EL İÇİNDE MAHÇUP OLMAYIN OĞUL!

Tarih : 2021-12-20 / Kategori : Kültür & Sanat

EL İÇİNDE MAHÇUP OLMAYIN OĞUL!

Soğuk kış günlerinde evini yükleyip gelmişti şehre Seyali anne. 
Kiracılıktan kurtulmak için bitmemişte olsa kar, kış, soğuk demeden üzeri kamış, ot ve toprak, saman karışımı çamurdan hazırlanan sıva ile kapatılan iki odalı evine biran önce yerleşmeye çalışmaktaydı. 

Daha bir kaç yıl olmuştu yerleşeli ama burayı satarak şehir merkezine yakın bir yeri almak istiyordu. 
Baharın yeşilliği kendini hissettirmeye başlamıştı o yıl. Havalar sıcak geçince yakacak sıkıntısı da pek yaşamamışlardı.
Çok geçmeden şehir merkezinde tek oda, küçük giriş ve bodrumdan mütevellit bir evi diğerini satarak, akrabalarının da desteği ile ve borçlanarak almışlardı.
Kıt kanaat geçinen ailenin geliri de sınırlı idi aslında. Hem borç öderler, hem de 9 nüfuslu aileyi geçindirirlerdi.
Zaten terör belası da azmaya başlamıştı. 1970 li yılların ikinci yarısı yeni geldikleri evde kabusa dönüşmekteydi. Terör fırsat buldukça işyerlerine saldırıyor, bombalar atılıyor, kurşunlar sıkılıyordu.
Bir anlamda 25 yıllık işyerlerinden göçe zorlanıyorlardı. 
Bir sabah kalktıklarında yine bombalar patlamış, işyeri arenaya dönmüştü, kapılar havada uçuşmuş, işyeri yağmalanmış, çatışmalar başlamıştı.
Bu işin sonunun can almaya gidilecek olmasını önlemek adına ev ve işyerini tahliye etmek zorunda kalan ve yokluk içinde olan ailenin sıkıntısı bir kat daha artmıştı. 
Bir süre akraba yanında kaldıktan sonra kiralık eve taşındılar.
Ev ve işyeri kirası ödemekte zorlanan aile çareyi köydeki ekilebilecek tarlada bulmuşlardı. Büyük oğlu askerde olan aile bir yıl pamuk ve bir yılda pancar ekmişti. 
İkinci oğlu tarlayı sulamaya gidiyor ve çapasını tüm aile birlikte yapıyorlardı. Oğlu, her tarla sulamaya gittiğinde bir hafta hasta yatıyordu. Ortaokul için çıktığı köyde hiç tarlaya geceler sulamaya gitmemişti. Kuzu otlatmış, bağ, bostan bekçisi olmuş, çapa yapmıştı ama geceler tarla sulamaya babası hiç götürmemişti. Lakin baba da rahatsız olunca iş başa düşmüştü. 
Tarla ekmek işi annesi Seyali’nin fikriydi. “El içinde mahcup olmayalım Oğul, anlımızın teriyle kazanırız ekmeğimizi” demişti.
Öyle  de olmuştu, alın teriyle çapa, sulama, pamuk, pancar toplama, kış aylarına kadar devam ederdi ve ortaklık olmasına rağmen epey para kazanırlardı. 
Çapaya gidecekleri bir gün mahallenin tarla yüzü görmemiş, ekmek elden, su gölden yaşamış genç kızları musallat olmuşlardı. Oğluna “bizde seninle gelip tarlada çapa yapmak istiyoruz” demişlerdi. Bazen sıcak, bazen yağmur, bazen rüzgar karşısında çalışarak ikindi olmadan yorulan kızlar, çapayı yarıda bırakıp geri dönmüşlerdi.
Ekini yetiştirip, ürününü aldıktan sonra rahat nefes almıştı Seyali ana. 12 Eylül'e de pek bir şey kalmamıştı zaten, ürünler yetişmek üzere iken. 1980 sonrası sürgün hayatı bitmiş borçla kurdukları evleri işgalden kurtulmuş ve kiracılık sona ermişti.
1950'li yıllardan itibaren eşiyle birlikte hayat mücadelesi veren ve her engeli azmiyle yenen Hacı Seyali anne 2004 yılında eşi Hacı Salih’i kaybetmiş, fakat azmini yitirmemiş dik durmayı kendine şiar edinmişti. 
15 Yıllık zaman diliminde sağlığı bozulan, birkaç kez komadan yaşama dönen yaşlı beden son darbeye hazır değildi.
Hayata, yenilgilere, felaketlere boyun eğmeyen Hacı Seyali anne 2021 yılı 18 Aralık ayı gece saat 01.30 da yenilgiyi kabul edip, hayata gözlerini kapadı. 
O çok sevdiği, bir dakika bile yalnız bırakmadığı eşi H. Salih’ine tekrar kavuştu, “Göyce” diye seslenen Hacı Salih’te Göyce’sine.
Mekanınız cennet olsun. Huzur içinde uyuyun. Peygambere, Ehli beytine komşu olun inşallah. 
Emir ŞIKTAŞ

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.