Ekrem BAYDAR YETTİ ARTIK!
Tarih : 2016-12-16
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



        Yetti artık, bunca yıldır doyduk ölümlere, öldürmelere… Ölen belli, öldüren belli değil, öldüren belli, ölenin niçin öldüğü belli değil. Körü körüne öldürmeler ve körü körüne ölümler.
        Bu vatan bizim, bu topraklar bizim. Kürt'ü, Türk'ü, Azeri’si Laz’ı, Arabı, Abaza'sı, Çerkez'i, kısacası bu vatan, bu topraklar üzerinde yaşayan, bu topraklarda yaşlanan ve bu topraklara gömülen herkesindir. Bütün savaşların sonucu barış olmuştur. Barış varken savaş niye, niye...
Ölen de, öldüren de aynı vatan toprağına gömülüyor. Gülmek, sevinmek varken, Arş ı alaya yükselen, yürekleri dağlayan ve birbirine karışan, Kürtçe ve Türkçe ağıtlar niye, niye…
       Her ölüm haberi bizleri birbirimize düşman ediyor. Türkü Kürt’e, Kürt’ü Türke düşman ediyor. Adresi belli olmayan ölümler ve öldürmeler, birlikte yaşamak isteyen toplumun kinini, nefretini kazanıyor. Sevgi varken, hoşgörü varken, kucaklaşmak varken bu kin niye, bu düşmanlık niye, bu nefret niye, niye... Bunca acıyı, bunca kederi, elemi, gözyaşını tetikleyen nedir? Ölenin de öldürenin de annesinin, babasının, kardeşinin bacısının, çocuklarının gözyaşları aynıdır. Aynı acıyı akıtırlar damla damla. Ölen sadece asker, polis, sivil mi? Onlarla birlikte babalar, analar, eşler ve çocuklarda ölüyor. Daha doğmayan bebeler, baba demeden babasız kalan körpecik çocuklar da ölüyor. Onları babasız, annesiz bırakmak niye, niye… Bu gün Cizre’de, Surda, Silopi’de, Şırnak’ta, Nusaybin’de, 21. yüzyılın Hendek Savaşında ölen bunca insanın, şehit düşen askerin, polisin, sivilin sayısı binleri aşmıştır. Sivilin, askerin, polisin ve onların sahipsiz kalan çocuklarının günahı vebali kimin, ha! Kimin? Bu topraklar kana doydu, akıtılan gözyaşlarına doydu yeter artık.
       35 yıldır siyasilerin, hükumetlerin dediği nakarat aynı nakarat. Başka bir yol yok muş gibi “ Kökü kazınıncaya kadar bu operasyonlar devem edecek.”  35 yıldır aynı yöntem, aynı tas aynı hamam.  Silahla olmuyor. Ölmek ve öldürmekten başka bir yöntem olmadığı içindir ki, o kök kazınacağı yerde daha da dallanıp budaklanıyor. Çare İmralı’da dediler, çare akil insanlarda dediler, parlamentoda dediler ve bir barış süreci başlattılar. Bu süreçle birlikte, Türkün de Kürtün de askerin, polisin de, köylünün de, kentlinin de yüreğinde güller açıldı. Ölümsüz, şehitsiz, barış ve sevinç dolu aydınlık günlerimizi bazı gizli eller yeniden kararttı, gönlümüzde açan güllerimizi soldurdular. “ Neredeyse unuttuğumuz  “Şehitler ölmez vatan bölünmez.” Sloganını tekrar takrar, yeniden demeye başladık. 
 Patlayan kimliksiz bir bombayla suçsuz, günahsız gencecik fidanlar umutlarıyla, hayalleriyle birlikte yok oluyorlar. Yanımız, yöremiz, kucağımız birden bire şehit cenazeleriyle doluyor.
      Bu savaş ve ölümler, öldürmeler etnik köken, din ve mezhep ayrıcalığı için mi, Mahalle kavgası mı, arazi anlaşmazlığımı, yoksa bu ölümleri tetikleyen sebepleri, otuz yılı aşkın suredir sorgulamayan, siyasilerin korkak ve beceriksiz vurdumduymazlıkları için mi? 
     Terör kimden gelirse gelsin, eğer bu terör, suçsuz, günahsız insanları hedef alıyorsa,  körpecik çocukları anasız babasız bırakıyorsa, attıkları kurşunun hedefi ve adresi belli değilse, insanları çukurlarda diri diri yakıyorsa, daha doğmamış bebeleri babasız anasız bırakıyorsa, ben o terörü lanetliyorum. Hem de binlerce kez lanetle kınıyorum. Türkiye’nin dört bir yanına giden şehit cenazelerinde, Türkçe ve Kürtçe ağıtlar birbirine karışıyor. O yüreklerde yanan ateş aynı ateştir. Çığlıklar ve haykırışlar farklı dillerde olsa da yüreklerde bıraktıkları acı, keder ve sızı aynıdır. Onlarca çare arasında çaresizlik yaşıyoruz. Ey bu kör savaşa taraf olanlar yetti artık yetti…

 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.