Iğdır Devlet hastanesine tedavi amaçlı giden ve hayatını kaybeden kişi sayısı bir hayli fazla… 180.000 nüfuslu bir ilde, yılda kanser nedeniyle ölen kişi sayısı Iğdır Devlet hastanesi kayıtlarına göre 300 civarında… İl dışında tedavi gören ve orda ölüp Iğdır’a getirilen kanser vakası da en az 300 civarındadır. Basit bir hesapla Iğdır’da 250-300 kişiden biri kanserlidir denilebilir…
Oran çok yüksek ve bu sır maalesef ki halktan gizleniyor…
Yıllardır Medzamor Nükleer santralinin kapatılması için yayın yapar dururuz. Ancak yapılan incelemelerde sıkıntı olmadığı söylenir ve halkın tepki göstermesi engellenir…
Edinilen bilgiye göre, 1990’lı yıllarda Iğdır ilinde 15-20 kanser vakası, 2000’li yıllarda 30-40 kanser vakası ve 2010 yılında ise 300 civarında kanser vakasının görüldüğü ortaya çıkmıştır…
“1980 yılında Sovyetler Birliği zamanında faaliyete açılan Metsamor nükleer santrali 1988 yılında 6.9 şiddetinde bir deprem yaşadı, deprem merkezine uzaklığı sadece 75 km olan Metsamor’un faaliyeti derhal durduruldu. 1988-1994 yılları arasında Azerbeycan ile aralarında oluşan sorunlar sonucu Ermenistan’a Türkiye ve Azerbeycan’dan enerji akışı kesilince depremden 8 yıl sonra 1995 yılında tesis tekrar faaliyete açıldı.”
Metsamor’dan değilse, neden kanser vakası bu kadar fazla?
İçtiğimiz arsenikli suda mı sorun var?
Soluduğumuz havada mı sorun var?
Tükettiğimiz gıdada mı sorun var?
Biri lütfen bu soruların cevabını versin?
Yıllardır Yeşil Iğdır Gazetesi bu soruların cevabını arıyor. Henüz bir muhatap bulunmadığından şikayetçi olan Genel Yayın Yönetmeni ve Köşe Yazarı Cabbar Şıktaş konuyla alakalı şöyle dedi: “Halktan bir şeyleri saklamanın bir manası yok. Daha geçenlerde Türkiye Atom Enerjisi yaptığı açıklama da, Iğdır’ı kastederek, sınır illerimizde herhangi bir sıkıntı yok demişti… Yok demekle yok olmuyor maalesef… Hastane kayıtlarının halka açıklanması gerekiyor.
Hatta bir tek Iğdır Devlet Hastanesi kayıtları da yetmez. Erzurum, Ankara ve İstanbul’da tedavi görürken yaşamını yitirenlerin de kayda geçirilmesi gerekmektedir… Ermenistan’da bulunan Medsamor nükleer santrali 1988 yılında yaşadığı 6.9 şiddetinde bir depremde hasar gördüğü için derhal kapatılıyor. 1990 yıllarında Iğdır’da kanser vakası 15-20, ilerleyen yıllarda hasar gören Medsamor 1995 yılında tekrar faaliyete sokuluyor. Yine hastane kayıtlarına göre 2000 li yıllarda kanser vakası artışa geçiyor ve 40-50 kişinin kanser teşhisi ile hastaneye başvurduğu görülüyor… Hasarlı Medsamor çalışmaya devam ederken bu kez kanser vakası inanılmaz bir artış göstererek 300’lerde seyretmeye başlıyor… Ben bir vatandaş Cabbar, biri çıksın bu durumu lütfen bana izah etsin…” dedi…
Iğdır’da Kanser vakalarının artışı ve Radon gazı ölçümü için yerleştirilen detektörler toplandı. Başlanan araştırmaların sonucunu bekliyoruz. Vatandaşlar ve basına alınan toprak ve su numunelerinin sonucu bildirilmedi. Radyasyon var mı yok mu? Iğdır halkı yetkililerden cevap bekliyor.
