Cabbar ŞIKTAŞ 1992 ve VALİLER
Tarih : 2019-07-04
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



1992 ve VALİLER

Erdoğan İzgi

            Iğdır, Kars’ın stratejik ilçelerinden biriyken 1992 yılında il oldu. Adı büyük olsa da, sonuçta ilçeydi. Olanakları sınırlı ve terörün de en şiddetli dönemleriydi.  

            1992 yılında il olan Iğdır’a deneyimli Vali Erdoğan İzgi’yi vali olarak atadılar. Erdoğan İzgi ilçeyi il statüsüne kavuşturmak için altyapı çalışmalarını başlatmış, kısıtlı imkanlarla çalışıyordu.

            1992 yılında PKK şehir merkezinde halk ayaklanmasını örgütledi ve binlerce kişi izin verilmemesine rağmen şehir merkezine akın etti. Polis, jandarma gücü henüz ilçe ayarındaydı ve bu ayaklanmayı bastıramadı. Şehir merkezinde bulunan polis ve jandarma karakoluna doğru yürünmüş; askerinden polisine hepsi havaya ateş açıyor ve bu manzaralar herkesi tedirgin ediyordu.

            O esnada göstericilerden bir grup, Jandarma Karakolunun önünde nöbet tutan jandarmanın elinden tüfeğini almaya yeltenince sivil halk tarafından müdahale edildi. Göstericiler askeri bırakıp geri çekildiler. Ben olup biteni izliyor, muhabir olarak fotoğraflıyordum.

            Vali Erdoğan İzgi olayların ardından bizlere yaptığı ilk açıklamada, “Gençlerimizi kutluyorum.” demişti. Aradan birkaç saat geçti ve ikinci açıklama geldi: “Polis ve askerin gücü varken, siviller niye bu işe karışıyorlar?”  bunu söylemiş ve tutarsız bir idarecilik örneği göstermişti.

            Bir ertesi gün Iğdır’ın Türk ve Kürt kanaat önderlerini makamına toplayan vali, “Sizleri barıştırmak için buraya çağırdım.” demiş ve ilk tepkiyi Merhum Şeyh Hamza Göleli göstererek, “Sayın valim bu tutumunuz yanlıştır. Bu halk birbiriyle kavga etmemiştir. Göstericilerin askerin elinden silahını alması gençler tarafından engellenmiştir. Bunu iki ırkın kavgası gibi ele almanız büyük bir yanlış ve provokasyondur.”   deyip makamı terk etmiştir. Merhum Göleli’nin odadan çıkmasıyla bütün kanaat önderleri de peşi sıra makamdan çıkmışlardı.

            Durum bakanlığa iletilmiş ve vali kısa sürede görevden alınmıştı.

            Şemsettin Uzun

            Iğdır’da 6 yılı aşkın valilik yapan, Iğdır’ı yeniden inşa eden ve ismi halen unutulmayan önemli valilerden birisidir.

            Yeni il olan Iğdır’da resmi kurumların, sağlık ocaklarının, okulların, mefruşatın; Türkiye’nin en yüksek anıtının ve saymakla bitiremeyeceğiz yatırımların hepsinde imzası bulunan elini taşın altına sokan, sorumluluk alan, tedbiri kıyafetle şehri denetleyen; esnafı ticaret yapması için teşvik eden, Nahcivan Gümrük Kapısı’nın gelirlerini başka illerin esnaflarına kaptırmayın, Iğdırlılar olarak birlik olun, dayanışma içinde olun diyen öncülük eden, hata yapanı yeri geldiğinde döven, yeri geldiğinde seven mükemmel bir valiydi.

            Ömer Türk

            Bir yıl kadar görev yaptı. İnsani olarak güzel bir insandı. Biraz rahatsızdı. Merkeze alınmak için kendisi talepte bulundu.  

            Mustafa Tamer

            Siyasilerle pek anlaşamazdı. Ali Güner, Abbas Bozyel ve Nurettin Aras ile sürekli kavgalıydı. Yeşil Iğdır Gazetesi’nin hizmet binasının açılış töreninde hepsini bir araya getirdim ve kısmen barıştılar. Mevzuata hâkimdi. Doktor unvanı vardı. Korhan Yaylası’nı turizme açmaya çalışıyordu, şenlikler de yaptı.

            Musa Küçükkurt

            İyi bir bürokrattı. Kimseyi kırıp dökmedi. İçine kapanık değildi. Sivil halkla arkadaşlık ettiği kişiler vardı. Tavla oynamayı severdi, bir kez tavlada yendim daha da seninle tavla oynamam dedi ve gerçekten de hiç oynamadık.   

