Kadına yönelik şiddet olaylarına işyerinde, sokakta, okulda, gözaltında, savaşta rastlanmaktadır. Ama ne yazık ki kadınlar, en korunduğu yer diye düşünülen "aile içinde" de, hatta daha yaygın bir şekilde şiddete uğramaktadırlar.
Hakaret, tehdit, dayak, aşağılama, cinsel taciz, tecavüz, yaralama hatta öldürme biçimindeki bu gibi eylemler, genellikle erkeklerin kadınlar üzerinde egemenlik sağlaması amacıyla uyguladıkları güç gösterisidir.
Aslında kadına yönelik şiddet yeni bir olgu olmamasına rağmen, bir sorun olarak nitelenmesi ile şiddetin önlenmesi, mağdurun korunması ve şiddet uygulayanın cezalandırılması için yapılan çalışmalar ancak 1970'li yıllardan sonra gündeme gelebilmiştir. Ayrıca, özellikle şiddete uğrayanların güvenliği ve fiziksel ve psikolojik rehabilitasyonu için Hükümet bütçesinde yeterli ödenek ayrılması hususu da
önemle vurgulanmıştır. Birleşmiş Milletler uzman kuruluşlarının rolüne de değinilen Bildirge'de kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda bilginin yaygınlaştırılmasına
ayrıntılı olarak yer Dernek verilmiştir. Başkan Sever Iğdır'da şiddete maruz kalan kadınlar
için bir sığınma evinin açılmasını
kararlaştırdık ama kadının kocasını boşaması aileden dışlanma korkusu olduğu için
şikayetten vaz geçiyor ve yapacak bir şey bulamıyoruz” dedi.
Iğdır Baro Başkan Yardımcısı Zeynep Ud Keskin'de Aile içi şiddet konusuna hukuki
açıdan değinerek şunları söyledi: "Kadına yönelik şiddet konusu ülkemizde 1980'lerde gündeme girmiştir. Toplumun bu konuda duyarlılığının geliştirilmesi için konferanslar, paneller düzenlenmiş ve yapılan çalışmalar sonucu "kadına yönelik şiddet" görünür kılınmıştır.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de aile içi şiddetten en çok kadınlar etkilenmektedirler. Toplumun yarısını oluşturan kadınların büyük bir bölümünün şiddete uğraması, Anayasamızda toplumun temeli olduğu kabul edilen ailenin dolayısıyla giderek toplum yapısının bozulmasına neden olmaktadır
Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un, ilk başvuru yeri olan polis karakolunda ve daha sonra mahkemede Yasanın çıkarılış amacına uygun şekilde uygulanması, zaman içinde kuşkusuz kadına yönelik şiddet eylemlerini önleyici, caydırıcı rol oynayacaktır. Kadına yönelik şiddetin tam anlamıyla önlenebilmesi için, önlemlerin hukuk alanıyla sınırlı kalması, yasal düzenlemelerin yapılması tabii ki yeterli değildir. Yasanın getirdiklerine kısaca değinecek olursak;
Aile içi şiddete maruz kalan eşin veya aile bireylerinden birinin ya da olaya tanık olan
3. bir kişinin başvurusu veya Cumhuriyet Savcılığının bildirmesi üzerine, Aile Mahkemesi Hakimi resen
(kendiliğinden) olayın niteliklerini göz önünde bulundurarak Kanunda yazılı
tedbirlerin birine, birkaçına veya hepsine birden hükmeder. Bu tedbirler:
Kusurlu eşin;
a) şiddete veya korkuya yönelik davranışlarda bulunmaması,
b) müşterek evden uzaklaştırılması, evin (aile konutunun) şiddete uğrayan eşe ve çocuklarına tahsis edilmesi, şiddet uygulayan eşin eve yaklaşmaması,
c) ev eşyalarına zarar vermemesi,
d) aile bireylerini iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi,
e) varsa silah ve benzeri araçlarını zabıtaya teslim etmesi,
f) alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanmış olarak ortak konuta gelmemesi,
Hakim bu tedbirlere en çok 6 ay süre için hükmedebilir.
Kanun konusunda bilgilendirme toplantıları yapmada Barolara, bu bilgilerin yaygınlaştırılmasında görsel ve yazılı medyaya, kanunun uygulanmasında adli tıptan, sosyal hizmetlere; polis teşkilatından yargı mekanizmasına kadar herkese görev düşmektedir." dedi.
