- Şair Ahmed Cevat’ın torununun oğlu: “Şuşa ve Karabağ'da Azerbaycan ve Türkiye bayraklarının dalgalanması gurur verici”
- Vali Sarıibrahim Gürşan Tekstil’i Ziyaret Ederek İncelemelerde Bulundu
- SERDAR ÜNSAL’DAN TÜRKAV İL BAŞKANINA TEŞEKKÜR BELGESİ
- “Giysi Toplama Kutusu’na” Vatandaşlardan Yoğun İlgi
- SGK İl Müdürü Birsen Dursun faaliyeti sona eren ve borcu Bulunan İş yerlerimize uyarılarda bulundu
- TEŞEKKÜR
- ÖLÇÜ VE ÖLÇÜ ALETİ KULLANICILARININ DİKKATİNE
- Teşekkür Mesajı
- VEFAT VE TEŞEKKÜR
- 16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ
- Ak Parti Tuzluca İlçesi 7. Olağan Kongresini gerçekleşti
- AK PARTİ İL BAŞKANI AYAZ’A TEŞEKKÜR BELGESİ VE AZERBAYCAN BAYRAĞI
- AK Parti’den Başbuğ, Sağlar ve Ataklı hakkında suç duyurusu
- DURSUN AKDEMİR HER FIRSATTA IĞDIR’IN SORUNLARI İLE İLGİLENİYOR
- Ak Parti il Başkanı Ali Kemal Ayaz Ticaret Odasını Ziyaret Etti

Bayramlar en eski çağlarından beridir kutlana gelen, toplumsal refleksin en güzel örneklerindendir. Birçok bayram çeşidi olmasının yanında, bunların en önemlilerinin başında dini bayramlar gelmektedir.
Bayram kelimesi ilk olarak Kaşgarlı Mahmud’un XI. yüzyılda yazdığı “Divan”da görülür. Kaşgarlı, kelimenin aslının “bedhrem” olduğunu, bu kelimeyi Oğuzların “beyrem” şekline çevirdiklerini belirtir. Kaşgarlı Mahmud’a göre bayram “eğlenme, gülme ve sevinme günüdür”. Kelimenin günümüzdeki Türk topluluklarında da çoğunlukla “bayram” biçiminde kullandığı görülmektedir. Kazak Türkçesinde “meyram”, Kırgız Türkçesinde “maryam” olarak telaffuz edilen kelime, Azeri, Başkurt, Özbek, Tatar, Türkmen ve Uygur Türkleri arasında da “bayram” biçiminde kullanılmaktadır
Tarihin derinliklerinde birçok dinde değişik adlarla kutlana gelen bayramlar olmuştur hiç şüphesiz. En son ilahi din olarak bildiğimiz İslamiyet dairesinde de iki bayramın ön plana geçtiği görülmektedir. Bunlardan birisi Oruç ayının bitiminde kutlanan Ramazan bayramı, bir diğeri de önümüzdeki günlerde kutlayacağımız Kurban Bayramıdır.
Hepimizin bildiği gibi Hazreti İbrahim, Canab-ı Allah’a “ bir oğlum olursa senin rızan için kurban edeceğim” şeklindeki duası kabul edilerek ona, Hz. İsmail’i evlat olarak verilmişti. Bunun üzerine verdiği sözün gereğini yerine getirmesi hususu, kendisine vahiy yoluyla hatırlatılınca, Hz. İbrahim çok sevdiği biricik oğlunu Allah yolunda kurban kesmek için harekete geçer. Bütün hazırlıklarını yapan Hz. İbrahim tam oğlunun başını keserek kurban edeceği sırada, Cenab-ı Allah kendisine, oğlunun yerine bir koç göndermiş, onu kurban etmesini emretmiştir. Böylece Hz. İsmail’in yerine kesilen Koç kurbanı, İslami bir ibadet- gelenek şeklini alarak günümüze kadar gelmiştir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, Allaha tam teslimiyetin sınanması olayı vardır. Şekilden uzak, tam manası ile Allaha iman esas olarak kabul edilmiştir. Bu tarihten sonra Kurban Bayramı ile ilgili çok değişik uygulamalarla karşılaşsak da genel kabul, Hac farizasının yerine getirilmesi sırasında kurban kesmenin vacip olduğu yönündedir. Bu mekânın dışından kesilen kurbanlar bazı içtihatlara göre yine vacip, bazılarına göre de sünnet olarak kabul edilmektedir. Ancak İslami bir ritüel olarak canlı bir şekilde kutlandığı, bayram coşkusun yaşandığı bir gerçektir.
Kurban kesme ve coşkulu bir bayram idrak etmenin ötesinde, bazı önemli ayrıntılarında hatırlanması gerekmektedir. Fakirlerin, güçsüzlerin ,ihtiyaç sahiplerinin hatırlanması ve desteklenmesi göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Bilindiği gibi İslamiyet, Allah tam teslimiyeti emreder. Bu emir iyi insan olmayı, doğru ve yapıcı olmayı içine alırken, fitneyi, bölücülüğü, ötekileştirmeyi, iftira atmayı kesinlikle yasaklar. Bu ilahi emir gerçek yerini korurken, İslam âleminin günümüzdeki durumu yürekleri burkuyor, kanatıyor.
Kurban kesmek hususunda adeta birbiriyle yarışanlar, yukarıda belirttiğim hususlara ne denli riayet ediyorlar.? İslam’ın kesinlikler kabul edemeyeceği vahşilikleri ne derece yeriyorlar .? Önce insan olmayı ne kadar önemsiyorlar.? Bu çağda” Allah-u Ekber “ gibi kutsal bir kavramın arkasına sığınıp Müslümanın, dolayısıyla insanlığın kafasını kesen, mezhepçiliği ayrışmanın adresi olarak kabul eden karanlık zihniyetlere karşı ne denli karşı durabiliyor, seslerini yükseltebiliyorlar..? Ne denli çağı okuyabiliyor, içine düştüğümüz kötü durumdan çıkış çareleri arıyorlar.?
Kurban kesmek bir imtihanın neticesinde Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in bir sevinçleri ise, bizde bu sevince ibadet kastıyla ortak oluyorsak, o zaman Allah’ın adını kullanarak İslam alemini , dolayısı ile insanlık alemini karanlıklara ve vahşete sürükleyen bu çirkinliklere, aynı refleksle tepki göstermeniz gerekmez mi..? Tolumu ayrıştıran, bir kesimi diğer kesime düşman göstermek ayıbından uzak durmak gerekmez mi . .? Her insanın bayram tadında kutlama yapmasının yollarını araştırıp, şartları yerine getirmek için uğraşması gerekmez mi..?
Bayramlar , uğruna bayram edilen değerlerin tamamına sahip çıkarak, kucaklayarak ve yaşayarak mana kazanır.. Bayram kavramının aslına uygun bayramlara her zamandan daha fazla ihtiyacımızın olduğu bu dönemde, bu güzel bayramın huzur, mutluluk ve bulluk getirmesi, en büyük bayram olacaktır..
Öğr. Gör. Arslantürk AKYILDIZ
Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.