Vatan sevgisi, en asil, en yüce sevgilerden biridir. Gerektiğinde vatan için savaşmakta vatan sevgisinin bir tezahürüdür. Bizler vatan uğrunda kanlarıyla destanlar yazan, şehitler ve gazilerle dolu bir milletin çocuklarıyız. Ecdadımızın bu vatan topraklarını bizlere nasıl emanet ettiğinin bilinci içerisindeyiz. Vatan, uğrunda her fedakârlığı göstereceğimiz en değerli varlığımızdır.
Şehitler Diyarı Iğdır’da; İstiklal Harbinde madalyalı 192 şehit ve gazi, Kore Savaşında 38 gazi, Kıbrıs Savaşında 150 gazi, Ermeniler tarafından katledilen binlerce şehit, gazi, hain terör örgütü tarafından şehit edilen 42 Iğdırlı canımız, iki (2) 15 Temmuz Şehidimiz, Iğdır’da vatan savunması yaparken şehit olan canlarımız, toplu mezarlar (Gedikli, Oba ve Hakmehmet), Sultantop Şehitliği, Suveren Sultantepe Şehitliği, Yenidoğan Şehitliği, açılmayan toplu mezarlar, Iğdır’ın her tarafı şehit ve şehitliklerle dolu.
Iğdır Halkının gönlünde taht kurmuş silinmez bir maneviyat oluşturan Mehmet Çavuş Anıtı:
Mehmet Çavuş, Balkan Harbi için çıkmıştı köyünden. Karısı Ayşe hamileydi. Oğlu olunca adını sefer koydu babası seferde olduğu için. Mehmet Çavuş ise cepheden cepheye mücadele etti ve bir daha hiç dönemedi çıktığı seferden.
Çok sayıda cephede çarpışıyor Mehmet Çavuş sonra da Doğu Cephesinde mücadele veriyor. Kurtuluş savaşımızın en şiddetli yılları… Ermeniler büyük kıyım yapıyor. Atatürk, Kazım Karabekir’e Doğu cephesiyle ilgilenmesini söylüyor. Kazım Karabekir de bu iş için gayri resmi olarak 11.Tümen Komutanı Cavit Paşa’yı görevlendiriyor. Bu kapsamda gayri resmi olarak Kuva-yı Milliye çalışmalarında halkı eğitecek ve silahlandıracak kişiler belirleniyor. Iğdır Şura Hükümeti Başkanı Ali Ekber Tufan’ın da Kazım Karabekir’den Ermenilere karşı yardım istemesi neticesinde, Mehmet Çavuş ve beraberindeki 3 er -ki bunlardan biri Mehmet Çavuş’un köylüsü Ilgaz’lı Ali Onbaşı; Cavit Paşa tarafından gayri resmi olarak Iğdır ve çevresi için görevlendiriliyor.
Gayri resmi görevlendirilmiş olmaları gizli görevlendirildikleri anlamına mı geliyor? Evet. Dönemin şartlarını düşünürseniz bunun nedenini de anlarsınız. 1917-1918 yıllarında yaşanıyor bu gelişmeler. Mehmet Çavuş da bugünkü deyimle gizli görevli olarak geliyor Iğdır’a. Yakalanırsa, devlet tarafından asker kaçağı muamelesi uygulanacak. O yüzden kendisine verilen silah vb. hiçbir şey kayıtlı değil.
Mehmet Çavuş Iğdır ve çevresinde gizli çalışarak halkı askeri anlamda eğitiyor. Halkı silahlandırıyor ve Ermeni çetelerine karşı da mücadele ediyor. 3 yıl süren bu çalışmalar sonucunda Ermeniler tarafından işgal altındaki Iğdır’a 10 Kasım 1920 tarihinde Taarruz başlatıldı. 14 Kasım 1920 tarihinde şehre girişte Çankırılı Mehmet Çavuş şehit düştü.
Şehre girerken şehit olması nedeniyle dönemin yetkilileri, silah arkadaşları ve Iğdır halkı tarafından 1920 yılında anıt mezarı yapıldı. 1967 yılında anıt mezar genişletildi. 1997 yılında Iğdır Belediye Başkanlığınca yeni anıt yapılarak, çevresi park olarak düzenlendi.
Mehmet Çavuş: Çankırı ili Ilgaz ilçesi Kıyısın Köyünde 1291 yılında doğdu. Babası Mustafa, annesi Ayşe’dir. Sefer ve Fatma isimlerinde iki çocuk babasıdır.
Iğdır ilinin ilk kurtuluş Şehidinin anıtında yukarıdaki yazılı şekilde kitabesi vardı.
Çankırı İli Alpsarı köyüne konan Azerbaycan Türkleri kısa sürede çoğalıyorlar, bir kısmı Korgun (Kargın), bir kısmı da Kıyısın (Kızılsın) köylerini koruyorlar. Mehmet Çavuş’un sata soyları Azerbaycan’dan ilk yerleşen kafiledendir. Bunlara Alapangil soyu denilmektedir. Alapangil’lerden Osman Oğulları ya da Kezban Oğulları adıyla tanınırlar.
Mehmet Çavuş ile beraber olan Gazi Ali Onbaşı Iğdır’a yerleşiyor. Devlet tarafından kendisine mal, mülk veriliyor ve oraya yerleşip evleniyor. Bir ara Ilgaz’a geliyor. Köyde anne ve babasının öldüğünü öğrenince kimseye bir şey demeden Iğdır’a geri dönüyor. Mezarı Asri Mezarlıktadır.