Panelde son konuşmayı yapan ve soruları cevaplayan Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Mehmet Kum Güvenli Annelik. Aile planlaması hakkında bilgi vererek
“Kadın sağlığında gebelik ve doğumla ilgili olay ve problemlerin en yoğun yaşandığı dönem 15-49 yaşarası olan doğurganlık dönemidir. Dünyada her bir dakikada 380 kadın gebe kalmakta, 190 kadın planlanmamış ya da istenmeyen gebelikle karşılaşmakta, 110 kadında gebeliğe bağlı komplikasyon gelişmekte, 40 kadın sağlıksız düşük yapmaktadır." dedi.
Doğum başladığında veya acil durumlarda nereye başvurulacağı önceden planlanmalıdır diyen Dr.Kum, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hamileliğin çok güzel geçmiş olmasının doğumun çok güzel geçeceğinin garantisi olmadığı unutulmamalıdır.
Anne ölümlerine neden olan sorunların en çok doğum sırasında olduğundan doğumun yapıldığı yer ve doğumu yaptıran kişinin önemi hatırda tutulmalı, doğum mutlaka bir sağlık kuruluşunda ve ehli bir sağlık personeli tarafından yaptırılmalıdır. İstenmeyen Gebelikleri Önlemek İçin Nelere Dikkat edilmelidir
Gebelikten korunma sorumluluğu sadece kadına bırakılmamalıdır. İstenmeyen gebelikler yalnızca kadını değil erkeği de etkiler.
Aile planlaması yöntemleri konusunda danışmanlık alınmalı ve benimsenilen güvenilir bir yöntemle korunulmalıdır.
İstenmeyen gebelikler düşüğe neden olabilir. Düşükler isteyerek veya kendiliğinden meydana gelebilir ancak her düşüğün anne sağlığını olumsuz etkilediği unutulmamalıdır.
Tüm önlemlere rağmen istenmeyen bir gebelikle karşılaşıldığında yasal olarak 10. haftaya kadar kürtaj yapılması yasaldır. Bununla birlikte kürtaj bir Aile Planlaması yöntemi olarak görülmemelidir.
İstenmeyen gebeliklerde hastane ve doğumevlerinin Aile planlaması kliklerine başvurulmalıdır.
Gebeliği sonlandırmaktır."
Hakaret, tehdit, dayak, aşağılama, cinsel taciz, tecavüz, yaralama hatta öldürme biçimindeki bu gibi eylemler, genellikle erkeklerin kadınlar üzerinde egemenlik sağlaması amacıyla uyguladıkları güç gösterisidir.
Aslında kadına yönelik şiddet yeni bir olgu olmamasına rağmen, bir sorun olarak nitelenmesi ile şiddetin önlenmesi, mağdurun korunması ve şiddet uygulayanın cezalandırılması için yapılan çalışmalar ancak 1970'li yıllardan sonra gündeme gelebilmiştir. Ayrıca, özellikle şiddete uğrayanların güvenliği ve fiziksel ve psikolojik rehabilitasyonu için Hükümet bütçesinde yeterli ödenek ayrılması hususu da
önemle vurgulanmıştır. Birleşmiş Milletler uzman kuruluşlarının rolüne de değinilen Bildirge'de kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda bilginin yaygınlaştırılmasına
ayrıntılı olarak yer Dernek verilmiştir. Başkan Sever Iğdır'da şiddete maruz kalan kadınlar
için bir sığınma evinin açılmasını
kararlaştırdık ama kadının kocasını boşaması aileden dışlanma korkusu olduğu için
şikayetten vaz geçiyor ve yapacak bir şey bulamıyoruz” dedi.
