Çağımızın en büyük tehlikesi ve hastalığıdır uyuşturucu. .. Okulların açılması ile birlikte uyuşturucu satıcılarının da iştahı açıldı. Yeni gençler bulmak, onları uyuşturucuya alıştırmak, pazar alanlarını genişletmek, gençlerimizi, kızlarımızı, erkeklerimizi kolay yutulur bir lokma haline getirmek için özellikle okul önlerine pusu atacaklardır. 

Aç kurtlar misali onları teker teker avlamaya, yutmaya. Bu konuda hepimizin, herkesin, gençlerimizin, oğul ve kızlarımızın, anne ve babalarımızın uyanık olması gerekir. “Benim çocuklarım o gibi şeylere bulaşmazlar.” Mantığı bazen telafisi 

mümkün olmayan felaketler getirebilirler. Bu yüzden, ”Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” 

Demekle de sorun çözülmüyor. O yılanın bir gün sana da sokacağını unutmamalısın. Çok değil on 

yıl önceki Iğdır’ın gençleri ile şimdiki gençleri şöyle bir kıyaslayın. Göreceksiniz! Her yıl bir önceki yılı 

aratıyor.

Bu uyuşturucu bataklığı kuruyacağına her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Çok uyanık 

olmalıyız. Gençlerimiz kızlarımız, çocuklarımız, anne ve baba olarak hepimiz çok uyanık olmalıyız. 

Dünyamız, çevremiz kötülerle ve kötülüklerle doludur. 

O kötü ve kötülükleri üretenlerle mücadele  etmemek, onlara seyirci kalmakta en az onlar kadar kötü olmak ve kötülük yapmak demektir. Biliyorum, uyuşturucuyu dünyada yok etmek mümkün değil ancak onu belli bir limitin altında tutmak ve yayılmasını önlemek mümkündür. Bunu için de herkes payına düşeni yapmalı, yapmalı ki bu uyuşturucu bataklığını hiç olmazsa en aza indirelim. Bu mücadeleyi sadece polise endekslemek de doğru değil. Polisiye tedbirlerle bu sorunun çözülebilineceğine de inanmıyorum. Polis her ne kadar bu işin mücadelesini verse de anne ve babaların, vatandaşların da polise yardımcı olmaları gerekir. Hatta kurum ve kuruluşlar da bu belayı en aza indirmek için ellerini taşın altına koymalılar. 

Üniversite, doktorlar, okullar, müftülük, imamlar, sivil toplum kuruluşları her biri kendi alanlarında bu bataklığın sağlık boyutunu, sosyal boyutunu, ekonomik boyutunu ayrı ayrı anlatmalı, konferans ve panellerle hem gençlik ve hem de vatandaş aydınlatılmalıdır ki bela felakete dönüşmeden önlenebilsin. Özellikle okullarda rehber öğretmenlerin yanında diğer ders öğretmenlerinin de bu konuda yardımcı olmaları gerekir. Uyuşuk bir beyine ders anlatmayla zinde bir beyine ders anlatmanın zevkini tatmak gerekir. Bu konuda dersin öğretmeni olmaktan ziyade öğrencinin öğretmeni olmak gerekir. Dersi her zaman anlatabiliriz ancak öğrenciyi her zaman kurtaramayız. Görsel ve yazılı basının da bu konuda hassas davranması gerekir. Uyuşturucu ile ilgili haber 

ve yayınlarında reklamvari yayınlar yapmamalı. Vallahi ben bu yaşımda bonzainin ne olduğunu, nasıl bir uyuşturucu mereti olduğunu televizyondan öğrendim. Rengini, nasıl bir şey olduğunu merak etmeye başladım. Bu işin bağımlıları da bunu daha çok merak etmeye başlayacaklardır. Eskiden Iğdır’da afyonkeşler, esrarkeşler vardı. Onlar da bir elin parmakları kadar azdı. Sonra eroinmanlar çıktı, tiner ve baliciler çoğalmaya başladı. Şimdi de bonzai belası... Gençlerimiz, çocuklarımız elden 

kayıp gidiyor yavaş yavaş... İnsanlığın, kişinin en büyük düşmanıdır uyuşturucu. İnsanın kendinden, tüm sevdiklerinden koparıp alır yalnızlaştırır. Yapılan araştırmalar bir gram uyuşturucunun bir milyon beyin hücresini yok ettiğini gösteriyor. Çevremizdeki bağımlılara bakarsanız bu özellikleri kolaylıkla görebiliriz. Adam dert yanıyor. ”Oğlum daha 16 yaşındadır, evde duramıyor, bağırıp çağırıyor, kırıp döküyor. İllaki para istiyor. İşte o zaman anlıyorum ki krizi tutmuş. Aldığı üç beş kuruşu kaptığı gibi deliler misali evden çıkıp koşmaya başlıyor. Takip edip satıcıyı ve oğlumu ihbar ediyorum, polis yakalıyor, mahkemeye çıkıyor bu sefer de hâkime, “efendim biz sadece içiciyiz satmıyoruz” diyerek serbest kalıyorlar. Burada ne polisin, ne hâkimin, savcının suçu var. Maalesef kanunlarımız da böyle boşluklar var. Kimi suçlayabilirim ki. Tek suçlu var o da biz anne ve babalar...” Çünkü bizler “ Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” diyerek çevremizi saran bu karanlığa bir kibrit çöpü de olsa yakarak karşı koyup önümüzü aydınlatmayı bile beceremiyoruz. Duyarlı her vatandaş bu karanlığa bir mum yaksa yeterlidir. Hiç olmazsa önümüzü, çocuklarımızın geleceğini görelim. Varsın olsun ben yine de bunca duyarsız insanlara, “Bu gün bana, yarın sana.” Demeyeceğim. 

Unutmayalım ki susmak, duyarsız kalmak en az suçlular kadar suçlu eder insanı.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.