Yani bir gün yeryüzü zulümden temizlenecek, orada adalet, güzellik,
refah ve huzur hâkim olacaktır. Aslında insanın hayal ürünü değildir
bu, insanlığın ve fıtratın gereksinimidir. Buna göre de şu an üzerinde
yaşadığımız dünyada olan her din mensubu, her fırka ve ideoloji
taraftarları insanların bu eskiden beri günümüze gelen hayalini
gerçekleştirecek ferdin kendilerinden, kendi büyüklerinden olacağına
inanmaktadırlar. Hem semavi hem de gayri semavi din mensuplarında buna
rastlamaktayız. Budistler, Buda’nın tekrar dünyaya döneceğine ve
adaleti hâkim kılacağına inanırlar. Halen temeli Müsaviliğe dayanan
İsrail’de birinci koltuk boş tutulmakta, onun gerçek sahibinin Hz Musa
veya O’nun tarafından birisine ait olduğuna inanılmaktadır.
Hıristiyanlar Hz Mesih İsa’nın a.s geleceğine kesin bir inançla
inanmaktalar. Elbette hz. İsa’nın geleceğine biz Müslümanlar da
inanmaktayız. Bu konuda Kur’an-ı Kerim de ve hadislerimizde açık naslar
vardır. Müslümanlar da ise Sünni olsun Şia olsun Kur’an-ı Kerimde
onlarca ayet, hadislerde yüzlerce rivayet gereği buna inanılmaktadır.
(Ben konunun detay ve istidlaline geçeceğim, ancak asıl konu
belirlensin diye ön açıklama yapmak istiyorum.) Ancak Sünni dünyasıyla
Şia dünyası arasında bir fark vardır. Bu kurtarıcı ehl-i sünnete göre
adı, künyesi belli ancak henüz doğmamış ahir zamanda doğacak ve dünyayı
adaletle dolduracak şekilde ianılıyor. Ama şia’ya göre (ki tarihi
gerçekler de bunu doğruluyor) peygamberin kızı Fatıma ile Ali’den a.s
doğan İmam Hüseyin’in dokuzuncu evladıdır. (Yani İmam Hüseyin’in oğlu
İmam Ali bin Hüseyin’in oğlu İmam Muhammed bakır O’nun oğlu İmam Cafer
Sadık, O’nun oğlu Musa Kazım, O’nun oğlu İmam Rıza, O’nun oğlu İmam
Muhammed taki, O’nun oğlu Ali Naki, O’nun oğlu Hasan Askeri ve eşi
Nergiz hatundan doğan M U H A M M E D ‘dir. Adı Rasulullah’ın adı
künyesi O’nun künyesidir. Hicri Kameri 255nci yılda Samira şehrinde
dünyaya gelmiş, beş yıl babasının yanında yaşamış, babasının
şehadetinden sonra yetmiş yıl küçük giybet dönemi yaşamış, bu dönem de
dört özel temsilcisi ile Müslümanları idare etmiş, daha sonra büyük
gıybet dönemi başlamış, bu dönemde artık özel değil genel naip ve
temsilciler vasıtasıyla Müslümanlar idare edilmektedir. Kendisinden
sadır olan son kutsal mektubu şöyledir. “Karşılaşılabilecek olaylarda
bizim hadislerimizi nakleden fakihlere başvurun, onların benim size
olan hüccetlerim ben ise Allah’ın hüccetiyim” onlara karşı gelen bize,
bize karşı gelen ise Allah’a karşı gelmiş sayılır. Allah’ın yardımıyla
Şia dünyasındaki bu Fakih ve müçtehitler tam 1001 yıldır bu görevi
hakkıyla yürütmekte ve işin asıl sahibi olan Allah’ın hüccetinin ve
Allah’ın vadelerini gerçekleştirecek olan imamlarının yolunu
beklemekteler. Allah zuhurunu çabuk etsin inşallah
İşte Şia’nın inandığı Kur’an ve sünnetin de tanıttığı ferdi böyle açık ve net bir şekilde tanımakta ve şu anda bile o büyük zatın vücudundan istifade etmektedir.
Gerçek Müslüman karşılaştığı her meselede hiç kimsenin ve hiçbir şeyin etkisinde kalmadan hemen Allah’ın insanları hidayet etmesi için nur olarak gönderdiği kitabına başvurmalı ve o meseleye Kur’an’da çözüm aramalıdır. Kendi veya başkalarının ortaya atıp asırlarca insanları uyuttukları fikirlere Kur’an’dan teyit ve tasdik almak için başvurmamalıdır. Zira Kur’an yoruma açık bir kitaptır, istenilen her şeye yorum yapılabilir. Ama ön yargısız yaklaşıldı mı insanları gerçeğe götürür.
Şimdi biz de Allah’ın kitabını her şeyden üstün sayan bir Müslüman olarak bu konuda Kur’an’a başvuralım: Allah tebarek ve teala Nur 55 te buyuruyor ki:” Allah, sizden iman edip doğru işler yapanlara, onlardan öncekileri yeryüzüne egemen kıldığı gibi onları da egemen kılacağını, beğendiği dini onlar için yerleştireceğini ve korkularını güvene çevireceğini vaat etti. Onlar bana ibadet ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim küfre saparsa, işte onlar fasıktırlar.”
Ayet Kerime’de üç önemli konu geçmiştir. İlk olarak yeryüzünde mutlak hâkimiyete vade verilmiştir. Allah asla vadesine hilaf etmez. Bu güne kadar böyle bir şey yeryüzünün tamamında gerçekleşmiş değil, öyleyse Allah teala bunu kendi kulları vasıtasıyla gerçekleştirecektir. İkinci olarak yeryüzünün tamamında dinin hâkim olacağına vade ediliyor, şimdiye kadar böyle bir şey gerçekleşmemiştir. Allah bunun gerçekleşeceğinden söz etmektedir. Dini yeryüzünde hâkim kılacak fert ancak ya Allah’ın elçisi peygamberi olur veya peygamberinin vasisi ki Hz Mehdi 124 bin peygamberin varisidir.
Üçüncü olarak yeryüzünün tümünde korkudan sonra emniyet ve güvenin hakim olacağından bahsedilmekte, şimdiye kadar böyle bir şeyin olduğuna rastlanmamıştır. Bu Allah’ın gerçekleştireceği vadesidir ki bunu kendi kulu ve hücceti İmam Mehdi’nin (A.f) eliyle gerçekleştirecektir.
Ayrıca Kur’an müfessiri olan ehl-i beyt imamları da bu ayeti şöyle açıklamışlardır. İmam Zeynelabidin a.s buyurmuştur: “Allah’a yemin ederim ki bu vadeleri uygulayacak bizim Şialarımızdır, bizden olan bu ümmetin Mehdi’sinin eliyle gerçekleşecektir”
Bu makalenin kapasitesi olmadığı için geniş bilgi için ilgili kitaplara başvurulmalıdır. Ancak konumuzu ispatlayacak ayet ve hadis sayısı oldukça çoktur. Hz Mehdi kıyamı, hükümeti şiaları vs hakkında 6000 hadis ve rivayet nakledilmiştir. Sözümüzü Efendimizin hadisiyle sonlandıralım buyuruyor ki: “Eğer kıyametin kopmasına bir gün dahi kalsa Allah o günü uzatır Mehdi’yi zuhur ettirir zulmü kaldırır ve adaleti icra eder.”
İşte Şia’nın inandığı Kur’an ve sünnetin de tanıttığı ferdi böyle açık ve net bir şekilde tanımakta ve şu anda bile o büyük zatın vücudundan istifade etmektedir.
Gerçek Müslüman karşılaştığı her meselede hiç kimsenin ve hiçbir şeyin etkisinde kalmadan hemen Allah’ın insanları hidayet etmesi için nur olarak gönderdiği kitabına başvurmalı ve o meseleye Kur’an’da çözüm aramalıdır. Kendi veya başkalarının ortaya atıp asırlarca insanları uyuttukları fikirlere Kur’an’dan teyit ve tasdik almak için başvurmamalıdır. Zira Kur’an yoruma açık bir kitaptır, istenilen her şeye yorum yapılabilir. Ama ön yargısız yaklaşıldı mı insanları gerçeğe götürür.
Şimdi biz de Allah’ın kitabını her şeyden üstün sayan bir Müslüman olarak bu konuda Kur’an’a başvuralım: Allah tebarek ve teala Nur 55 te buyuruyor ki:” Allah, sizden iman edip doğru işler yapanlara, onlardan öncekileri yeryüzüne egemen kıldığı gibi onları da egemen kılacağını, beğendiği dini onlar için yerleştireceğini ve korkularını güvene çevireceğini vaat etti. Onlar bana ibadet ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim küfre saparsa, işte onlar fasıktırlar.”
Ayet Kerime’de üç önemli konu geçmiştir. İlk olarak yeryüzünde mutlak hâkimiyete vade verilmiştir. Allah asla vadesine hilaf etmez. Bu güne kadar böyle bir şey yeryüzünün tamamında gerçekleşmiş değil, öyleyse Allah teala bunu kendi kulları vasıtasıyla gerçekleştirecektir. İkinci olarak yeryüzünün tamamında dinin hâkim olacağına vade ediliyor, şimdiye kadar böyle bir şey gerçekleşmemiştir. Allah bunun gerçekleşeceğinden söz etmektedir. Dini yeryüzünde hâkim kılacak fert ancak ya Allah’ın elçisi peygamberi olur veya peygamberinin vasisi ki Hz Mehdi 124 bin peygamberin varisidir.
Üçüncü olarak yeryüzünün tümünde korkudan sonra emniyet ve güvenin hakim olacağından bahsedilmekte, şimdiye kadar böyle bir şeyin olduğuna rastlanmamıştır. Bu Allah’ın gerçekleştireceği vadesidir ki bunu kendi kulu ve hücceti İmam Mehdi’nin (A.f) eliyle gerçekleştirecektir.
Ayrıca Kur’an müfessiri olan ehl-i beyt imamları da bu ayeti şöyle açıklamışlardır. İmam Zeynelabidin a.s buyurmuştur: “Allah’a yemin ederim ki bu vadeleri uygulayacak bizim Şialarımızdır, bizden olan bu ümmetin Mehdi’sinin eliyle gerçekleşecektir”
Bu makalenin kapasitesi olmadığı için geniş bilgi için ilgili kitaplara başvurulmalıdır. Ancak konumuzu ispatlayacak ayet ve hadis sayısı oldukça çoktur. Hz Mehdi kıyamı, hükümeti şiaları vs hakkında 6000 hadis ve rivayet nakledilmiştir. Sözümüzü Efendimizin hadisiyle sonlandıralım buyuruyor ki: “Eğer kıyametin kopmasına bir gün dahi kalsa Allah o günü uzatır Mehdi’yi zuhur ettirir zulmü kaldırır ve adaleti icra eder.”