Iğdır iklim, coğrafya, sosyal ve kültürel açıdan zengin bir çeşitlilik arz etmektedir. Ancak; kalplerimizin derinliklerinde küf, tutan, pas tutan, hele hele bu çağda hiç de geçerli olmayan katı düşünce ve önyargılar eğitim alanında da Iğdır’ı çok ama çok gerilerde bırakmıştır. Otuz yılı aşkın süredir Milli Eğitim camiasındayım ve hep Iğdır’da çalıştım, çalışıyorum. Hiçbir dönemde son yıllardaki gibi, bir vurdumduymazlık içinde geçen eğitim süreleri görmedim. Dün Iğdır bu kadar sosyal değildi, bu kadar teknolojiye yakın değildi. Kültürel ve ekonomik seviyesi de bu günkü gibi değildi. Bir Iğdır Lisesi vardı, bir Atatürk Ortaokulu, bir de üç tane ilkokulu vardı. Kurtuluş, İnönü, Cumhuriyet…  Bu güne göre dünün bütün olumsuzluklarına rağmen Iğdır lisesinin ve Atatürk Ortaokulu ve diğer ilkokullar çevre illerde yarışma birincilikleri alıyor, yüksek öğretime en çok öğrenci sokan ilçe oluyordu. Ya şimdi… “Herkes gider Mersine biz gideriz tersine!” Her ne olursa olsun, Geçmiş zaten geçmiştir. Geleceği de beklemeye tahammülümüz yok artık. Milli Eğitim Müdürü Sayın Dinçer Ateş’in dediği gibi bu eğitim çıtası mutlaka yukarı çıkarılmalıdır. Başta biz öğretmenler olmak üzere, öğrencisiyle, velisiyle, Valisiyle Milli Eğitim müdürüyle herkes elini taşın altına koymalı ve bu çıtayı yukarı çıkarmalıyız. YGS’de en başarısız il biz, LYS’de en başarısız il biz, SBS’de en başarısız il biz… Bize neler oluyor beyler, öğretmenler, öğrenciler, yöneticiler, anneler, babalar. Oysaki dünün Iğdır’lı öğrencileri dünya ile yarışıyorlardı. Neyse ki bu yıl Fatma Nur Güneş adlı kızımız SBS’de bir nebze de olsa ipi göğüsleyerek hepimiz için bir gurur kaynağı olmuştur. Eğitim çıtasının yukarıya çıkarılabileceğini ispatlamıştır. Demek ki isteyince oluyormış.
Kendisini dinlediğim ve gördüğüm kadarıyla bu konuda oldukça iddialı  hiçbir fedakârlıktan çekinmeyen, özverili, çalışkan, iyi niyetli ve yeni atanan bir Milli Eğitim Müdürümüz var. Sayın Dinçer Ateş… Gelin hepimiz, öğrencisiyle, velisiyle, öğretmenleriyle ve yöneticileriyle bu eğitim yılını bir sıçrama yılı olarak kabul edip bir değil birçok Fatma Nur’lar, Ahmet’ler, Ayşe’ler, Mehmet’ler çıkaralım. İyisi mi;
Size bir hikâye anlatayım. Bu hikâye ne demek istediğimi daha iyi anlatır. Bir ülkede oldukça zeki ve de bilge bir kral varmış. Bu kralında kendisinden daha bilge üç tane kızı varmış. Alınan her kararda kral kızlarını divana çağırır onların da görüşlerini alırmış. Verdiği her kararda çaresiz kalınca bilge kızlarından yardım alırmış. Ancak kararı vermeden önce bir de vezirine danışırmış. Ne var ki her defasında vezirin dediği olurmuş. Kızlar her kararda geri planda kalınca bu durum onların zoruna gitmiş. Bir gün toplanmışlar ve demişler ki; Biz ki bu kadar bilgeyiz. Okumuşuz tahsil yapmışız bu vezirin yanında hep geri planda kalıyoruz. Ne yapıp edip bu veziri babamızın huzurunda küçük düşürüp bizim daha bilge olduğumuzu ispatlamalıyız. Düşünmüş taşınmışlar ve şu karara varmışlar.  Birimiz avucumuza bir kelebek alacağız. Divan toplandığında divanın huzurunda vezire soracağız.  “Ey vezir sen ki bu kadar bilgesin, söyle bakalım benim avucumdaki kelebek sağ mı ölü mü?” Eğer vezir sağdı derse kelebeği avucumuzun içinde sıkarak öldürüp, bilemedin bak ölüdür diyeceğiz. Ölüdür derse zaten avucumuzda sağdır, yine bilemedin bak sağdır diyeceğiz ve onu mat edeceğiz. O zaman da babamızın güvenini daha çok kazanmış olacağız. Bu karar üzerine bir gün divan toplandığında bilgelik yarışı başlamış. Kralın sorduğu her sorunun cevabını vezir bilirmiş. Bunun üzerine kızlarda biri vezire dönerek, sen ki bu kadar bilgesin şimdi söyle bakalım benim avucumda bir kelebek var bu kelebek sağ mı ölü mü? Vezir sağ derse avucundaki kelebeği sıkarak öldürecek ve bilemedin diyecek. Vezir ölüdür derse zaten sağ olan kelebeği göstererek bakınız kelebek sağdır yine bilemediniz diyecek. Bu soru üzerine Vezir bilgeliğine güvenerek şu cevabı veriyor! “Avucunuzdaki kelebeğin kaderi sizin elinizdedir. Siz isterseniz o yaşar, istemezseniz o ölür.”
Evet;  Sayın Milli Eğitim Müdürüm başta siz olmak üzere, kelebek bizim avucumuzdadır. Biz istersek o yaşar Eğitimdeki çıta yükselir. Biz istemezsek o ölür ve eğitim çıtası hep aşağılarda kalır.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.