Üniversite Senatosunda kabul edilen Ağrı Dağı Uygulama ve Araştırma Merkezi Yüksek Öğretim Kurulunda kabul edilerek 27.01.2011 tarih ve 27828 sayılı Resmi Gazetede yönetmeliği yayınlandı.
Iğdır Üniversitesi Rektörü İbrahim Hakkı Yılmaz, Merkez Müdürlüğüne Iğdır Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Süleyman Temel'i görevlendirdi.
Merkezin kurulma gerekçesi hakkında yazılı açıklama yapanIğdır Üniversitesi Rektörü İbrahim Hakkı Yılmaz,şunları kaydetti:" Ağrı Dağı ve çevresi geçmişten günümüze kadar birçok kavim, medeniyet ve milletlere ev sahipliği yapmış bir yerleşkedir (Hurriler, Mitanniler, Etiler, Asurlular, Kimmerler, Metler, Persler, Sümerliler, Subailer, Urartular, Bizanslılar, Sasaniler, Göktürk, Ak Hunlar, Metler, Persler, Karakoyunlular, Ak koyunlular, Moğollar, Oğuzlar, Arsaklılar, Selçuklular ve Osmanlılar). Bu tarihi süreç zarfında bu toplumlara ait birçok tarihi, kültürel ve sosyal yaşam tarzlarına ait kalıntılar günümüze kadar gelmiştir. Tarihi kalıntılara bakarak geçmişinin daha iyi anlaşılması ve analiz edilmesi ancak bilimsel süreçte yapılan veya yapılacak olan araştırmalarla mümkün olacaktır. Bu gereksinimden dolayı, Ağrı Dağının kültürel ve tarihi boyutunu ortaya koymak ve bu amaçla yöresel, ulusal veya uluslar arası nitelikte her türlü bilimsel araştırma ve inceleme çalışmalarını yapmak ve yaptırmak; yeni yetişen bireylere bu birikimin tanıtılması, geleceğimizi daha sağlam temellere dayalı olarak inşa etme hedefimiz, birlik ve beraberliği sürdürme kararlılığımız açısından önemli bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın gelişi güzel yollarla değil bir üniversite bünyesinde ve akademik bir ortamda karşılanmaya çalışılması daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Bunun için; yayın, toplantı, konferans, proje ve belgesel gibi etkinlikler düzenleyerek, bu çalışmaların sonuçlarını ve bu alandaki birikimleri, ilgili yerli ve yabancı kuruşlara aktarmak suretiyle hem bu kuruluşların gelişmelerine hem de bölgesel kalkınmaya katkıda bulunmasını sağlamak açısından önemli olacaktır. Ağrı Dağın bu tarihi ve kültürel mirası yanında sahip olduğu jeolojik yapısının da göz ardı edilmemesi gerekir.
Büyük ve Küçük Ağrı diye adlandırılan Ağrı dağı; küçük tepeler teşkil etmeden, birdenbire tek başına yükselerek dünya volkanlarının en görkemlisi olup zirvesi daima buzlularla kaplıdır.
Bu özelliğinden dolayı her ne kadar kış sporları içerisinde kayak sporunun yapılmasına olanak vermesi zor gözükse de, gerekli alt yapı sistemlerinin oluşturulması ile kayak sporunun yapılmasına ve yaygınlaştırılmasına imkân verecektir. Bunun yanında dağcılık ve bisiklet spor faaliyetler için turizm açısından önemli bir potansiyel konumundadır. Her yönü ile büyük bir hazine olan Ağrı Dağını turizme açmak ve dünyaya tanıtmak, Türkiye için bir marka haline getirmek yerinde bir uygulama olacaktır. Ağrı dağı, jeolojik konumunun yanı sıra, Nuh'un Gemisine ev sahipliği yaptığı inanışı dolayısıyla efsanevi kimliğiyle de ön plana çıkan bir dağdır. Kutsal kitaplarda adı geçen bu dağ, birçok dilde farklı adlarla (Ararat, Kuh'i Nuh, Cebel El Haris) anılmaktadır. Ağrı Dağı efsanesi hakkında nitelikli ve seviyeli araştırmalar yapıp kapsamlı belgesel filmleri ve fotoğraf arşivleri oluşturarak, Ağrı Dağını Nuh tufanı ile özdeşleştirerek turizm açısından cazibe merkezi haline getirilebilir. Bu amaçla Ağrı Dağı eteğinde Merkezimize tahsis edilecek olan alanda kısmen de Nuh'un gemisindeki hayvan çeşitliliğini sembolize eden büyük bir hayvanat bahçesi ve bölgenin ekolojisine uygun bir botanik parkın tesis edilmesi planlanmaktadır.