            Halil Ulusoy

            Iğdır’ı ve Iğdırlıyı çok iyi tanıyordu. Disiplinli bir valiydi. Memurlar ve müdürler mesai kavramına harfiyen uyarlardı. Kimse makam araçlarını keyfi kullanamaz, vatandaşa keyfi davranamazdı. Bir ara ufaktan bir kırgınlığımız oldu. Kaymakamlık yıllarından merhum babamın arkadaşı olduğundan kırgınlığımızı ikimiz de belli etmemeye çalışırdık. Iğdır’a yatırımcı getirmek için canla başla çalıştı. Unit firmasını getirmeyi başardı. Valilikten kendi isteği ile ayrıldı. Valilikten ayrıldıktan sonra bir araya geldiğimizde bana dediği ilk söz “sen haklıydın Cabbar” olmuştu.

            Saim Saffet Karahisarlı

            Valilik yapacak kapasitesi pek yoktu. Vali olarak atanmıştı diye valilik yapıyordu. Geldiğinde dostlar aramış referans vermişlerdi. Ama o öyle çıkmamıştı. Beni makamına üç kez çağırdı. Siyasi baskı yapmaya çalıştı. Ayrıntıları yazmak istemiyorum çünkü ayrıntılara girecek olursam birçok kişinin ismini telaffuz etmem gerekecek. En iyisi bu konuyu çok açmayayım. Giderken benden helallik almadan gitmişti. Doğrusu benim de helal etmeyeceğimi biliyordu.

            Amir Çiçek

            Deneyimli bir valiydi. Babacandı. Sorun çözmeye odaklıydı. Herkesle ilgilenir, herkesin derdine derman olmaya çalışırdı. Telaş yapmaz, rıza gösterir, alçakgönüllü davranırdı. Iğdır’dan sonra iki ayrı yerde valilik yaptı. Merkeze alındığında, devletimiz böyle takdir etmiştir, görev her şekilde kutsaldır derdi. Iğdır’ın tarım ve hayvancılığına çok büyük katkıları olmuştur.

            Ahmet Pek

            Polis kökenli bir valiydi. Emrivaki davranır, burnundan kıl aldırmaz, insanlara tepeden bakar, modern görünümlü mezhep taassubu olan biriydi.

            Iğdır Müftülüğü’ne bir rapor hazırlatmıştı. Raporda Iğdır’da bulunan Azerbaycan Türkü Caferileri yerden yere vuruluyor, ajan olarak gösteriliyor, aşağılanıyordu. Rapor, düzmece ajan faaliyetleri, İran gümrüğünde alı konulan insanlar, cami kundaklamaları, selam tevhit iftirası üst üste gelince, ben de bu konulara cevap yetiştirmeye çalışırcasına yayınlar yapmakta, sivil toplum kuruluşlarının açıklamalarını yayınlamakta, köşe yazımda iddiaları çürütmekteydim. Bu tutumumdan rahatsız olan Vali Pek, bir sabah telefon etti ve “Bu yaptıklarının hesabını vereceksin.” dedi.  

            Bende hiç telaş etmeden, “Ben yasalara güveniyorum sayın valim dedim.”

            Henüz 17/25 Aralık 2014 kumpas olayı vuku bulmamıştı. Vali Pek’le başlayan sürtüşmemiz 8 ay sürdü. Bu süre zarfında beni dinlettiğini 15 Temmuz’dan sonra öğrendim. Gerçi dinleneceğimi düşünüyordum ama, yine de kendimi avutup, yok canım kim niye dinlesin deyip kendimi dinlenmediğime inandırmaya çalışıyordum.  

            Oysa Vali’nin tehdidinden önce dinlemenin 3 ay olarak başlatıldığını 15 Temmuz’dan sonra öğrenmiştim. 3 ay dinleme yaptıktan sonra bu süre 3 kez, üçer ay olarak uzatılmış. Müfettiş ifademe başvurursa davacı olacağımı söylemiştim. Ancak Emniyet’e gelen müfettiş ifadeye çağırmamıştı. Dönemin Emniyet Müdürü ile konuyu değerlendirdiğimde kendiliğinden gitmemin uygun olmayacağını söylenmişti.  

            17/25 kumpası patlak verdikten bir gün sonra, 8 aydır hiç konuşmadığım, hiçbir toplantısına katılmadığım, iş yerimin önünden defalarca geçmesine rağmen selam vermeyen Vali Ahmet Pek çat kapı ziyaretime gelmişti.

