Cabbar ŞIKTAŞ Bayramımız gara geldi.
Tarih : 2014-07-27
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



               12 yıl boyunca her türlü imkan ve şeraitin ardına kadar seferber edildiği, yediklerinin önlerinde, yemediklerinin arkalarında olduğu, olimpiyatlarda beraber yürüyüp, "hasret bitsin artık" sloganı attıkları,  dünyada ki tüm okul, üniversite ve etkinliklerine özel izinler çıkardıkları, Polisi, Yargıyı, Eğitimi vs. birçok kurumu emirlerine verdikleri, sırtlarını emin ellere dayayıp Sarraf'la sohbete daldıkları bir anda, arkadan hançerlendiler. Ayakkabı kutuları, çelik kasalar, saatler, vakıflar, milyon dolarlar, jet umreler, arsalar, tarlalar, ihaleler, mücahitlerin müteahhitleştirilmesi deşifre edilerek ihanete uğradılar(!)

                Peki, kendilerine bunca iyiliği yapan, yollarını genişleten, engellerini kaldıran Erdoğan hükümetine, Cemaatin Lideri Fetullah Gülen hoca efendinin ettiği beddualara ne demeli.

                Sanki İsrail Cumhurbaşkanı Benyamin Netenyahu'ya, ABD Başkanı Barack Obama'ya, Işidçilere, Kaidecilere lanet okur gibi lanet yağdırıyordu. Gerçi İslam coğrafyasında, başı kesilen, kanı akıtılan hiçbir Müslüman için tek kelime etmemiş, üzüntüsünü dahi dile getirmemiştir. Ama bir zamanlar yol arkadaşı olan Başbakan'a en ağır bedduaları etmiştir.

                Sizce de  gariplik değil mi, hem Başbakan, hem Fetullah Gülen, ikisi de bu güne kadar IŞİD ve El-Nusraları kınamamış, yaptıklarının İslam'la alakasının olmadığını ifade etmemiş, tek kelime eleştiri yapmamışlardır.

                Zaten  İsrail ve ABD'ye karşı böyle bir saygısızlık etmeyecekleri herkese malumdur. Mavi Marmara hadisesinden sonra Fetullah Gülen bir açıklama yapmış ve "Bu bir otoriteye başkaldırıdır" diyerek İsrail'den yana olan tavrını açık etmiştir. 

                Bu bizim kara bayramımızdır.

                Kendi beslediği, maaşını ödediği, silahını aldığı,  erzakını aldığı, yaralılarını Sağlık Bakanlığının ambulanslarıyla taşıyıp tedavi ettiği,  IŞİD örgütü bile Başbakana madik attı.

                Düşünsene, koskoca Başbakan Türkiye'den, Katar'dan, Sudiarabistan'dan, Çeçenistan'dan vs. ülkelerden  toplanan IŞİD'çi teröristlerin her türlü hizmetine koşsun, onlar da gidip Kerkük Türk konsolosluğunu basıp Konsolos ile görevlileri rehin alsınlar. Bu büyük edepsizlik  başbakan'a yapılır mı hiç? Başbakan sizin için yapmadığını bırakmayacak, Türkiye'de elinizde silah, ortalıkta gezmenize kimse karışamayacak, yaralılarınız özel ambulanslarla hastaneye taşınacak, hatta vakit buldukça Bilal Erdoğan gelip sizleri hastanede ziyaret edecek, sizde kalkıp Başbakanı bu zor gününde, Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde daha çok zora sokacak bir eylem yapacaksınız.

                Hiç yakışıyor mu sizlere?

                Siz gidip Irak'ta Şiaların, Türkmenlerin başını kesip kadınlarını, kızlarını kendinize savaş cariyesi sayarken, sapık fetvalar yayınlatırken, başbakan tek kelime etti mi? Siz bu vahşeti yaparken sizin paranızı, pulunuzu kesip, mağdur etti mi? Etmedi tabi ki ama siz ne yaptınız elinize bir fırsat geçer geçmez fırsat'ı değerlendirmiş, Kerkük Konsolosu ve görevlilerini esir alarak Türkiye'nin, onuruyla, gururuyla, büyük devlet iddiası ile Ortadoğu da kendilerinden habersiz yaprak kıpırdamaz sözlerini alaşağı ederek, neler neler olduğunu gösterir gibi, Türkiye'nin itibarını beş paralık ettiniz.

                

                Ortadoğu'da, Filistin, Gazze, Lüblan, Beyrut, Suriye, gibi ülkelerde Müslümanları öldüren, katleden, yok eden İsrail ile yaptığımız ithalatı dört katına artırmış, savunma sanayisi bağları kuvvetlendirmiş, akaryakıtınızı taşımış, her türlü işinize yaramış olmasına rağmen, Gazze'yi azcık vurmayın, yaralarını sarsınlar, enkaz altındaki yaralılarını çıkarsınlar diye müsaade istemiş, ama ona bile anlayış gösterilmemiştir.  Şayet ekmeğinde tuz olsa, şu anda İsrail haddini aşmaz, yediği ekmeye vefa gösterirdi. Senin taktığın cesaret madalyasını çıkarmayan, Pensilvanya'nın taktığını çıkaran bir başbakana bu yapılır mıydı?

                Yapıldığına göre gerçekten de başbakanın ekmeğini tuzu yok...

            Karalar içinde bir bayram.

                IŞİD terör örgütü Irak'a kimsenin anlayamadığı bir anda girdi. Kerkük, Musul, Tıkrit bölgelerinde önüne kim çıktıysa öldürdü. Öyle acımasız bir terör sergiledi ki,  Siyonist İsrail bile bu saldırı karşısında şaşkına uğradı ve fırsat bu fırsat diyerek, el alem Irak'a, IŞİD'e odaklanmışken saldırdı Gazze'ye... Sözde Müslümanlar Irak, Suriye, IŞİD sessizliği yaşarken, İsrail'in Gazze saldırısını yorumlayamadılar bile. Şaşkınlık içinde kınamayı unuttular. TV'lere ambargo konmuş gibi, olan biten halktan gizlenmeye çalışıldı.

                Kerkükte Şia ve Sünni Türkmenler var diyen Başbakan, sanki adres verir gibi yaklaştı olaya... Başkada tek laf etmedi zaten. IŞİD teröristleri de sokakta yürüyen, aracıyla seyir halinde olan, kimi gördülerse katlettiler. Katletmekle kalmadılar, öldürdüklerinin kadınlarını, kızlarını "Cihat Nikahı" adı altında masum insanların namuslarını kirlettiler. Türbeleri, Camileri havaya uçurdular. Dozerlerle yıkıp hiçbir eser bırakmadılar. Çocukları 50 derece güneş altında aç ve susuz ölüme terk ettiler.  Yüzlercesi öldü. Daha henüz ölü ve yaralı sayısı da bilinmiyor.

                Irak'taki, Suriye de ki, Rojava'da ki  katliamlara tek kelime söz edemeyen Başbakan. Çok sonralar, ölü sayısı binlerle ifade edilmeye başladığında Türkiye Cumhuriyetinin, Dünya Lideri İsrail'i kınamaya başladı. İsrail'de bu kınamadan çok korktuğu için(!) saldırının dozunu biraz daha artırdı.

                Elbette ki bu katliamların müsebbiplerinden Allah'u Teala bunun hesabını soracaktır.  

                Bu yazımı okurken kalbinden art niyet geçiren, üç maymunu oynayarak, "görmedim, duymadım, bilmiyorum" diyenlerin de bu vebale ortak olduğunu, susarak onayladıklarını acizane hatırlatmak isterim. 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.