Kanser vakalarının inanılmaz düzeyde artış göstermesi, doğal olarak halkın tepkisine neden olmaktadır. Öğle bir aile yoktur ki ailesinde kanserden yaşamını yitiren olmasın… Bu durumun mutlaka masaya yatırılması gerekmektedir. Yaşanan gelişmelerden halkımızın bilgilendirilmesi gerekmektedir. Siyasilerin, sivil toplum kuruluşlarının, esnafın, tüccarın herkesin bu işi eğilmesi, kulak kabartması ve hesap sorması gerekmektedir…
Oran çok yüksek ve bu sır maalesef ki halktan gizleniyor…
Yıllardır Medzamor Nükleer santralinin kapatılması için yayın yapar dururuz. Ancak yapılan incelemelerde sıkıntı olmadığı söylenir ve halkın tepki göstermesi engellenir…
Edinilen bilgiye göre, 1990’lı yıllarda Iğdır ilinde 15-20 kanser vakası, 2000’li yıllarda 30-40 kanser vakası ve 2010 yılında ise 300 civarında kanser vakasının görüldüğü ortaya çıkmıştır…
“1980 yılında Sovyetler Birliği zamanında faaliyete açılan Metsamor nükleer santrali 1988 yılında 6.9 şiddetinde bir deprem yaşadı, deprem merkezine uzaklığı sadece 75 km olan Metsamor’un faaliyeti derhal durduruldu. 1988-1994 yılları arasında Azerbeycan ile aralarında oluşan sorunlar sonucu Ermenistan’a Türkiye ve Azerbeycan’dan enerji akışı kesilince depremden 8 yıl sonra 1995 yılında tesis tekrar faaliyete açıldı.”
Metsamor’dan değilse, neden kanser vakası bu kadar fazla?
İçtiğimiz arsenikli suda mı sorun var?
Soluduğumuz havada mı sorun var?
Tükettiğimiz gıdada mı sorun var?
Biri lütfen bu soruların cevabını versin?
Yıllardır Yeşil Iğdır Gazetesi bu soruların cevabını arıyor. Henüz bir muhatap bulunmadığından şikayetçi olan Genel Yayın Yönetmeni ve Köşe Yazarı Cabbar Şıktaş konuyla alakalı şöyle dedi: “Halktan bir şeyleri saklamanın bir manası yok. Daha geçenlerde Türkiye Atom Enerjisi yaptığı açıklama da, Iğdır’ı kastederek, sınır illerimizde herhangi bir sıkıntı yok demişti… Yok demekle yok olmuyor maalesef… Hastane kayıtlarının halka açıklanması gerekiyor.
Hatta bir tek Iğdır Devlet Hastanesi kayıtları da yetmez. Erzurum, Ankara ve İstanbul’da tedavi görürken yaşamını yitirenlerin de kayda geçirilmesi gerekmektedir… Ermenistan’da bulunan Medsamor nükleer santrali 1988 yılında yaşadığı 6.9 şiddetinde bir depremde hasar gördüğü için derhal kapatılıyor. 1990 yıllarında Iğdır’da kanser vakası 15-20, ilerleyen yıllarda hasar gören Medsamor 1995 yılında tekrar faaliyete sokuluyor. Yine hastane kayıtlarına göre 2000 li yıllarda kanser vakası artışa geçiyor ve 40-50 kişinin kanser teşhisi ile hastaneye başvurduğu görülüyor… Hasarlı Medsamor çalışmaya devam ederken bu kez kanser vakası inanılmaz bir artış göstererek 300’lerde seyretmeye başlıyor… Ben bir vatandaş Cabbar, biri çıksın bu durumu lütfen bana izah etsin…” dedi…
Iğdır’da Kanser vakalarının artışı ve Radon gazı ölçümü için yerleştirilen detektörler toplandı. Başlanan araştırmaların sonucunu bekliyoruz. Vatandaşlar ve basına alınan toprak ve su numunelerinin sonucu bildirilmedi. Radyasyon var mı yok mu? Iğdır halkı yetkililerden cevap bekliyor.
Kanser vakalarının inanılmaz düzeyde artış göstermesi, doğal olarak halkın tepkisine neden olmaktadır. Öğle bir aile yoktur ki ailesinde kanserden yaşamını yitiren olmasın… Bu durumun mutlaka masaya yatırılması gerekmektedir. Yaşanan gelişmelerden halkımızın bilgilendirilmesi gerekmektedir. Siyasilerin, sivil toplum kuruluşlarının, esnafın, tüccarın herkesin bu işi eğilmesi, kulak kabartması ve hesap sorması gerekmektedir…