Ekrem BAYDAR İster İnanın İster İnanmayın!
Tarih : 2011-02-18
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



Geçen gün ilk doğumunu yapacak olan komşumuzun gelini için, yaşanmış bir olaya şahit oldum. Nahoş bir olaydı. Çağımızın, bir anne için düşünülebilecek en zalimce uygulaması gerçekleşiyordu! Üstelik de hastanede doğacak çocuğun pazarlığı vardı. Çocuğu kim alacak diye!   Günlerdir kafamdan söküp atamadığım bu olayı düşünürken, aynı ailenin yıllar önceki bir doğum olayı da çağrıştırıldı kafamda. (Yukarıda bahsettiğim olayı daha sonra anlatacağım.)  İmam cahil olunca cemaat daha da cahil olur.
Bir sonbahar akşamıydı. Sağ- Sol çatışmalarının yoğun olduğu 77 yılıydı. Akşam olunca kimse kolay kolay dışarıda dolaşmazdı. O akşam peş peşe patlayan kurşun sesleri ile hepimiz birden irkildik ve dışarı çıktık.  Bizlerin korktuğunu gören annem, “ Korkmayın korkmayın zavallı H…  doğum yapamıyor onun için havaya ateş ediyorlar.”  Diyerek hemen oraya doğru hızla gitti. İyi de doğumda kurşun atılmasını bir türlü anlayamamıştım. Meğer doğum yapamayan kadından habersiz, onun yanı başında kurşun atılınca korkudan doğumu hemen gerçekleşiyormuş. ( Tıpta yeni buluş!)  Atılan mermilerle de doğum gerçekleşmeyince,  oradaki yaşlı G… Teyze; “ Ben size demedim mi ona muska yapmışlar, Cinler onun doğum yapmasını engelliyor. Oradaki başka bir kadın “Peki çare nedir?” Değince G… Teyze; “ Çare, ya derin bir hoca bulup muskayı çözdüreceksiniz ya da siyah bir tavuğu kesip bacadan dışarı atacaksınız.”  Bildik hocalar peş peşe sıralanıp hiç birinin kerameti kabul görmeyince, başka bir kadın E.’deki M. M.’dan dua getirelim dedi. Daha yaşlıca birisi de yok yok olmaz o Acemdir(Azeridir.) Bir Kürt molla bulun dedi. Bu da olmayınca mecburen zavallı, günahsız siyah bir tavuk yakalanıp kesilerek bacadan atılmaya çalışıldı. Her defasında bacaya çarpan tavuk pat diye yere düşüyor.  Bir iki denemeden sonra baca bir türlü tutturulamayınca G… Teyze;  “Ben size demedim mi Cinler engelliyor. Bakın tavuğun bacadan çıkmasını da istemiyorlar.”  Neyse ki birkaç denemeden sonra tavuk bacadan dışarı atıldı atılmasına ama sancıdan bas bas bağıran ve ilk doğumunu yapacak olan H… nin doğumu bir türlü gerçekleşmiyordu. Çaresiz ve her an “Ölüyorum.” Diye sancı içinde kıvranan H… ‘ye,  G… Teyzenin tavuğu da etki etmeyince, bu sefer de kaynanası devreye girdi. Siz gelini ayağa kaldırın,  B… sırtına binsin, (H…’nin kocası)  bahçede bir iki tur atsın. Eğer doğum yapmazsa yüzüme tükürün. Yoksa gelin elimizde ölecek. Bu sefer de kocası B… (Tahminen 100 kiloluk adam)  H… nin sırtına bindirildi. Amaç basınç yapıp doğumu gerçekleştirmekti. H. ‘ye düşe kalka bir iki tur attırılınca rahmetli annem sinirlenerek, söylene söylene eve geldi. Ben dedi; “Ömründe böyle acayiplik, cahillik görmedim. Getirip eşek kadar B…’yi,  zavallı,  H… nin sırtına bindirip dolaştırıyorlar. Dünyada bunlardan da cahil, bunlardan geri zekâlı, eşek,  aptal mahlûk yoktur.  İnsanda biraz da anlayış olur. Hiç doğum yapamayan kadınlara öyle acayip acayip şeyler uygulanır mı?  Doğum yapan kadının sırtına binilir mi? Annemin her lafı ve düşüncesi benim yüzümüzde tatlı bir tebessüm ve mutluluk uyandırıyordu. Kendi kendime,  “İyi ki annem bunlara benzememiş, bunlar gibi cahil değil,  bunlar gibi düşünmüyor. Yoksa hepimiz yanmıştık.”  Demeden annemin o anda ileri sürdüğü doğum yöntemi hepimizin hayallerini yerle bir etti.  Benim bildiğim dedi: “ Doğum yapamayan kadınların ağzına at yuları takılır ve yuların dizgininden tutularak evde veya bahçede gezdirilir.  Sırtına binmek de neymiş, onu da bunlar icat etmişler.”  Meğer rahmetli annem de öyle biliyormuş.  Eğer o gün Zavallı H… doğum yapmasaydı bu sefer de annemin yöntemi uygulanacak ve H…’nin başına yular takılarak bahçede gezdirilecekti.
İşin ilginç yanı nedir biliyor musunuz?  H…..  Hala yaşıyor!  Tuhafınıza gider tabi. Şu anda 5-6 çocuğu ve bir o kadar da torunları var. Üstelik onca çocuğa rağmen ne doktor yüzü görmüş, ne ebe, ne de hemşire… Ve tuhaf bir şey daha var ki; O da bu yöntemlerin, bu gün de devam etmesidir.
Benim âcizane doktorlara ve özellikle kadın doğumculara tavsiyem şudur. Her zaman muayenehanenizde birkaç tane siyah tavuk,  bir iki tane at yuları,  domdom kurşunu atan ve tutukluluk yapmayan bir tüfek, (Varsa makineli tüfek tavsiye edilir.)  İriyarı bir adam ve kerameti kendisinden fazla üfürükçü bir hoca bulundurursanız hem menfaatinize olur hem de işleriniz kolaylaşır. Kim bilir belki de Uluslararası Tıp ödülüne de layık görülürsünüz.  Bunca yıl boşuna okumuş, doktor olmuşsunuz, uzmanlaşmışsınız. Allah Aşkına doğru söyleyin!  Bu yöntemler hangi birinizin aklına gelebilir? Hangi birinizin okuduğu kitaplarda yazmıştır.  İyisi mi siz biraz daha okuyun!  Çünkü bu yöntemler sizin okuduğunuz kitaplarda yazmıyor.