            Buyur ettim oturdu. Hiçbir şey olmamış gibi davranan Vali Pek, 17/25 kumpasını eleştiriyordu. Cemaat aleyhinde konuşuyordu. Ben de içimden düştüğü duruma bak diyordum.

            17/25 kumpas olayları yaşandığı gün, FETÖ’nün gerçek yüzü ortaya çıktığı gün şöyle demiştim: “Şimdi göreceğim Vali Ahmet Pek’inizi.” Bu haber her kılığa giren Fetöcüler tarafından anında Vali Pek’e iletildiğinden, o da ertesi gün çat kapı sözde ziyarete  gelmişti.

            Daha sonra Vali Ahmet Pek’in  FETÖ’nün genel sekreteri olduğu, önemli bir FETÖ’cü olduğu kanıtlanmış oldu. O gün Iğdır’da devlet kademelerindeki tüm ekibi de tutuklanmış ya da ülke dışına kaçmışlardı.  

            Davut Haner

            Saf bir vali olarak görünürdü. Ama çok uyanıktı. Her şeyin farkındaydı. Kimi nasıl yola salacağını çok iyi bilirdi. Birçok geceleri birlikte sabah etmiştik. Hatta benim İl Genel Meclis Üyesi seçildiğim dönemde valilik yapıyordu. İş başa düştüğünde elini hiçbir taşın altına sokmaz, hiçbir şeyi imzalamaz, hiçbir sorumluluk almazdı. Sadece görev yapacağı süreyi kazasız, belasız geçirmeye bakıyordu. Öyle de yaptı.  

            Ahmet Turgay Alpman

            Müfettişlikten valiliğe atandı. Alçakgönüllü, gösterişten uzak, devlet malını çarçur etmeyen, mütevazı bir hayat yaşayan biriydi.

            AKP hükümeti vefa gösterip kendisini vali olarak atamıştı ama pek şanslı sayılmazdı. Iğdır’a vali olarak atanmış, şehri tam tanımaya çalışıyordu ki, 15 Temmuz hain darbe kalkışması oldu. Süreci soğukkanlı yönetti. Darbe gecesi kendisini 5. Hudut Alayına çağıran Fetöcü Alay komutanına “Sen gel valiliğe, çayımız hazır.” diyerek okkalı bir gönderme yapmıştı. Başkaldıranları tek tek teslim aldırdı. İkinci gün Valilik merdivenlerinde oturuyordu. Ben de tam karşıda Ziraat Bankası’nın önünde oturmuştum. Oradan telefonla konuşuyorduk, yanıma gel, dedi. “Teşekkür ederim Sayın Valim ben böyle iyiyim. Orada görüntü vermeye gerek yok dedim.” Hemen aşağı indi ve mikrofonu eline alarak başladı konuşmaya ve şöyle dedi: “Şu anda Fetöcü teröristler aramızda, bizi dinliyor, bizden gözükmeye çalışıyorlar. Unutmasınlar ki devletin hafızası halen yerindedir. Nereye giderlerse gitsinler hukuktan kaçamayacaklardır.”

            Kimin dost, kimin düşman olduğunun bilinmediği bir ortamda süreci çok güzel yönetti. Ama 11 ay kadar valilik yaptığı Iğdır’dan merkeze alındı.

            Enver Ünlü

            Şu an görevinin başında. Görevde iken özgüven tavan yapar. Ve eleştiriye de sonuna kadar kapalıysa eğer, yorum da işe yaramaz. 

            Özeleştiri

            İnsan yaşamının her evresinde geçerlidir özeleştiri. İlla da bir siyasetçi, ünlü bir bürokrat ya da sivil toplum kuruluş başkanı olmanıza hiç gerek yok, sıradan bir birey olarak da özeleştiri yapmanız gerekir.

            Çünkü özeleştiri yapmayanlar kaybedenler kulübüne dâhil olurlar.

            Her şeyin en iyisini ben yaparım, içinizde en akıllı benim, en dürüstünüz benim, en yakışıklınız benim, her şeyi ben bilirim, herkes önümde el pençe divan durmalıdır düşüncesinde olan ve yaşamını bu negatif düşünceler etrafında şekillendirmek isteyenler kesinlikle kaybedenler kulübünün üyesi olurlar.

            Hatalarımızı görmemiz açısından kendimizi gözden geçirmeli, özeleştiri yapmalıyız. Bunu yapabilmemiz için de öncelikle nefsimizi kibirden, bencillikten arındırmalıyız. 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası