Ekrem BAYDAR Yeni Kerbelalar Yaratmayalım
Tarih : 2014-11-11
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



         Kerbela…  Belanın olduğu yer. Kerbela denince aklımıza gelen ilk çağrışım Peygamber Efendimizin torunu olan İmam Hüseyinin ve 71 yakını ve taraftarının şehit edilmeleridir. 1375 yıl önce Dünya İslam tarihinin en acımasız, en zalim ve en trajik olayı yaşandı.  Üstelik Muharrem Ayında. O ay ki, Eşhurul Hurum denen,  yani Allah Katında ziyadesiyle hürmet edilmesi gereken dört aylardan biri ve en makbul olanıdır. Bu aylarda özellikle Muharrem Ayında savaşlar olmaz,  İnsanlar birbirini üzmez ve oldukça nahoş olaylardan uzak durulur, sevgi ve hoşgörüsünü elden bırakmaz. Ne yazık ki 1375 yıl önce tam da bu ayın onunda yapılan savaşın en acısı ve en dramı yaşandı.  Öyle bir acı ki Müslüman Âleminde, özellikle Şii dünyasında 1375 yıldır dinmedi, unutulmadı bundan sonra da dinmeyecek. Dünyada oldum olası yapılan savaşların temelinde iktidar olma hırsı yatmaktadır. Bu hırs bazen kardeşi kardeşe, babayı oğla, oğlu bacıya, bacıyı akrabaya düşman eder. Bunun için Osmanlı tarihine bakmak yeterlidir. Kerbelada da böyle böyle bir olay yaşandı.  Kerbeladaki bu acımasız savaş da ikinci ve üçüncü dereceden akraba olan Amca çocukları arasında geçer. Yezit,  Ebu Sufyan’ın torunudur. İmam Hüseyin ise Peygamber Efendimizin torunudur. Yezit Muaviyenin oğludur.   İmam Hüseyin ise Hz. Âlinin oğludur. Ali ise Peygamberin damadır ve amcası oğludur. Peygamber Efendimiz de Ebu Sufyanın damadıdır. Yani Yezidin halası olan Habibe (Rahle) ile evlidir.  Muaviye, Peygamber Efendimizin kayınbiraderidir ve aynı zamanda da kâtibidir. Ve bunların hepsi de Müslüman’dır.

Bunlar da namaz kılıyor, oruç tutuyor, Cumalarda birlikte oluyordu. 

Her ne olduysa Efendimizin ölümünden sonra oldu. Halifelik adına Müslümanlar arasında iktidar kavgası başladı. 

İçten içe ayrışmalar giderek açığa çıkmaya başladı. Hz. Osman’ın ölümünden sonra Müslümanlar ikiye bölündü. Haşim Oğulları ve Ummiye Oğulları diye.  Bir kısmı Ali taraftarı, bir kısmı da Muaviye taraftarı oldular.   Ali’nin ölümünden sonra da iktidar Muaviyenin eline geçti. Böylece Muaviye 20 yıl Müslümanların başında kaldı. Muaviye,  Ömer zamanında Şama Vali olarak atandı. 4 yıl valilik yaptı.  Sonra Osman zamanında 12 yıl, Hz. Ali zamanında 5 yıl, Hz. Hasan zamanında da 6 aya yakın valilik yaptı. 

(Hz. Âlinin, Hz. Osman’ın, Hz. Hasanın ölümlerindeki iktidar olmak için dönen dolapları bilahare anlatacağım.) Kerbelada üncü kuşaktan amca çocukları olan İmam Hüseyin’le Yezit arasında meydana gelen ve Küfelilerin kalleşliği yüzünden acı bir trajedi ile sonuçlanan savaşın,  yani Kerbela savaşı da bir iktidar olma savaşıydı. 

Ancak bu savaşın diğer Müslümanlar arasındaki savaşlardan bir farkı vardı. İmam Hüseyin gerçek Müslümanlığı ve onun gereklerini, sevgiyi, hoşgörüyü, özgür yaşamı, kimseyi ötekileştirmemeyi seçmişti. Yezit ise Müslümanlık adı altında zulmü, riyakârlığı, katliamı, ötekileştirmeyi seçmişti.  Hz Ali’ye yapılan kalleşliğin bir benzeri bu sefer de oğlu İmam Hüseyin’e yapıldı. Onu mektuplarla davet edenlerin ne yazık ki Gönülleri Hüseyin’den yana olsa da, kılıçları savaşta Yezitten yana oldu. İşte asıl lanetlenmesi gerekenler Yezitten ziyade onu ve 71 yakınını yalnız bırakan, aç, susuz bırakan Küfeli Müslüman kalleşlerdir. İmam Hüseyin’in başını kesip Küfe sokaklarında ibreti âlem olsun diye dolaştıran zihniyetle, bu gün Rojava’da, Kobani’de Allah adına, Allah u Ekber diyerek insanların başını kesenlerle ne farkı vardır. 1375 yıl önceki Yezit ile bu günkü Işıd yezitleri arasında ne fark vardır. Her iki zihniyet de lanetlenmesi gereken zihniyetler değil midir?  O gün İslam Âlemini felakete sürükleyen Yezit zihniyeti,  bu gün de İslam Âlemini yeni bir felakete ve trajediye sürüklemek istiyorlar. Bu istem her ne kadar dış kaynaklı olsa da başrollerde Müslüman geçinen Yezit zihniyeti vardır.

            Kerbela olayı sadece Şiilerin kınadığı, lanetlediği bir olay değildir, olmamalıdır. Bu olaya Sünni dünyası da sahip çıkmalı ve lanetlemelidir, lanetliyor da…  Bana kızmayın ama evet;  Kerbela olayı çok acı ve trajik bir olaydır. Bu olayı abartmadan, çok aşırı dramatize etmeden, bu acı ve dramın ardına gizlenerek birtakım menfaatler uğruna aşırılılıklar yaratmadan yaparsak, ettiğimiz dualardan, okuduğumuz mersiyelerden ve Kuranı Kerim’den para almadan davranırsak kanımca daha gerçekçi oluruz. Okuduğumuz duaların ve mersiyelerin sevabına da daha çok erişmiş oluruz.

            Bu sene Iğdır’da yapılan Aşure töreni, geçmişteki anmaların en anlamlısı ve en görkemlisi idi. 

Kimi çevreler bu bir güç gösterisi idi deseler de yapılan anma ve konuşmalar hiç de öyle olmadığını kanıtlıyordu.  Ne ithal bir molla vardı ne de aşırılılık. Biz bize yettik diyerek başta Şia Camiası olmak üzere tüm Müslüman Âleminin bir kez daha başı sağ olsun diyorum ve birbirimize karşı hiç olmazsa bu ayda biraz hoşgörülü ve saygılı olalım.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.