_mi.html Sayın Özkılınç yazısına Kerbela Hadisesinin tartışmasız İslam tarihinin en trajik hadisesi olduğunu ve Peygamber Ehl-i Beyt’inin vahşice şehit edilmesinin İslam Ümmetini derinden yaraladığını belirterek başlıyor. Ama hemen sonra Yezid’e “lanet okuduklarını” sanki minnet ediyormuş gibi açıklıyor: “Bu sebepledir ki, başta Yezid olmak üzere bu vahşetin faillerini şiddetle ve nefretle kınamayan yoktur. Hatta bir çok ehli sünnet alimi de dahil birçok alimler, iman etmiş bir kimseye lanet okunmak caiz olmadığı halde, yezide lanet etmeyi dahi caiz görmüşlerdir. “Yezid’e lanet etmeyi dahi cazi görmüşlerdir” diyen Özkılınç, acaba Ahzap Suresi 57. Ayetten habersiz midir: ?“Gerçek şu ki, Allah'a ve elçisine eziyet edenler; Allah, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.“(Ahzab)57) Hz. Resulullah’ın “Hüseyin’i seven beni sever, O’na eziyet eden bana eziyet eder” hadis-i Şerifi ile beraber bu ayete baktığımızda, Yezid ve O’nun gibilere ilk başta Allah’ın kendisi lanet etmiyor mu? “Hatta Muaviye (ra) ciddi hataları da olsa Resulullah (sav) ın vahiy kâtipliğini yapmış bir sahabe olmasına rağmen, onun ismini de ehlisünnette neredeyse bulamazsınız.” Diyor Özkılınç. Muaviye konusuna geleceğiz de “ciddi hataları olsa da” bir kimse yine “kutsanmalı” mıdır? Özkılınç yazısının diğer bölümlerinde Şia’ya bolca çatıyor, Şia’nın Kerbela olayını Ehl-i Sünnetin yaptığını kabul ederek bu mezhebe saldırdığını iddia ediyor. Elbette bu iddialar gülünç olmaktan öteye bir şey ifade etmiyor. Aksine Sayın Özkılınç’ın, Kerbela Hadisesi’ne bakış açısındaki alınganlığından kaynaklanıyor bu düşünce sanırım… Bu alınganlık niye? O da anlaşılmıyor:“Sanki Hüseyin (ra) i tüm ehli sünnet katletmiş veya onun vahşice katledilmesini onaylıyorlarmış gibi, tüm ehli sünnete karşı kin ve nefretin her yıl tazelenmesi anlaşılır gibi değil. Bunun İslam ümmetine tarih boyu hep zararı oldu, hiç faydası olmadı. “ Aşura’yı anmak, ne zaman Ehl-i Sünnet’e karşı “kin ve nefretin tazelenmesi” olarak tezahür etmiştir? Anlaşılır gibi değil… “Esasen Yahudi dönmesi Abdullah bin sebe’ fitnesi olan bu şii-sünni tartışmaları siyasi ve sun’î olarak üretildi ve hiç bitmedi. Ehli sünnet tarafı kan kustukça kızılcık şerbeti içmiş görüntüsüyle bu fitneyi hep bertaraf etmeye çalıştıkça, şia tarafı her vesileyle bu fitneyi kaşımaya devam etti. İşte her yıl Kerbela hadisesinin canlandırılması da bu fitnenin tazelenmesinden başka bir işe yaramıyor, yaramaz da.Tarih boyu onlarca peygamber, enbiya, evliya vb yiğitler kalleşçe ve vahşice katledilmiş. Bunlardan herhangi birisinin ölüm yıl dönümü bu şekilde anılıyor mu? Veya islamda 3 günlük yas ve taziyeler dışında her yıl tekrarlanan bir matem varmıdır?Yediden yetmişe binlerce insanın, değişik ülkelerde kendilerini zincirlerle paralamalarına şehit imam Hüseyin (ra) ne der acaba? Hakkat Hüseyin (ra) mezarından dirilse de bu manzarayı görse!!!”Tarihte hiç yaşamayan “Abdullah bin Sebe” adlı kişiye mal edilen Şii-Sünni ihtilafını körüklemekle Aşura’yı yaşatmak nasıl aynı şey olarak görülebilir? Sayın Özkılınç herhalde Kerbela’da yaşananları İmam Hüseyin(a.s.) ile Yezid arasındaki şahsi bir mesele olarak görüyor ki; “ Bu olayı canlandırmayın artık” diyebiliyor.Kerbela hadisesi öyle sıradan bir olay mı? Bu hadise, orada yaşananlar, İmam Hüseyin’in o her şeyini feda ederek gösterdiği direniş, öyle sıradan bir şey için miydi ki unutalım? Aziz Peygamber’imizin vefatından sadece 50 yıl sonra böyle bir olay nasıl meydana gelebiliyor? Olayların taraflarına ve iddialarına bir bakalım. Ne diyor Yezid? “Ben İslam’ın halifesiyim. Ey Hüseyin, bana biat et!” Yani Aşura Günü yapılan zulümler, “İslam Halifesi” nin emriyle ve “İslam Ordusu” tarafından yapılmış olmuyor mu bu duruma göre? Peki “Alemlere rahmet olarak gönderilen” Peygamberin dini, vefatından 50 yıl sonra, babasının kucağındaki bebeği boğazından oklayacak” hale nasıl geldi? Oradaki zulümleri “din” adına işler hale nasıl dönüştü? Orada Yezid tarafından sunulan “İslam”, Peygamberin İslam’ı mıdır? İslam’ın çehresini ne