Ağrı Dağı ve çevresinin topoğrafik yapısından dolayı farklı ekolojik koşullara adapte olmuş bir çok endemik bitki ve hayvan türlerinin olduğu bilinmektedir. Ağrı Dağının bitki florası ve hayvan faunasını belirlemeye yönelik geçmişte yapılan çok az sayıda spesifik olmayan sürvey ve araştırma çalışmaları bulunmaktadır. Fakat bu çalışmaların yetersizliği düşünülürse bünyesinde barındırdığı bitki ve hayvan tür çeşitliliklerinin belirlenmesi için ulusal ve uluslar arası proje ve araştırma faaliyetlerinin yürütülmesi yerinde olacaktır.
Bu çerçevede Aras havzası ve Ağrı Dağını çevreleyen coğrafik bölgede, mevcut bitki ve hayvan türlerinin teşhisine yönelik tespit çalışmaları yapılıp, bununla ilgili büyük bir herbaryum laboratuarının kurulması hedeflenmektedir. Ayrıca, endemik ve nesli yok olma tehlikesinde bulunan bitki türlerinin korunması ve tür zenginliğinin artırılmasına yönelik bünyesinde bir gen merkezinin kurulması da planlanmaktadır. Yine bu bölgede yaşayan yaban hayatı ve doğayı korumak ve devamlılığını sağlamak, Ağrı Dağı Uygulama ve Araştırma Merkezinin kurulmasıyla sağlanacağı düşünülmektedir."
Iğdır Üniversitesi Rektörü İbrahim Hakkı Yılmaz, Merkez Müdürlüğüne Iğdır Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Süleyman Temel'i görevlendirdi.
Merkezin kurulma gerekçesi hakkında yazılı açıklama yapanIğdır Üniversitesi Rektörü İbrahim Hakkı Yılmaz,şunları kaydetti:" Ağrı Dağı ve çevresi geçmişten günümüze kadar birçok kavim, medeniyet ve milletlere ev sahipliği yapmış bir yerleşkedir (Hurriler, Mitanniler, Etiler, Asurlular, Kimmerler, Metler, Persler, Sümerliler, Subailer, Urartular, Bizanslılar, Sasaniler, Göktürk, Ak Hunlar, Metler, Persler, Karakoyunlular, Ak koyunlular, Moğollar, Oğuzlar, Arsaklılar, Selçuklular ve Osmanlılar). Bu tarihi süreç zarfında bu toplumlara ait birçok tarihi, kültürel ve sosyal yaşam tarzlarına ait kalıntılar günümüze kadar gelmiştir. Tarihi kalıntılara bakarak geçmişinin daha iyi anlaşılması ve analiz edilmesi ancak bilimsel süreçte yapılan veya yapılacak olan araştırmalarla mümkün olacaktır. Bu gereksinimden dolayı, Ağrı Dağının kültürel ve tarihi boyutunu ortaya koymak ve bu amaçla yöresel, ulusal veya uluslar arası nitelikte her türlü bilimsel araştırma ve inceleme çalışmalarını yapmak ve yaptırmak; yeni yetişen bireylere bu birikimin tanıtılması, geleceğimizi daha sağlam temellere dayalı olarak inşa etme hedefimiz, birlik ve beraberliği sürdürme kararlılığımız açısından önemli bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın gelişi güzel yollarla değil bir üniversite bünyesinde ve akademik bir ortamda karşılanmaya çalışılması daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Bunun için; yayın, toplantı, konferans, proje ve belgesel gibi etkinlikler düzenleyerek, bu çalışmaların sonuçlarını ve bu alandaki birikimleri, ilgili yerli ve yabancı kuruşlara aktarmak suretiyle hem bu kuruluşların gelişmelerine hem de bölgesel kalkınmaya katkıda bulunmasını sağlamak açısından önemli olacaktır. Ağrı Dağın bu tarihi ve kültürel mirası yanında sahip olduğu jeolojik yapısının da göz ardı edilmemesi gerekir.