Iğdır Baro Başkan Yardımcısı Zeynep Ud Keskin'de Aile içi şiddet konusuna hukuki
açıdan değinerek şunları söyledi: "Kadına yönelik şiddet konusu ülkemizde 1980'lerde gündeme girmiştir. Toplumun bu konuda duyarlılığının geliştirilmesi için konferanslar, paneller düzenlenmiş ve yapılan çalışmalar sonucu "kadına yönelik şiddet" görünür kılınmıştır.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de aile içi şiddetten en çok kadınlar etkilenmektedirler. Toplumun yarısını oluşturan kadınların büyük bir bölümünün şiddete uğraması, Anayasamızda toplumun temeli olduğu kabul edilen ailenin dolayısıyla giderek toplum yapısının bozulmasına neden olmaktadır
Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un, ilk başvuru yeri olan polis karakolunda ve daha sonra mahkemede Yasanın çıkarılış amacına uygun şekilde uygulanması, zaman içinde kuşkusuz kadına yönelik şiddet eylemlerini önleyici, caydırıcı rol oynayacaktır. Kadına yönelik şiddetin tam anlamıyla önlenebilmesi için, önlemlerin hukuk alanıyla sınırlı kalması, yasal düzenlemelerin yapılması tabii ki yeterli değildir. Yasanın getirdiklerine kısaca değinecek olursak;
Aile içi şiddete maruz kalan eşin veya aile bireylerinden birinin ya da olaya tanık olan
3. bir kişinin başvurusu veya Cumhuriyet Savcılığının bildirmesi üzerine, Aile Mahkemesi Hakimi resen
(kendiliğinden) olayın niteliklerini göz önünde bulundurarak Kanunda yazılı
tedbirlerin birine, birkaçına veya hepsine birden hükmeder. Bu tedbirler:
Kusurlu eşin;
a) şiddete veya korkuya yönelik davranışlarda bulunmaması,
b) müşterek evden uzaklaştırılması, evin (aile konutunun) şiddete uğrayan eşe ve çocuklarına tahsis edilmesi, şiddet uygulayan eşin eve yaklaşmaması,
c) ev eşyalarına zarar vermemesi,
d) aile bireylerini iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi,
e) varsa silah ve benzeri araçlarını zabıtaya teslim etmesi,
f) alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanmış olarak ortak konuta gelmemesi,
Hakim bu tedbirlere en çok 6 ay süre için hükmedebilir.
Kanun konusunda bilgilendirme toplantıları yapmada Barolara, bu bilgilerin yaygınlaştırılmasında görsel ve yazılı medyaya, kanunun uygulanmasında adli tıptan, sosyal hizmetlere; polis teşkilatından yargı mekanizmasına kadar herkese görev düşmektedir." dedi.
Panelde son konuşmayı yapan ve soruları cevaplayan Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Mehmet Kum Güvenli Annelik. Aile planlaması hakkında bilgi vererek
“Kadın sağlığında gebelik ve doğumla ilgili olay ve problemlerin en yoğun yaşandığı dönem 15-49 yaşarası olan doğurganlık dönemidir. Dünyada her bir dakikada 380 kadın gebe kalmakta, 190 kadın planlanmamış ya da istenmeyen gebelikle karşılaşmakta, 110 kadında gebeliğe bağlı komplikasyon gelişmekte, 40 kadın sağlıksız düşük yapmaktadır." dedi.
Doğum başladığında veya acil durumlarda nereye başvurulacağı önceden planlanmalıdır diyen Dr.Kum, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hamileliğin çok güzel geçmiş olmasının doğumun çok güzel geçeceğinin garantisi olmadığı unutulmamalıdır.
Anne ölümlerine neden olan sorunların en çok doğum sırasında olduğundan doğumun yapıldığı yer ve doğumu yaptıran kişinin önemi hatırda tutulmalı, doğum mutlaka bir sağlık kuruluşunda ve ehli bir sağlık personeli tarafından yaptırılmalıdır. İstenmeyen Gebelikleri Önlemek İçin Nelere Dikkat edilmelidir
Gebelikten korunma sorumluluğu sadece kadına bırakılmamalıdır. İstenmeyen gebelikler yalnızca kadını değil erkeği de etkiler.
Aile planlaması yöntemleri konusunda danışmanlık alınmalı ve benimsenilen güvenilir bir yöntemle korunulmalıdır.
İstenmeyen gebelikler düşüğe neden olabilir. Düşükler isteyerek veya kendiliğinden meydana gelebilir ancak her düşüğün anne sağlığını olumsuz etkilediği unutulmamalıdır.
Tüm önlemlere rağmen istenmeyen bir gebelikle karşılaşıldığında yasal olarak 10. haftaya kadar kürtaj yapılması yasaldır. Bununla birlikte kürtaj bir Aile Planlaması yöntemi olarak görülmemelidir.
İstenmeyen gebeliklerde hastane ve doğumevlerinin Aile planlaması kliklerine başvurulmalıdır.
Gebeliği sonlandırmaktır."