Ekrem BAYDAR ÇAĞRIŞIM
Tarih : 2007-10-01
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



Birkaç gün önce öğretmenler günü idi. Uzun zamandan beridir yazı yazmadığım için bu özel günün anısına bir yazı yazayım dedim. Hani şu 1981' den bu yana her yıl, ağızlarına bir parmak bal sürülerek, sosyal, ekonomik, kültürel, özlük yönünden son derece doyurulan öğretmenler günü var ya !.. İşte o gün. Yazayım diyorum ama nerde... Hemen aklıma Iğdır'ın ilk okulu ne zaman, nerede açıldı? Iğdır'ın ilk öğretmeni kimdi, o günün ilk öğrencileri kimlerdi, gibi sorular takılınca, yazımı yarım bırakıp, kafamdaki bu soruların cevabını araştırmaya başladım. Oysa öğretmen kime denir, herkes öğretmenlik yapabilirmi, öğretmen olmayla öğretmenlik arasındaki o ince fark nedir, bu meslek niçin kutsaldır, gibi birtakım sorulara dair görüşlerimi açıklayacaktım, olmadı. Her ne ise... Başka bir günde inşallah... Gelelim aklıma takılan sorulara; Anlatayım sizlerinde merakı giderilmiş olsun. Iğdır'ın ilk ilk okulu ne zaman neredeydi, ilk öğretmeni kim ya da kimler idi, ilk öğrencileri kimler idi? Bilenler var mı? Bakın anlatayım; Cumhuriyetten önce Iğdır'da okul yoktur. Vardır da Türk okulu olarak yoktur. 1914-- 15 yıllarında İşgalci Ruslar ve zamanın yerleşik Ermenileri çekilince Iğdır, çok az olan Müslüman nüfusuyla kalıyor. O zaman sınır olmadığı için durumu iyi olan Müslümanlardan bazıları da Erivan'da ki okullara gidiyorlar.. Hatta orada üniversiteyi bitirenler dahi vardır. Iğdır'ın ilk okulu İdirmava'daki caminin karşısındaki taş binada açılıyor. O bina da Rusların, o dönemde askeri amaçla kullandıkları binadır. Okulun açılışını sağlayan Hasan Efendi adlı emekli bir Osmanlı subayıdır. Ancak, Hasan Efendi Iğdır'ın yerlisi değil, Orta Anadolu'dan Iğdır'a yerleşen bir subaydır. Okuldaki eğitim dili ise Osmanlıcadır. İlk öğrencileri ise, Dr. Abbas Çöllü, Hacı Veli Bayat, Şeref Iğdır'ın babası, Yunus Iğdır, amcası İsmail Iğdır, arabacı Müslüm emmi, terzi Hamit, Rıza Büyük Vural, Şeyh Hüseyin Balamir, eski zabıta memurlarında Rahim Aydın gibi o zamanın çocuklarıdır. Okulun mevcudu ise 15 -20 kişidir. Cumhuriyetin ilanından sonra o okul, Bu günkü kaymakamlık evi olarak bildiğimiz evin yerinde bulunan kerpiçten yapılmış binaya taşını yor. Birkaç yıl sora da (1928 de) Okul eğitimine Latin harfleriyle devam ediyor. Bu zaman zarfında okulun mevcudu çoğalınca 1932 de 12 Kasım İlk Okulu (bu günkü Kurtuluş İlkokulu) açılıyor. İlkokuldan mezun olan öğrencilerin bir kısmı orta okulu okumak için Karsa giderken, bir kısmı da yoksulluk yüzünden eğitimini yarım bırakmıştır. Bu zorluktan kurtulmak için de bu günkü PTT'nin yerinde bulunan kırmızı kiremitten yapılmış bina ve onun karşısında bulunan aynı tipteki binalar ortaokul olarak açılıyor. Her geçen yıl öğrenci sayısı çoğalınca ona paralel olarak ilk okullarda açılmaya başlıyor. 12 Kasımın ardından İnönü, onun ardından Atatürk ilkokulu (bu günkü Merkez Polis Karakolunun yerinde ) ardından Cumhuriyet İlk okulu derken günümüze kadar bir çok okul açılmaya başlandı.. Açılmasına açıldı da, o günkü okuma şevk ve arzusu ile bu günkü okuma arzusu aynımıdır bilemem. Bu da tartışılması gereken bir konudur. Tartışmasız bir tek konu vardır ki; o da o günkü öğretmenlerin duyguları ile bu günkü öğretmenlerin duygularıdır. O gün de fedakardı öğretmen, bu günde. O günde sermayesi insandı, bu günde. Geçen öğretmenler gününde, Mili Eğitim Müdürümüz, sayın Hüseyin Şimşek, okulumuzu ziyarete geldiğinde çok güzel bir cümle kullandı bizlere hitaben. "Değerli meslektaşlarım, sermayesi mutluluk olan bir tek meslek vardır, o da öğretmendir, öğretmenliktir." Çok doğru söylüyordu sayın müdürüm. Çünkü; bu meslek, cüzdanı değil, vicdani bir meslektir. Kutsaldır. Kutsal olduğu kadar da toplumun dilidir, kulağıdır, lokomotifidir, aynasıdır. Gelecek nesillerden sorumlu tek meslektir. Ne demişti Mustafa Kemal! "Öğretmenler, yeni nesil, sizlerin eseri olacaktır."

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.