Büyük ve Küçük Ağrı diye adlandırılan Ağrı dağı; küçük tepeler teşkil etmeden, birdenbire tek başına yükselerek dünya volkanlarının en görkemlisi olup zirvesi daima buzlularla kaplıdır.
Bu özelliğinden dolayı her ne kadar kış sporları içerisinde kayak sporunun yapılmasına olanak vermesi zor gözükse de, gerekli alt yapı sistemlerinin oluşturulması ile kayak sporunun yapılmasına ve yaygınlaştırılmasına imkân verecektir. Bunun yanında dağcılık ve bisiklet spor faaliyetler için turizm açısından önemli bir potansiyel konumundadır. Her yönü ile büyük bir hazine olan Ağrı Dağını turizme açmak ve dünyaya tanıtmak, Türkiye için bir marka haline getirmek yerinde bir uygulama olacaktır. Ağrı dağı, jeolojik konumunun yanı sıra, Nuh'un Gemisine ev sahipliği yaptığı inanışı dolayısıyla efsanevi kimliğiyle de ön plana çıkan bir dağdır. Kutsal kitaplarda adı geçen bu dağ, birçok dilde farklı adlarla (Ararat, Kuh'i Nuh, Cebel El Haris) anılmaktadır. Ağrı Dağı efsanesi hakkında nitelikli ve seviyeli araştırmalar yapıp kapsamlı belgesel filmleri ve fotoğraf arşivleri oluşturarak, Ağrı Dağını Nuh tufanı ile özdeşleştirerek turizm açısından cazibe merkezi haline getirilebilir. Bu amaçla Ağrı Dağı eteğinde Merkezimize tahsis edilecek olan alanda kısmen de Nuh'un gemisindeki hayvan çeşitliliğini sembolize eden büyük bir hayvanat bahçesi ve bölgenin ekolojisine uygun bir botanik parkın tesis edilmesi planlanmaktadır.
Ağrı Dağı ve çevresinin topoğrafik yapısından dolayı farklı ekolojik koşullara adapte olmuş bir çok endemik bitki ve hayvan türlerinin olduğu bilinmektedir. Ağrı Dağının bitki florası ve hayvan faunasını belirlemeye yönelik geçmişte yapılan çok az sayıda spesifik olmayan sürvey ve araştırma çalışmaları bulunmaktadır. Fakat bu çalışmaların yetersizliği düşünülürse bünyesinde barındırdığı bitki ve hayvan tür çeşitliliklerinin belirlenmesi için ulusal ve uluslar arası proje ve araştırma faaliyetlerinin yürütülmesi yerinde olacaktır.
Bu çerçevede Aras havzası ve Ağrı Dağını çevreleyen coğrafik bölgede, mevcut bitki ve hayvan türlerinin teşhisine yönelik tespit çalışmaları yapılıp, bununla ilgili büyük bir herbaryum laboratuarının kurulması hedeflenmektedir. Ayrıca, endemik ve nesli yok olma tehlikesinde bulunan bitki türlerinin korunması ve tür zenginliğinin artırılmasına yönelik bünyesinde bir gen merkezinin kurulması da planlanmaktadır. Yine bu bölgede yaşayan yaban hayatı ve doğayı korumak ve devamlılığını sağlamak, Ağrı Dağı Uygulama ve Araştırma Merkezinin kurulmasıyla sağlanacağı düşünülmektedir."