“Mehmet Çavuş Şehitliği’nde Iğdırlı Hasan Onbaşı’nın ve Sarıkamış Harekâtında şehit olan Iğdırlı Ali Çavuş’un da anıt mezarı yapılmalı!”
Kudüs Mescid-i Aksa’da Iğdırlı Hasan Onbaşı:
Kudüs’ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hâkimiyetten sonra bırakırız. Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. Tutmaya imkân yok. Ordu bozulmuş, çekiliyor, Devlet, zevalin kapısında. İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir artçı bölük bırakır. Âdet odur ki kenti zapt eden galip, asayiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz.
Mevki Kudüs. Mekân Mescid ül Aksa, Tarih 21 Mayıs 1972 Cuma. İlhan Bardakçı’nın Kudüs’te yaşadığı bir hatıra ile tespit edilen Iğdırlı Hasan Onbaşı’nın kendi ifadesi:
— Ben, Kudüs’ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan artçı bölüğünden...
— Ben, o gün buraya bırakılmış 20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan’ım...
— Sana, bir emanetim var oğul. Nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi?
— Memlekete avdetinde yolun Tokat Sancağına düşerse... Git, burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası (Önyüzbaşı) Musa Efendi’yi bul. Ellerinden benim için bus et (öp). Ona de ki...
— O’na de ki, gönül komasın. Ona de ki, “11. Makineli Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, o günden bu yana, bıraktığın yerde nöbetinin başındadır.
Tekmilim tamamdır kumandanım. Dedi” dersin...
Sarıkamış Hareketinde Iğdırlı Ali Çavuş:
Tarihler 1914 Yılının 21 Aralık ayını gösterirken, tarihe “Sarıkamış Faciası” olarak geçen harekât başlatılır. 125 bine yakın iman abidesi insan, kış kıyamette paltosuz, postalsız, gömlekle, çarıkla cehennemî tipinin ortasında vatan mücadelesi için ordadır. O günlere şahit olan bir askerin mektubu, olayın küçük bir boyutunu günümüze söyle taşır:
“Bu yaz, iki alayımızla Yemen’den buraya naklolduk. Yola koyulmamızdan dört ay sonra buraya ulaştık ki, Arabistan’ın cehennemî sıcağı Köprüköy’deki ayaz yanında nimet-i İlahi imiş. Burada çadırın perdesi buza kesmiş oğlak kulağı gibi kırılmakta ve kopmakta. Bölük kumandanım, beni sıhhiyeye nakletmiş ise de, tabip ve ilaç yokluğundan çaresiz kalıp tekraren takımıma döndüm. Akşam yaklaşınca Köprüköy’e civar dağlardan tipi boşanır. Kumandanımız, gelecek Cuma, Başkumandan Enver Paşa Hazretleri’nin teftiş ve hücum için geleceğini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltoların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı müjdeledi.
“Allah, devlete ve millete zeval vermesin.” Başkumandan Paşa Hazretleri’nin gelmesi ile Moskof’un kahrolacağından ve kâfirin, karşımızdaki tepelerde geceleri seyrettiğimiz ocaklı ve mutfaklı karargâhlarını ele geçireceğimizden subaylarımız çok emin. Şafak söktüğünde 2059 rakımlı Kızkulağı Tepesi’nden Moskof obüs yağdırır ama şükür olsun,” zafer bizim olacak.” Gece bastırdığında, tepelerdeki Moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler.
Iğdırlı Ali Çavuş yazlık giysiler içerisinde titreye titreye bu mektubu yazdıktan sonra donarak şehit oluyor.
İstanbul’dan gelecek olan kışlık giysileri beklerken, Karadeniz’de başka bir facia yaşanıyordu. Ruslar Osmanlı ordusuna erzak, mühimmat ve giyecek getirmekte olan gemileri sulara gömmüşlerdi.
Yeni düzenlenen Mehmet Çavuş Şehitliği’nde yükselen iki büyük bayrak, dalgalanan 16Türk devletini temsil eden bayraklar, Anıt Mezar sağında ve solunda bulunan Mehmetçik heykelleri, Hain terör örgütü tarafından şehit edilen Iğdırlı canlarımız anısına yapılan isimlerin yer aldığı temsili mezar taşları şehitlerimizin şanına uygun bir şekilde yeniden restore edildi.
Başta Sayın Valimiz Enver ÜNLÜ’ye Özel İdare Genel Sekreteri Sayın Ferhat AKKUŞ’a, emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Eksikliklerin giderilmesi ile Iğdır’a yakışır bir şehitlik olacağı inancındayım. Mescid-i Aksa’da Iğdırlı Hasan Onbaşı ve Sarıkamış’ta Iğdırlı Ali Çavuş da unutulmamalı…
Ziya Zakir ACAR
Kültür & Sanat
Yayınlanma: 19 Temmuz 2019 - 00:00
ŞEHİTLER DİYARI IĞDIR VE MEHMET ÇAVUŞ ANITI
Vatan olmadan bir milletin ayakta durması mümkün değildir. Bir milletin var olması, hayatiyetini devam ettirebilmesi ancak vatanına sahip olmasıyla mümkündür. Bizi şefkatli bir ana kucağı gibi bağrına basan bu toprakları yabancılara çiğnetmemek, ay yıldızlı bayrağımızı ebediyen göklerde dalgalandırmak, semayı çınlatan ezanı, gönülleri yeşerten Kur’an seslerini susturmamak, toprağın altındakileri rahatsız etmemek, üstündekileri de zillete ve esarete düşürmemek için canla başla çalışmak her Türkün görevidir.
Kültür & Sanat
19 Temmuz 2019 - 00:00
İlginizi Çekebilir