Biyoloji mi? Ve sayamadığımız nice faydalı ilimler mi? İlime faydasız
denmez ancak birbirinden daha üstün daha faydalıdır denebilir, benim
maksadım işte en faydalı ve en önemli olandır. En değerli ve faydalı
ilmim hangisi olduğunu öğrenip bilmek için varlığı çok iyi tanımamız
gerekir. Varlık âleminde en yüce varlık Allah tebarek ve tealadır.
Öyleyse O’na ait olan ilimler de en değerli ilimdir. Zaten efendimiz
hazretleri de(Allah’ın selamı ona pak soyuna olsun) ilmi üç bölüme
ayırmıştır. Din ilmi, beden ilmi bir de tabiat ilmi. Filozoflar da
hemen, hemen aynı şeyi söylemişlerdir. Yeryüzünde ise Allah’ın en
değerli varlık olarak kendisine halife olarak yarattığı insandır. İnsan
ise ruh ile bedenden oluşmaktadır, insanı asıl insan yapan onun manevi
değeri yani ruhudur. Buna nefis de denilmektedir. Öyleyse insan en
değerli varlıksa ona ait onu ilgilendiren ilim de en üstün ilim
olacaktır. Asırlardır insanlık âleminin sorunu da budur. İnsanı
hakkıyla tanıyamadıkları için hatta tanıyamayacaklarını bile
bilmediklerinden herkes kendi anladığı ve tanıdığı şekilde ona değer
biçmekte ve ona kanunlar koymaktadır. Bu insan denen varlık nedir?
Sorusunun cevabını mantık ve felsefe ilminde aramak gerekir. Zaten bu
iki ilim bu soruya cevap vermiştir ki cevap şöyledir: İnsan düşünen
(konuşan) bir canlıdır. Acaba bu cevap insanın tam bir tanımı mıdır?
Bir şeyin tanımı onun cinsi ve faslı ile olur. Yani tarif camii efrat
(fertlerini içermelidir) ve mani-i ağyar (fertlerinin dışındakileri
çıkarmalıdır. İnsanın tanımı da öyle canlı demekle tüm fertleri
kapsamına aldı, düşünen (konuşan) demekle de insan fertleri
dışındakileri çıkardı. Ama bu tanım insanın gerçek tanımı mıdır? Yoksa
daha farklı ve daha kapsamlı bir tanım var mıdır? Burada bir şeyi biraz
açayım. Acaba bir şey kendisi kendi tanımını yapabilir mi? İnsanın
kendisi kendi tam tanımını yapması kısır döngü olmaz mı? Yani insan
nedir? İnsanın kendisi buna cevap vermesi doğrumudur. Tanım yapanın
tanımı yapılandan daha açık ve net olması ve ondan geniş olması
gerekmektedir. Öyleyse insanın kendisinin kendi tanımını yapması şerh-i
isim babındandır. Yani kelimenin açıklanması gibi bir şeydir, gerçek
bir tanım değildir. Peki, öyleyse bu insanın gerçek tanımını kim
yapacaktır? Veya onun gerçek tanımını yapacak birisi var mıdır? Evet,
yine akli bir kural devreye girerse insanın gerçek tanımını yapacak
vardır. Akli kural şudur: Her nesneyi icat eden fert onun özelliklerini
her ketsen daha iyi bilir. İnsanı ise yaratıcısı kendisinden daha iyi
bilir ve tanır ve de tanımını yapar. Allah tebarek ve teala yüce
Kur’anın da insanı değişik tabirlerle tanıtmıştır. Bir yede halifemdir.
Demiş, yani onda ilahi özellikler vardır. Bir yerde ben onu yoğrulmuş
balçıktan yarattım demiş. Yani onda maddi yönler ve maddeye meyletme
vardır. Bir yerde isimleri öğrettiğini ve onun da bellediğini, bir
yerde meleklerin mascudu (secde ettiği) olduğunu, bir yerde hiçbir
şeyin tahammül edemediği emaneti tahammül ettiğini, bir yerde en güzel
yaratılışla yaratıldığını, bir yerde kendisine döneceğini ve…. olarak
tanıtmaktadır. Allah insanı kendisi için yaratmış, kendisi baki olduğu
gibi insanı da baki kalması için yaratmış, yok olması için değil. Baki
kalabilme duygunu ise fıtri olarak kendisine vermiş ve insan da bu
doğrultuda hareket etmektedir. İnsanın gerçek insan olabilme programını
da bizzat kendisi aynı insan türünden bir ferdi seçerek bildirmiştir. O
fertler kemal derecesine ulaşmış ve bizleri de davet etmişlerdir. Artık
kemalin yolunu bu dünyada ve birilerinin öğretisinde aramanın faydası
olmadığı gibi hem zaman kaybıdır. Hem de hedeften sapmadır. İnsan
cismiyle değil aklı, şuuru ve idrak ve fiilleriyle kemali
yakalayabilir. Sadece ilim ve bilgiyle, sadece akıl ve idrakle gerçek
kemal ele gelmez. Bu arada insanın tanıma vesileleri de çok önemlidir.
Maddecilere göre insan sadece beş duyu organı ile idrak edip
anlayabilir. Yani her şeye maddi gözle bakıyorlar maddenin ötesinde bir
şey kabul etmiyorlar. Buna göre de maddi ihtiyaçları temin olan bir
fert en kâmil bir ferttir. Bu görüş gerçekten insanı çok sınırlamakta
ve insana aynen hayvan gibi bir maddi değer biçmektedir. Gerçi batıl
inanç insanın içine girdi mi kendisine yer açmakta ve insan bocalayıp
durmaktadır. Şeytan insanı bu yoldan aldatıp onu başkalarından üstün
göstermektedir. Bu vadiye dalanların hakikati görebilecek gözleri
kapanmıştır. Ancak Allah’ın nuruyla açılır, eğer liyakat varsa!
Bazı batı felseficiler ise insanı akıllarıyla tanımaya çalışmış onun hem maddi hem de akli boyutunu kabul etmişlerdir. Yani insan maddenin ve beş duyu organının dışındaki maddi olmayan varlıkları da aklıyla idrak edip kavrayabilir, diyorlar. DEVAMI VAR
Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı
Bazı batı felseficiler ise insanı akıllarıyla tanımaya çalışmış onun hem maddi hem de akli boyutunu kabul etmişlerdir. Yani insan maddenin ve beş duyu organının dışındaki maddi olmayan varlıkları da aklıyla idrak edip kavrayabilir, diyorlar. DEVAMI VAR
Arslan BAŞARAN
Iğdırmava Cami İmamı