Kerbela Hadisesi Nedir?

Tarih : 2012-11-23 / Kategori : Gündem

Kerbela Hadisesi Nedir?

Bismillah
    Kerbela hadisesi, İslam tarihindeki en önemli kırılmalardan birisidir. Bu hadise, Öz Muhammedi İslam’ın yerine, gerçekte din ile açıkça çelişen, ancak İslam maskesi takan “sahte İslam” anlayışını ortaya çıkaran bir özelliğe sahiptir. Ve bu özelliği ile de, geçmişte olduğu gibi şimdi ve gelecekte de ortaya çıkacak bu tür hadiselere karşı “ne yapmalı” sorusunun açık cevabını da ortaya koymaktadır.
    Kerbela hadisesi neden ve nasıl meydana gelmiştir?
    İmam Ali’den sonra, yerine halife olan İmam Hasan’a da isyan eden Muaviye’nin hileleri karşısında , İmam Hasan onunla bir anlaşma yaparak hilafeti Muaviye’ye bırakmak zorunda kalmıştı.
    Bu anlaşmanın bir maddesi de şöyleydi:
    “Muaviye öldüğü zaman yerine kimseyi atamayacak, halife Müslümanlar tarafından seçilecektir.”
    Ancak Muaviye, ölümüne yakın, anlaşmanın diğer maddelerini çiğnediği gibi, bu maddesini de çiğnemiş ve oğlu Yezid’i, yerine halife olarak atamak için halktan biat almaya başlamıştı. Halbuki, Yezid, ayyaş ve eğlenceye düşkün, İslam ile alakası olmayan biriydi. Muaviye ölünce yerine geçen Yezid’in ilk icraatı, kendisi için biat almak oldu. Özellikle İmam  Hüseyin’den biat almak isteyen Yezid’in bu isteği İmam Hüseyin tarafından şiddetle reddedildi. İmam Hüseyin, Hz. Peygamber’in torunuydu. Hz. Peygamber onun için; “Hüseyin bendendir ve ben de Hüseyin’denim” diye buyurmuştu. Bu sözün anlamını, İslam bilginleri ittifakla şöyle açıklıyorlar: “Hüseyin bendendir, yani benim soyumdandır, torunumdur. Ben de Hüseyin’denim, yani O’nun hayatı, amelleri ve tercihleri benim rızama uygundur. Ben O’nun yaptıklarını ve yapacaklarını tasdik ediyorum.”
    İmam Hüseyin’in tercih ve amellerinin doğruluğunu, Kur’an ve Peygamber’in rızasına uygunluğunu tasdik eden bir başka hadis de şöyledir:
    “Hüseyin Cennet gençlerinin efendisidir.” Yani, Hüseyin Cennetliktir, hayatı ve amelleri ile O cennet gençlerinin en seçkinidir.
    İşte bu Hz. Hüseyin, Yezid’in hilafetine karşı çıkarken buyuruyordu ki;
    “Benim gibi birisi, Yezid gibi birisine biat edemez.” Yani, benim görevim ve konumumda olan birisi, Yezid gibi dinle alakası olmayan birisini tasdik edemez. Ve yine buyuruyordu ki: “Eğer Yezid halife olursa, artık İslam’ın         Fatihasını okumak gerekir.” Bu sözle de, Yezid’in halife oluşunun, İslam dininin sonu olacağını vurgulamaktadır.
    Yezid’in baskısı karşısında Medine’den ayrılan İmam Hüseyin, Mekke’ye gelmiş ve oraya umre haccı için gelen ülkenin diğer yörelerindeki Müslümanlara, yezid’e neden biat etmeyeceğini açıklamaya başlamıştı. Mekke’de         Hac mevsimine kadar kalan İmam Hüseyin’in bu faaliyeti karşısında paniğe kapılan Yezid, Mekke’de, o Allah’ın emin kıldığı beldede İmam Hüseyin’e karşı bir suikast emri verdi. Bunu haber alan imam Hüseyin, Mekke’nin o emin oluşuna bir zarar gelmesin, o hürmeti çiğnenmesin diye Haccını yarım bırakarak Mekke’den ayrıldı. O sıralarda Kufe’den imam Hüseyin’e; “Gel başımıza geç, biz Yezid’in halifeliğini istemiyoruz, ona karşı kıyam edelim” şeklinde binlerce mektup geliyordu. Aslında İmam Hüseyin Kufelilerin vefasızlığını biliyordu. Babasını ve abisi imam Hasan’ı nasıl yalnız bıraktıklarını görmüştü. Ama eğer bu mektuplara cevap vermese, tarihin, “Neden yezid’e karşı kıyam etmek isteyenlere ilgisiz kaldın?” sorusu ile karşı karşıya kalacaktı. Zaten ne olursa olsun Yezid’e biat etmeyecekti. Bu kararlılığını şu sözleri ile de açıkça vurguluyordu:
