Ekrem BAYDAR NİYE KRAVAT TAKMIŞ!
Tarih : 2010-05-14
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



       94-95 Yılında Eğitim Araçlarında İlköğretim öğretmenlerine fen laboratuar deney kursları veriyorum. Binamız da  bu günkü Kurtuluş ilköğretim okulunun bahçesinde baraka bir bina idi. Ben, İsmet Sin ay ve Sahibet Turan sabah erken kapının önünde oturmuş, öğretmen arkadaşların gelmesini bekliyoruz. O arada Kurtuluş İlköğretim okulunun da öğrencileri, çevre duvarı olmadığından hemen bizim kapının önündeki yolu kullanarak okula gidiyorlardı.
      Sabahçı öğrenciler çoktan içeri girmişlerdi. Bir baktım el ele iki küçük çocuk avare avare, salak salak yürüyerek okula gidiyorlar. Arkadaşları yarım saat önce derse girmişken onlar daha yeni geliyorlar. Tahminen dördüncü ya da beşinci sınıfa gidiyorlar. Suratlarından kim olduklarını üçümüzde tahmin ettik. Biri rahmetli Kerem Yıldırımın Torunu Eşref, diğeri de Selahattin Artan taş’ın oğlu Uğurdu. Artantaş ailesini yakından tanıyorum. Artantaşlar’ın kızı gelinimizdir. Çoluk çocuk birbirimize gidiş gelişlerimiz vardır. Çok samimi ortam içerisindeyiz. Ben Uğru Selahattin’e benzettiğim için. Uğur’a; “Uğur, yavrum sen kimin oğlusun?” Diye sorunca, Uğur, Melekli olmanın kabadayılığı tavırları ile “Selahattin Artantaşın” Dedi. Bende ha anladım. “Sen Hasanın Amcanı , Zero Halanın torunusun öylemi? Annenin adı da Naziredir değil mi?” Diye sorunca, Uğur yine o Meleklili edasıyla  yanındaki çocuğa dönerek Azeri şivesiyle “Eye bu menim sülalemi tanıyır.” Deyip susunca , ben tekrar Uğura sordum.  “Uğur, Siz Sağcı mısınız Solcu mu?” Uğur hiç tereddüt etmeden “ Biz sağcıyığ.” Dedi. Ben hemen peşine tekrar yumuşak bir sesle,  “ Uğur, siz Kürtleri seviyor musunuz yavrum?” diye sorunca Uğur, gayet emin bir şekilde, “Yok sevmirik” dedi, Bu sefer ben biraz kızmış gibi yaparak, “Niye sevmiyorsunuz? Kürtler senin babanın ağzına mı s……mış.” Değince Uğur biraz bozuldu, yüzüne hafiften bir kızarıklık geldi. bir şeyler demek istedi ama her nedense diyemedi. O arada Sahibet Hoca Uğura dönerek, Uğur Bu da Kürttür. Dediğinde Uğur benim enimi, uzunumu şöyle bir süzdükten sonra, yine Azeri şivesiyle “ Madem  Kürttü, be niye gravat takıp elese?” Bu sefer ben biraz daha kızgın bir ifadeyle Uğur’a “ Kürt kravat takamaz mı ulan çakal çocuk sadece baban mı takar, çabuk uzaklaş buradan.” Deyip Uğuru kovduktan sonra, bizler dakikalarca güldük.
       Uğur eve gittikten sonra bu olayı  dedesi Rahmetli Hasan Artan taş’a anlatıyor. Ve diyor ki; Dede bizim sülalemizi tanıyordu. Hem Kürt’tü , hem de kravat takmıştı. Dedesi de diyor ki ; “ Kürt olunca ne olur Uğurcan Kürtler de kravat takar. Niye takmasınlar, onlar da adam değil mi?” Uğur da Kürt olan çobanlarını göstererek, yine o melekli şivesiyle, “Be Eto niye gravat takmır elese?” Dedesi de diyor ki; Her Kürt kravat takmaz. Eto çobandır, o da öğretmendir. Onun için Eto’nun  kravatı yoktur. Onlar da evde Uğura bir süre güldükten sonra, annesi Nazire diyor ki; Olsa olsa Uğur’a soruyu soran Ekrem Ağabeyi olur. Durun telefon açıp soracağım, diyerek bana telefon açtı. Anlamıştım niye telefon açtığını. Daha konuşmadan gülmeye başlamıştık zaten. Olayı bir de benden dinledikten sonra Bu sefer de  Nazire, sanki Uğur bir kabahat işlemiş gibi ben üzülmeyeyim diye, “ Ay  Ekrem Ağabeyi kusura bakma, Uğur senle Eto’yu karıştırmış.” Demez mi! Ben de “ Kızım Etonun babası Kravat takarken senin nenen kravatı ip zannedip ahıra buzağı bağlıyordu.” Dedim. Bir hayli de bu olaya güldükten sora, neyse ki gülüşmeler içerisinde olayı tatlıya bağladık. Ve bu olay bizde, tatlı bir tebessüm olarak kaldı. Ne zaman karşılaşsak ikimizin de  yüzünden gülücük eksik olmuyor.
      Ne var bunda şimdi. Gülmeyip de ne yapalım? Bunu hoşgörü ile karşılamayıp, benim kravatım yüzünden Azeri ve Kürtler arasında “KRAVAT SAVAŞI” mı başlatalım.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.