Sert polemiklerin yaşandığı malumunuzdur. Şu anda devam eden Ağrı Dağı İsyanı ile ilgili yazı dizisiyle ilgili olarak da sosyal medya, telefon, Messenger gibi her yolu deneyerek şahsıma ulaşmaya çalışan, hakaret içeren, tehdit eden,  bir kısmına göre Azerilere yağcılık yapan bir kısmına göre PKK’nin gizli sesi olarak yazılarımı kaleme aldığımı iddia eden bu türden yazıların sonu gelmeyecek gibi…. Yakında Hüsnü Bingöl ile ilgili yazı dizisi başladığı zaman benzer sıkıntıları bu kez devletle yaşayacağımı biliyorum. 
          Devlete hizmet etmiş bir şahsiyetin bilinmeyen yönlerini kaleme aldığım için rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Kamuoyuna şunu kesinlikle ifade etmek istiyorum: Ben ne Kürdüm ne Azeriyim ne de Devletin gizli adamıyım. Ben Iğdır toprağının çocuğuyum ve her şeyden önce Iğdır’ı seven ve Iğdır’ın geçmişiyle yüzleşip sırtındaki yükü atıp kendisini yeniden yaratmasına yardımcı olmak isteyen mütevazı bir yazarım. Benim herkese cevap verme ve onları ikna etme gibi ne bir şansım ne de mecburiyetim var. İlk hassasiyetimi gösterip üç gün önce Iğdır’a gidip ismi bende saklı bir aile ile görüşme yaptım, bir gece kalıp Ankara’ya döndüm. Bu iyi niyetime rağmen isteklerin sonu gelmiyor. Bana kalırsa herkes kendi düşündüğünü ve bildiğini yazmalıdır. Gerçekler bu şekilde ortaya çıkacaktır. Açıkça ifade ediyorum, şahsına, ailesine, aşiretine, zümresine veya devlete hakaret ettiğimi düşünen herkesi Iğdır Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmasını istiyorum. İkinci gün Iğdır’da sayın Savcının huzurunda olacak ve hesap vereceğim. Sevdiğim Iğdır için her türlü cezayı kabullenerek yola çıkmış bulunuyorum.

Tweet