  1. FERHAT 2011-02-24 13:37:56

    toplumsal meselelerle ironi bakış açınla bin yaşa Ekrem Hoca daha sık yazarsan daha iyi olur. saygılarımla

  2. Ağacan 2011-03-04 22:30:53

    İlahi Ekrem Hoca!Bir alemsin.Sizin nükteci kişiliğiniz hakkında çok söz duydum.Ne zaman isminizi duysam tebessüm ederim.Şahsen tanışmıyoruz ama inanın sizi çok seviyorum.Bu yazdığınız tam bir Şener Şen'lik film sahnesi.Okudukça kahkahalar attım.Lakin işin bir de acı bir yönü var ki;1977'de insanımıza uygulanan ilkel davranışlar ve sağlık yöntemleri 2011'de hala uygulanıyor.Bir ülke insanını bu kadar eğitimsiz ve cahil bırakmamalıydı diye düşünüyorum.Bizim katıla katıla güldüğümüz bir mizansen, nice insanımıza kader diye yutturulup canından etti.Üzücü.Ama yine de sen çok yaşa Ekrem Hoca.Sizin gibi yaşayan sözlü tarih ,halk bilimci çok az kaldı.Teşekkürler.Bir de temsil ettiğiniz misyon, yüzyıla yakındır burada birlikte yaşayan toplumumuzda bunca ayrılık ve nifak tohumlarına rağmen ısrarla ve inatla bir ÇİMENTO işlevi görüyor. Binlerce teşekkürler.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası