(Ahzap 33) Bu ayet Peygamber’in Ehl-i Beyt’ininher türlü kötülükten temiz kılındıklarının yani masum olduklarının delilidir. Çünkü ayette “yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten” sözü bunun Ehl-i Beyt’e özgü bir makam olduğunu gösterir; açıktır ki bu, bütün insanların temiz olmasıyla ilgili teşrii iradeden farklıdır. Bu ayette geçen Ehl-i Beyt’ten maksadın özel kişiler yani Hz. Peygamber (s.a.a) Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz.Hasan ve Hz. Hüseyn olduğu onlarca hadiste açıklanmıştır. Hz. Peygamber (s.a.a) abasını bunların üzerine çekerek bu ayetin bunlara mahsus olduğunu açıklamış ve hanımlarının bu ayete girmediklerini bildirmiştir. Sözle bildirmekle kalmayıp abasını da üzerlerine çekerek bunu görsel olarak göstermesi bu konuda her türlü şüpheyi gidermek içindir.
Hakim Müstedrekğ’s-Sahihayn adlı tanınmış eserinde Abdullah b. Cafer b. Ebi Talib’den şöyle nakletmektedir:” Allah Resulü, Allah’ın rahmetinin inişini gördüğünde şöyle buyurdular: “Safiye! Çağırın” “Kimi çağıralım ey Allah’ın Resulü?” deyince, “Ehl-i Beyt’imi; Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyn’içağırın!” buyurdular. Onlar geldiğinde, Peygamber-i Ekrem, kisasını onların üzerine örttüler ve daha sonra mübarek ellerini göğe kaldırarak şöyle buyurdular: “Allah’ım! Bunlar, benim soyum ve evlatlarımdır. Allah’ım! Muhammed ve O’nun soyuna selam gönder.” İşte bu sırada Allah Teala şu ayeti nazil buyurdular. “Kuşkusuz Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.”
Hakim bu hadisin senedinin sahih olduğunu kabul etmiştir.
Müslim Sahih’inde, Hakim Müstedrek’inde, Beyhaki es-Sünenü’l Kubra’sında ve Taberi, İbn-i Kesir ve Suyuti tefsirlerinde Aişe’den şöyle nakletmektedirler (metin Sahih’i Müslim’e aittir):
Bir gün Allah Resulü (s.a.a) sırtında siyah keçi kılından örülmüş, desenli bir aba ile dışarı çıktı. Önce Hasan geldi, onu abasının altına aldı; sonra Hüseyn geldi, onu da abasının altına aldı; daha sonra Fatıma geldi ve abanın altına girdi; daha sonra Ali geldi, onu da diğerleriyle birlikte abanın altına aldı ve şöyle buyurdu: “Kuşkusuz Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.”
Aişe’den naklolan bu hadis bir çok ehl-i sünnet kaynağında rivayet edilmiştir.
Tirmizi, Sünen’inde sahih olduğunu vurgulayarak Ummu Seleme’den şu hadisi nakleder: Resulullah (s.a.a) Hasan, Hüseyn, Ali ve Fatıma’nın üzerine bir örtü (kisa) çekti ve sonra şöyle dedi: Allah! Bunlar benim Ehl-i Beyt-im ve yakınlarımdırlar., bunlardan her türlü pisliği gider ve bunları tertemiz kıl. Ummu Seleme: Ben de onlarla birlikte miyim? Diye sorar, Resulullah “ Sen hayır üzeresin” der, (Tirmizi c.5 s.36)
Bu hadis de açıkça Ehl-i Beyt’in özel kişilerden ibaret olduğunu ve Peygamber’in eşlerinin bunlardan olmadığını bildirir.
Ahzap suresinde geçen bu ayete göre Peygamber’in Ehl-i Beyt’i aynı zamanda masumdurlar da, bu durum Resulullah’ın (s.a.a) hadislerinden ve Ehl-i Beyt’in kendi söz ve fiillerinden de anlaşılmaktadır. Peygamber efendimiz, kızı Fatıma damadı Ali, iki torunu Hasan ve Hüseyn ve Hüseyn’in soyundan gelen dokuz evladı hepsi masumdurlar. Ayrıca masum oldukları gibi ilimde de (Allah’ın Helal ve haramını ve diğer hükümleri bilmede) zirvededirler. Bunun ispatı Ehl-i Beyt İmamlarından gelen sadece fıkıhta otuz binden fazla hadistir. Ehl-i Sünnet bundan yoksun fıkıhta sadece iki bin beş yüz hadise yetindikleri için Allah’ın hükümlerini birbiriyle kıyaslamak zorunda kalmış ve isabet edememişlerdir. İmam Cafer Sadık (a.s) Ebu Hanife’ye şöyle buyurdular: “Bu dinde kıyas yapıldı mı din mahvolur. Allah bu iş için ehil koymuştur, dinin ilimleri (Allah’ın helal ve haramının ilmi) bizim yanımızdadır.”