    “İbn-i Ziyad (İmam Hüseyin’i katleden ordunun bağlı olduğu yezid’in Kufe Valisi) bizi zillet ( Yezid’e biat etme) ile ölüm arasında bıraktı. Allah’a yemin olsun ki, ben zilleti asla kabul etmeyeceğim.”
    Ve Kufe’ye doğru yola çıkarken, amcası oğlu Müslim’i öncü olarak gönderdi. Müslim Kufe’de, önce önemli bir kuvvet topladıysa da, İbn-i Ziyad’ın halka yaptığı baskı sonucu Kufeliler Müslim’i yalnız bıraktı ve İbn-i Ziyad tarafından şehid edildi. Yolda ise İmam Hüseyin’in kafilesi, Yezid’in ordusu tarafından muhasara edilerek Kerbela’ya yönlendirildi. Kerbela’da ise, kafilenin su ihtiyacını karşılayacağı Fırat nehri ile kafile arasına ordu karargâh kurarak, İmam Hüseyin ve kafilesinin su almaları engellendi.
    Bütün bu zorluklara rağmen biat etmeyen İmam Hüseyin ve sadece 72 erkek bulunan kafilesi, Muharrem’in 9. Günü olan Tasua’yı 10. Gün olan Aşura’ya bağlayan geceyi dua ve zikir ile geçirdikten sonra, Aşura günü Yezid’in ordusunun karşısına dikildiler. Yiğitçe vuruşarak şehid oldular.
    İmam Hüseyin ve yaranının cenazelerine karşı yapılan canilikler, mesela şehitlerin elbiselerinin yağmalanarak naaşlarının çıplak bırakılması, başlarının kesilip mızraklara vurulması, naaşlarının üzerinde at koşturularak paramparça edilmesi ve nihayetinde gömülmeden kızgın kumlar üstünde öylece bırakılmaları, ayrıca kadın ve çocuklara saldırılması, çadırların ateşe verilmesi, küçücük kızlarının küpelerinin kulakları yırtılarak alınması, kamçılarla dövülmeleri, Kufe ve oradan da Şam’a çıplak develer üzerinde binbir zulümle götürülmeleri, İslam adına halifelik iddia eden ve İslam askeri iddisında olan vahşilerin gerçek yüzlerini ortaya koyan acı olaylardır.
    Halbuki Peygamber’in vefatından sadece 50 yıl geçmişti. Bu 50 yılda ne olmuştu da, İslam gibi adalet ve barış dini bu kadar vahşileştirilmişti? Babasının kucağındaki daha 6 aylık süt emer bebeği boğazından oklayan ve bunu İslam dini adına yapan bu güruhun dini, Resulullah’ın miras bıraktığı dinle aynı mıydı? İşte Kerbela hadisesi bu sahteliklerin maskelerini indiren ve kanla yazılan muhteşem bir devrimdir.
    İmam Hüseyin, neden kıyam ettiğini şu sözlerle açıklamaktadır:
    “Ben azgınlık, makam, fesat çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine’den ayrılmadım. Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak, ceddim Resulullah ve babam Ali’nin çizgisinde hareket etmek için kıyam ettim.”
    Bu devrimin iki cephesi vardır: Birisi direniş  cephesidir ki, Allah’ın dinini kendi isteklerine göre değiştiren vahşilere karşı duruşun adıdır. Diğer cephe ise bu direniş  destanının çağlara taşınması ve kaybolmasına müsaade edilmemesi üzerine kurulu “haber cephesi”dir. İmam Hüseyin ve 72 dostu direniş cephesinin yiğitleridirler. Esir edilen başta Hz. Zeyneb olmak üzere kadın ve çocuklar ise haber cephesinin cesur erleri oldular. Düzenledikleri mersiye ve ağıt merasimleri ile, ağlayarak ve ağlatarak direniş ruhunu, gerekçelerini, karşı cephenin sahte maskelerini, vahşiliklerini birer birer anlattılar.
    Ve bu gün, ta o zaman başlatılan haber cephesinin erlerinin yaptığı gibi, yas törenleri, mersiye meclisleri, sine ve ezadarlık merasimleri ile, tarihin o hak ve batılı kalın çizgilerle ayıran olayı günümüze taşınmakta ve günümüzün benzer kırılmalarına karşı “ne yapmalı, kimi izlemeli, doğru yol hangisi” sorularının cevaplarının unutulmasını engellenmektedir. Hak aşıkları, hak İmam Hüseyin’in adı ve davası ile ta adalet güneşi doğuncaya kadar hemhal olmaya devam edeceklerdir.

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası