Kerbela'yı anmak mı yoksa anlamak mı?

Tarih : 2008-01-23 / Kategori : Genel Haber

   Siyasal davranışlarımızdan adalet anlayışımıza kadar Emevilerin, attığımız nutuklarda ise Hazreti Hüseyin'in tarafındayız. Bu yüzden Kerbela'yı anmaktan çok anlamaya ihtiyacımız var
    Türkiye, Başbakan'ın da katıldığı iftar dolayısı ile yaygın bir Alevilik tartışması yaparken, Kerbela'yı anlamak yerine anmakla yetiniyor. Herkesin kendi kafasındaki Aleviliği, bütün Alevilere teşmil eden yaklaşımı tartışmanın taraflarının ortak usul hatasına dönüşmüş durumda.


    Sosyal bilimlerde, olanla, bize göre olması gerekeni birbirinden ayırt etmeden yapılan her tartışma sadece propaganda niteliği taşıyacaktır.
   Bu yazının konusu Alevilerin sorunları ve onların çözüm yollarını tartışmak değil.
Alevisi, Sünnisi ile hepimizin zihinlerinde kökleşen Emevi mantığı ve yaşama biçimine rağmen iş lafa gelince, Kerbela ve şehitlerine sahip çıkmayı kimseciklere bırakmayan halimize ayna tutmak zorundayız.
   Siyasal davranışlarımızdan adalet anlayışımıza, tüketim alışkanlıklarımızdan insana bakışımıza kadar hemen her alanda Emevilere benzemekle birlikte attığımız nutuklara bakınca Hazreti Hüseyin'den geri kalmayacak bir iddianın tarafı gibi olduğumuz izlenimini veriyoruz.
   O gün yaşasaydık Hazreti Hüseyin ve beraberindekilerin yanında olmayı bir tarafa bırakıyorum Muaviye ve oğlu Yezid'e karşı yaptıkları vahşeti haykırma cesaretini gösterebilir miydik? Elbette o günün çoğunluk Müslümanlarının gönlü de Muaviye ve Yezid'in ordularından yana değildi. Ama karşı da durmuyorlardı. Saltanat, güç ve şatafatın kimini korkuttuğu kimininse gözünü boyadığı bir dünyada elbette herkesten Hüseyin ve onu son yolculuğunda yalnız bırakmayanların onurlu duruşunu bekleyemeyiz. Sadece tarihe bir şahitlik düşürmek için hayatını feda etmenin nasıl bir inanç hali olduğunu bu günün realist ve çıkarcı kafa yapısı ile anlamak bile kolay değildir.
   Bütün hesabını bir koyup beş almak üzerine oturtan, inançlarını bile piyasa değeri haline getiren bir toplumdan ölümü bu kadar kolayca göze alabilen bir irade çıkmasını bekleyemeyiz ama hiç olmazsa bu işi süslü laflarla tanımlama kolaycılığından uzak durma had bilirliğini sergilemeliyiz.
   O gün yaşasaydık kimden yana taraf olurduk sorusunu bir tarafa bırakıyorum. Çünkü bu günün zihniyet dünyasında çoğumuz, zalime de mazluma da eşit mesafede olmayı adalet ve tarafsızlık sanan bir algılama alışkanlığı ve savunma refleksinin kurbanlarıyız. Ama ve ancaklarla başlayan cümlelerle hakları kısıtlamada rotayı şaşıran Anayasa gibi biz de ama ve ancaklarla başlayan cümleler kurarak durduğumuz yeri tanımlama ihtiyacı hissediyoruz. Afganistan'da ABD askerlerine karşıyız ama Taliban'a da karşıyız. Ama dan sonra ifade etme ihtiyacı hissettiğimiz her ayrıntı aslında bastırılmış bilinç altımızın yansımasıdır. Biz de ABD'ye karşıyız ama Taliban gibi algılanmak da istemiyoruz. Ya da öyle anılmak hatta gözükmekten korkuyoruz. Ülke içinde yaşanan sorunlar karşısında da aynı kompleksli hali-mizi gözler önüne seriyoruz. Devletin uzun yıllar Kürtlere yönelik uyguladığı politikalara karşıyız ama...
Bütün bunların Kerbela ile Hüseyin ile ne ilgisi var diye düşünüyor olabilirsiniz.
    Zira Emevi ordularının yaptıklarını onaylamıyorsunuz ama Hüseyin'in de göz göre göre ölüme gitmesine karşısınız çünkü... 70 kişiyle onbinlere karşı durmanın akıllıca bir iş olmayacağının farkındasınız...
    Doğru bildikleri yolda bedel ödemeyi göze alanlarla birlikte olamasak bile zalimlere karşı duruşumuzu amasız ancaksız cümlelerle ifade etmeyi öğrenene kadar Hazreti Hüseyin'i anlamış olamayacağız.
    Kerbela'yı anmaktan çok anlamaya ihtiyacımız var. Bu kadar kolay ahkam kesişimize bakarsak aslında Kerbela'da olanlardan ne Alevilerin ne de Sünnilerin haberi var. Hazreti Zeynep için gözyaşı döküyor onların haline acıyoruz. Asıl acınacak halde olanın kendimiz olduğunun farkında bile değiliz.
     Onlar sonunu tahmin ettikleri ve göze alabildikleri bir yolculuğa gayet bilinçli bir biçimde çıkmışlardı.
   Dahası yaşananlara seyirci kalan Müslümanların hali daha acınası değil miydi? Tıpkı bugünün dünyasında yaşanan haksızlıklar karşısında seyirci kalan, mazlumlardan yana taraf olamayan bizler gibi...
* Barış Girişimi Sözcüsü

Facebook Beğenenler

Yorum yapılmadı!

Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.