İnsan tanımadığı şeyin düşmanıdır. Kuralından yola çıktığımızda az da olsun gerçekler açığa çıkacaktır. Eğer ümmet Hz. Fatıma Zehra’yı (Allah’ın selamı ona ve babasına olsun) tanısa değerini bilse mutlaka onu layık olduğu yere koyacaktır. Ancak Fatıma anamız tanınmadığı için ilim ve irfanda yüce ahlaki değerlerde başkaları onun yerini almıştır. Tathir ayeti Fatıma’nın, babasının, eşinin ve çocuklarının hakkında inmiştir başkalarının değil. Yine İnsan suresi onların hakkında nazil olmuştur. Peygamber efendimiz (s.a.a) Fatıma’nın hakkında “İmran kızı Meryem kendi zamanının kadınlarının hanımefendisi idi ama kızım Fatıma tüm âlemlerin kadınlarının hanımefendisidir.” Buyurmuştur. Devamlı vurguladığım gibi Yüce İslam dininde ölçü Allah’ın kitabı ve Allah’ın elçisinin sünnetidir. Her ikisine de başvurduğumuzda İslam âleminde Fatıma’dan üstün kadın bulamazsın. Çünkü Fatıma’nın rızası Allah’ın rızası, Fatıma’nın gazabı Allah’ın gazabıdır.
Ümmetin Fatıma (Allah’ın selamı ona ve babasına olsun) hakkında durumu şu mesele benzer. Çöllerde en kiymetli şey sudur. Bir gün bir çoban çölde taşların üzerinde biriken yağmur suyunu görür, fakat kıyıp içemez. Kendince bu kiymetli şeyi padışaha hediye etmeyi düşünür. Bağdat’ın yolunu tutar, padişaha ulaşır, padişah bunun zavallı olduğunu anlar, kendisine bir bahşişte de bulunur, ancak Bağdat’ı ikiye bölen Dicle nehrinin üzerinden geçirilmesini emreder. Bu zavallı çoban Dicle’nin suyunu görünce utandığından başını aşağı sarkar bir daha başını kaldırmaz. Şimdi İslam ümmeti de öyledir. Ehl-i Beyt imamlarının söz ve öğretilerini bilseler, onların karşısında asla bilen olmadığını fark edecektir. Fatıma anamızın da hutbesini özellikle Arapçasını bilen insan İslam dünyasında birilerinin boşuna büyütüldüğünü anlayacaktır. Allah bizleri Rasulullah’ın (s.a.a) iki emanetine (Allah’ın kitabı ve Kendi Ehl-i beyti) birlikte sarılmaya muvaffak etsin. Amin Şeyh Aslan BAŞARAN
Hakim Müstedrekğ’s-Sahihayn adlı tanınmış eserinde Abdullah b. Cafer b. Ebi Talib’den şöyle nakletmektedir:” Allah Resulü, Allah’ın rahmetinin inişini gördüğünde şöyle buyurdular: “Safiye! Çağırın” “Kimi çağıralım ey Allah’ın Resulü?” deyince, “Ehl-i Beyt’imi; Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyn’içağırın!” buyurdular. Onlar geldiğinde, Peygamber-i Ekrem, kisasını onların üzerine örttüler ve daha sonra mübarek ellerini göğe kaldırarak şöyle buyurdular: “Allah’ım! Bunlar, benim soyum ve evlatlarımdır. Allah’ım! Muhammed ve O’nun soyuna selam gönder.” İşte bu sırada Allah Teala şu ayeti nazil buyurdular. “Kuşkusuz Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.”
Hakim bu hadisin senedinin sahih olduğunu kabul etmiştir.
Müslim Sahih’inde, Hakim Müstedrek’inde, Beyhaki es-Sünenü’l Kubra’sında ve Taberi, İbn-i Kesir ve Suyuti tefsirlerinde Aişe’den şöyle nakletmektedirler (metin Sahih’i Müslim’e aittir):
Bir gün Allah Resulü (s.a.a) sırtında siyah keçi kılından örülmüş, desenli bir aba ile dışarı çıktı. Önce Hasan geldi, onu abasının altına aldı; sonra Hüseyn geldi, onu da abasının altına aldı; daha sonra Fatıma geldi ve abanın altına girdi; daha sonra Ali geldi, onu da diğerleriyle birlikte abanın altına aldı ve şöyle buyurdu: “Kuşkusuz Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.”
Aişe’den naklolan bu hadis bir çok ehl-i sünnet kaynağında rivayet edilmiştir.
Tirmizi, Sünen’inde sahih olduğunu vurgulayarak Ummu Seleme’den şu hadisi nakleder: Resulullah (s.a.a) Hasan, Hüseyn, Ali ve Fatıma’nın üzerine bir örtü (kisa) çekti ve sonra şöyle dedi: Allah! Bunlar benim Ehl-i Beyt-im ve yakınlarımdırlar., bunlardan her türlü pisliği gider ve bunları tertemiz kıl. Ummu Seleme: Ben de onlarla birlikte miyim? Diye sorar, Resulullah “ Sen hayır üzeresin” der, (Tirmizi c.5 s.36)
Bu hadis de açıkça Ehl-i Beyt’in özel kişilerden ibaret olduğunu ve Peygamber’in eşlerinin bunlardan olmadığını bildirir.
Ahzap suresinde geçen bu ayete göre Peygamber’in Ehl-i Beyt’i aynı zamanda masumdurlar da, bu durum Resulullah’ın (s.a.a) hadislerinden ve Ehl-i Beyt’in kendi söz ve fiillerinden de anlaşılmaktadır. Peygamber efendimiz, kızı Fatıma damadı Ali, iki torunu Hasan ve Hüseyn ve Hüseyn’in soyundan gelen dokuz evladı hepsi masumdurlar. Ayrıca masum oldukları gibi ilimde de (Allah’ın Helal ve haramını ve diğer hükümleri bilmede) zirvededirler. Bunun ispatı Ehl-i Beyt İmamlarından gelen sadece fıkıhta otuz binden fazla hadistir. Ehl-i Sünnet bundan yoksun fıkıhta sadece iki bin beş yüz hadise yetindikleri için Allah’ın hükümlerini birbiriyle kıyaslamak zorunda kalmış ve isabet edememişlerdir. İmam Cafer Sadık (a.s) Ebu Hanife’ye şöyle buyurdular: “Bu dinde kıyas yapıldı mı din mahvolur. Allah bu iş için ehil koymuştur, dinin ilimleri (Allah’ın helal ve haramının ilmi) bizim yanımızdadır.”
İnsan tanımadığı şeyin düşmanıdır. Kuralından yola çıktığımızda az da olsun gerçekler açığa çıkacaktır. Eğer ümmet Hz. Fatıma Zehra’yı (Allah’ın selamı ona ve babasına olsun) tanısa değerini bilse mutlaka onu layık olduğu yere koyacaktır. Ancak Fatıma anamız tanınmadığı için ilim ve irfanda yüce ahlaki değerlerde başkaları onun yerini almıştır. Tathir ayeti Fatıma’nın, babasının, eşinin ve çocuklarının hakkında inmiştir başkalarının değil. Yine İnsan suresi onların hakkında nazil olmuştur. Peygamber efendimiz (s.a.a) Fatıma’nın hakkında “İmran kızı Meryem kendi zamanının kadınlarının hanımefendisi idi ama kızım Fatıma tüm âlemlerin kadınlarının hanımefendisidir.” Buyurmuştur. Devamlı vurguladığım gibi Yüce İslam dininde ölçü Allah’ın kitabı ve Allah’ın elçisinin sünnetidir. Her ikisine de başvurduğumuzda İslam âleminde Fatıma’dan üstün kadın bulamazsın. Çünkü Fatıma’nın rızası Allah’ın rızası, Fatıma’nın gazabı Allah’ın gazabıdır.
Ümmetin Fatıma (Allah’ın selamı ona ve babasına olsun) hakkında durumu şu mesele benzer. Çöllerde en kiymetli şey sudur. Bir gün bir çoban çölde taşların üzerinde biriken yağmur suyunu görür, fakat kıyıp içemez. Kendince bu kiymetli şeyi padışaha hediye etmeyi düşünür. Bağdat’ın yolunu tutar, padişaha ulaşır, padişah bunun zavallı olduğunu anlar, kendisine bir bahşişte de bulunur, ancak Bağdat’ı ikiye bölen Dicle nehrinin üzerinden geçirilmesini emreder. Bu zavallı çoban Dicle’nin suyunu görünce utandığından başını aşağı sarkar bir daha başını kaldırmaz. Şimdi İslam ümmeti de öyledir. Ehl-i Beyt imamlarının söz ve öğretilerini bilseler, onların karşısında asla bilen olmadığını fark edecektir. Fatıma anamızın da hutbesini özellikle Arapçasını bilen insan İslam dünyasında birilerinin boşuna büyütüldüğünü anlayacaktır. Allah bizleri Rasulullah’ın (s.a.a) iki emanetine (Allah’ın kitabı ve Kendi Ehl-i beyti) birlikte sarılmaya muvaffak etsin. Amin Şeyh Aslan BAŞARAN