hale geldiğine bakar mısınız? İnsanlara sunulan “Allah’ın Dini”nin ne hale dönüştürüldüğüne bakar mısınız? Olayın diğer tarafı kimdir? Kimdir Hüseyin? Peygamber’in “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim” dediği, yani o benim soyumdandır ve ben onun yaptıkları ile beraberim” dediği, ümmetine daha 6 yaşında iken (Resulullah vefat ettiğinde İmam Hüseyin 6 yaşlarında idi) “Kurtuluş gemisi ve Hidayet meşalesi” olarak tanıttığı, Allah’ın O’nu sevdiğini söylediği, O’nu incitenin gerçekte kendisi ve Allah’ı incittiğini vurguladığı sevgili torunu değil midir? İslam’ın çehresini, Firavunların bile yapmaya cesaret edemediği aşağılıkları yapacak bir hale sokan ve bu aşağılıkları “İslam” olarak sunan Yezid’in bu alçakça işinden ve Muhammedi İslam’ı bütün ihtişamı ile her şeyini feda ederek ortaya koyan İmam Hüseyin’in kıyamından bütün İslam âleminin alacağı dersler yok mudur? Bu olay sadece Şiilerin mi olayıdır? İslam’ın değiştirilip, gerçeğinin yerine sahtesinin sunulması bütün Müslümanları ilgilendirmiyor mu? Bir de şöyle bakalım. Aşura Hadisesi Yezid’in “halifelik” iddiası ile başa geçtiği yılın ilk yarısında meydana gelmişir. Yani rahmet dini İslam’ı, “cinayet dini” haline getiren Yezid değildir. Yezid’in elinde sihirli bir değnek yoktu ki, her şeyin yolunda gittiği, Muhammedî İslam’ın hâkim olduğu bir zamanda, o sihirli değnekle bu dini değiştirsin. Muhammedî İslam bu hale nasıl geldi? Bunda Muaviye’nin rolü yok mu? Yezid’i zorla İslam ümmetinin başına bela eden Muaviye değil mi? Kendisi daha az şeyler mi yapmıştı? 2008 yılı Aşura’sında, Zaman Gazetesi, sadece Iğdır’a dağıtılan gazetelerine bir Aşura eki ilave etmişti. Tabi, neden sadece Iğdır’a dağıtılmıştı bu ek, neden bütün ülke geneline değil? O ayrı bir soru… Zaten ek incelendiğinde, inceden inceye Şia’nın bu olayı yaşatma bilincine göndermeler de vardı…İşte o ekte Fatih Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden Prof.Dr. Cihan Okuyucu’nun yazısında şöyle bir cümle göze çarpıyordu: “Ey Yezid! Sen yanlış başlamış işlerin yanlış sonucusun” Prof. Okuyucu, bu yanlış işlerin neler olduğunu açıklamıyordu, ama bu “Yanlış başlamış işler”in neler olduğu sorusu da orta yerde duruyor. Yani Yezid, bir sonuçtur. Bu sonucu doğuran o yanlış işlerin de araştırılıp ortaya konması, bütün Müslümanları ilgilendirmiyor mu?Bu gün İslam tarihini biz, tarihi hikâyeler olarak mı okumalıyız? İslam tarihinin bize anlatacağı şeyler yok mu? İslam Peygamberinin “Kur’an’ın öğretmeni olduğunu, bizzat Kur’an buyurmuyor mu? Bu öğretmenliğin bizlere de ulaşması için İslam tarihi bir köprü görevi görmüyor mu? Ve İmam Hüseyin, Peygamber’in bizzat tanıttığı ve Kur’an’la asla ayrılmayacağını bildirdiği Ehl-i Beyt’ten değil mi? İslam Peygamberi’nin o öğretmenliğini, Kur’an’ı tefsirini bize ulaştıracak en sağlam kaynak değil mi? O’nun eşi görülmemiş bir fedakârlıkla karşı koyduğu, direndiği o muhteşem kıyamı nasıl unutalım o halde?Sayın Kılınç’a göre, herhalde Bedir, Uhud, Hendek, Huneyn gibi İslam Peygamberi’nin yaptığı savaşlar da herhalde birer tarihi olaydan ibaretler ve bu mantıkla bakarsak onları da unutmanın hiçbir sakıncası yoktur. Ne diyelim? Ancak “Allah insaf versin” diyebiliyoruz… Yazının diğer bölümleri üzerinde durmak bile gereksiz. Sayın Özkılınç’ın mantığı o kadar çürük ki, her bir bölümü kendi içinde çelişkiler barındırıyor… Üzerinde durmak bile gereksiz…Son söz olarak diyoruz ki; Aşura ve İmam Hüseyin, sadece Şiilerin değil bütün Müslümanların, hatta ortaya koyduğu insani erdemlerle bütün insanlığın ortak değeridir. Ve bu matem hepimizindir…Selam hidayete, yani Hüseyin’e tabi olanların üzerine olsun… Ali Kıran
Genel Haber
Yayınlanma: 06 Ekim 2016 - 00:00
AŞURAYI YAŞATMAK TAHRİK Mİ
Bismillah... İmam Hüseyin’in (a.s.) muhteşem Aşura Kıyamı, hak ve batılı kalın çizgilerle belirleyen ve tanıtan, kurumakta olan İslam ağacını yeniden yeşerten bir harekettir. Ve özgürlük âşıklarının meşalesi olan bu kıyam ta kıyamete kadar da özgürlerin yolunu aydınlatmaya devam edecektir…
Genel Haber
06 Ekim 2016 - 00:00