Ekrem BAYDAR UMUT YILI UMUTSUZLUK YILI OLMASIN
Tarih : 2017-01-09
Tüm Yazılar

Ekrem BAYDAR



         Sizlere bütün samimiyetimle söylüyorum ve bütün mukaddesatım üzerine ant içerim ki, yılbaşı akşamı bu yazıyı yazmaya başladığımda içime bir burukluk girdi. Birkaç cümle yazdım, sonra yarım bıraktım. Hanım; “Ne oldu niye yazmıyorsun, rengin de kaçtı.” deyince, ne bileyim içime bir sıkıntı çöktü, inşallah bu gece kötü şeyler olmaz dedim ve bıraktım yazmayı. Gece haberlerinde içime doğan başıma gelmişti. Onlarca yaralı ve onlarca ölü…
    Sabaha kadar uyumadım, uyuyamadım. Bize ne oldu, biz niye bu durumlara düştük, suçlu kim diye düşündüm durdum. Yarım kalan yazımı bu gün tamamladım. Bu vesile ile o gece hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Ülkemize de büyük geçmişler olsun.
    Her yeni yıl, bizler için yeni bir bakış, yeni bir geleceğin, umudun, başlangıç noktası olmalıdır diyoruz. Ama…
    İşte bu “Ama” beni bir türlü umutlandırmıyor. Hani yeni yılda herkes, güzel dileklerden, güzelliklerden, mutluluktan, huzur ve geleceğe umutla bakmaktan bahseder ya, içim almıyor.
Ağız alışkanlığı işte. Hiçte mutlu olmuyoruz, olamıyoruz. Ama umarım dedikleri gibi olur.
    Mutlu ve gelecekten umutlu oluruz. 2017 den gün aldığımız şu günlerden itibaren hayatımızda hiçbir şey değişmeyecek. Ne siz değişeceksiniz ne de ben. Hayatımız aynen devam edecek. Değişmeyecek olan sadece gerçekleşmeyen ve hayata geçiremediğimiz umutlarımız ve beklentilerimizdir. Sadece takvimden bir yaprak kopacak ve o yaprakların sayısı azalacak o kadar.
    Bu yılda ülkemize barış mı gelecek, savaş ve katliamlar mı duracak, anaların gözyaşları yerine şerbet mi akacak, somurtan yüzler gülücük mü saçacak, hayır. Sadece herkes sanal âlemde “Mutlu yıllar” Dilemekten öteye gidemeyecek.
    “Allahım, bütün gelecek günlerimiz, geçmiş günlerimiz gibi olsun.” Diyebilecek kaç kişi var aramızda! Oysa “Hangi günümüz neşeli ve güzel geçti ki” Diyen milyonlarca insanın sesini doyar gibiyim. Takvimden kopan her yaprak, devrilen her yeni bir gün, beni biraz daha hüzünlendirse de içimdeki umudu kaybetmek istemiyorum. Her hüznün sonucunda bir sevinç gelecek umuduyla yeni yıla bakmak istiyorum ama… Her yeni yıl bir umut olur, yeni bir gelecek olur hepimiz için ama… İşte bu “Ama” lar o kadar çok ki hayatımızda, yaşantımızda, geleceğimizde, bir türlü kurtulamıyoruz bu “Âmâ”larımızdan. Tıpkı “Ah keşke” lerimiz gibi.
    Çoğu kez bir pişmanlığın ifadesidir “Ama” larımız ve “Keşke” lerimiz. Şöyle birkaç yıl geriye gidin. 5 yıl, 10 yıl, 20 yıl. Açın eski fotoğraf albümlerinizi,
kendinize ve arkadaşlarınıza bir bakın bakalım. İçinizden ne kadar çok “Ah keşke” ler, “Ama”lar geçireceksiniz. Sonra fark edeceksiniz ki değişen yeni yıl ya da yıllar değil, asıl değişen sizsiniz. Dünkü sizle bu günkü siz çok değişmişsiniz. Dünyaya bakışınız değişmiş,sosyal, siyasal, ekonomik bakışınız değişmiş ve siz halen yeni bir değişime gebesiniz. Eğer bu değişim, sevgiyle, hoşgörüyle, ötekilerimize olan saygılarımızla yoğrularak değişiyorsa, savaşsız barış ve huzur dolu bir geleceğe doğru itiyorsa ne mutlu bize. Yok, değilse o zaman da yuh olsun bize! Kendimizle barışık olmadığımız sürece, dışarıyla barışık olamayız. Kürt, Türk’le barışık değil, Türk Kürt’le… Ülke olarak, İran, Irak, Suriye ve diğer ülkelerle barışık değiliz, onlar bizimle değil. Bulanık bir suyun girdabına kapılmış gidiyoruz. Bu kaçıncı terör saldırısı. Ülkemiz Reina saldırısıyla bir kez daha sarsıldı. Onca masum yerli ve yabancı insanların ne günahı vardı ha, ne günahları vardı? Bu katliamlar kime ya da kimlere hizmet ediyor. Her defasında bu gibi olaylar karşısında yetkililerimiz; “Birlik ve beraberliğimizi koruyarak kucaklaşmalıyız ve barışık olmalıyız.” Diyerek her terör olayının ardından bu klişeleşmiş lafları kullanmaktan öteye gidemiyorlar. Bu katliam sırf yılbaşı gecesi oldu diye, “ “Oh canıma değsin.” Diyen zihniyetlerle, “ Bizi her yılbaşı biraz daha kâfirleştiriyorlar.”
Diyen sapık mollalar, dinci geçinen sözde din adamlarıyla nasıl barışık olacağız, kucaklaşacağız? Velev ki biz barışık olsak dahi, onlar bizimle barışık olacaklar mı, bizi
kucaklayabilecekler mi? Hayır. Bu katliam insanların yaşam biçimine bir gözdağı niteliğinden ziyade, ileride daha çok sahnelenecek kirli birtakım oyunların da habercisi gibidir.
    Yara hızla kan kaybediyor. Doğru teşhis koymak gerekir. Bu teşhis te dil, din, ırk, milliyet, doğu batı demeden samimiyetle birliktelikten, sevgiyle kucaklaşmaktan geçer. 
    Yarın çok geç olabilir, hastayı kaybedebiliriz. Vatan Millet Sakarya lafları ile yaraya merhem olunmuyor. Bütün farklılıklarımızla bir bütün olmalıyız. Aynı geminin yolcularıyız. Ya fırtınaya yakalanıp kaybolacağız ya da sağ salim limana yanaşıp sevinçle kucaklaşacağız.
Savaşsız, şehitsiz, ölümsüz, barış, sevgi, huzur dolu bir yıl dileği ile yeni yıl (2017) dünyamıza, ülkemize sevgi, iyilik, güzellik dostluk ve barış getirsin.
Geç kalsam da, çimiz buruk ta olsa herkesin yeni yılını canı gönülden kutluyor, 2017’ nin hepimiz için yeni bir başlangıç yılı olmasını diliyorum.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.