AĞRI DAĞI ETEKLERİNDE TÜRK MEZAR TAŞLARI

Mezar taşları bir milletin menşeini, örf ve adetlerini, inançlarını, yayıldıkları coğrafya üzerindeki kültürel münasebeti sağlayan çok önemli birer belge hüviyetini taşırlar. 
 
Şayet, mensup olduğumuz milletin sanat zevkini, kültür tarihini, inançlarını öğrenmek istiyorsak, mezar taşlarına sahip çıkmalı ve onların gelecek nesillere intikalini sağlamalıyız. 
Bugün Orta Asya'daki soydaşlarımızla fiziki bir münasebet kurmamız tam anlamıyla mümkün olmuyorsa da Anadolu'daki mezar taşları ile Orta Asya'daki ve Azerbaycan’da, Iğdır ve çevresindeki mezar taşlarının şekil ve mahiyet bakımından hemen hemen aynı olması, onlarla bizi "kültür köprüsünde" buluşturmakta, konuşup koklaştırmakta ve hasret gidermemize vesile olmaktadır.
Mezar taşları, "kültür tarihimizin" sadece bir halkasıdır. Bununla beraber doğanın, insan elinin ve bazı duyarsızların "Milli Kültürümüzde" yarattığı tahribat dikkate alınırsa, ne denli önem taşıdıkları daha iyi anlaşılır. Bugün dağınık bir halde bulunan kültürümüzün halkalarını bir araya getirmenin ve "Türk kültür zincirini" yeniden teşkil etmenin, bu milletin "bekası" açısından ne kadar hayati bir mesele olduğu bilinmelidir. Bilhassa, alemin bin bela olup, Türk dünyasının başına üşüştüğü şu günlerde, dünya coğrafyası üzerindeki soydaşlarımızla tarihi, kültürel ve siyasi münasebetlerimizi geliştirmeli ve bunu bir devlet politikası haline getirmeliyiz.
 
Mezar taşları bu dünya ile öte dünya arasında sınır taşlarıdır. Bu taşlarda bu dünyada kalanlardan bir dua isteği, bazen herkesin gideceği yer mesajı ya da veda mesajı yer alır. Mezar taşları, gidenlerin geride kalanlar tarafından hatırlanma yeridir. Ancak Atalar kültüne bağlı olan Türk toplumunda diğer toplumlara göre daha çok mezarın ve mezar taşlarının yeri büyüktür. 
Atasının mezarını yaptırmayan, bayramlarda ve önemli günlerde mezarları ziyaret etmeyen, geleneksel görevin dışında dinî bir sorumluluğu yapmamış gibi ayıplanır. Özellikle Iğdır ve çevresinde Nevruz Bayramında “Ölü Bayramı” olarak adlandırılan günde mezarlara daha çok önem verilir. Bu nedenle bayramlarda ülkemizde hiçbir yerde görülmemiş bir hareketlilik yaşanır. İnsanlar yaşayan yakınları kadar ölen yakınlarını da ziyaret ederler. Türk toplumunun yaşadığı kültür coğrafyalarında köklü bir mezar geleneği kültürü vardır. Bilindiği gibi kültürleri silip yok etmek oldukça güçtür. Yok edildiği sanılan çoğu kültürler kimi zaman başka kisveler giyinerek yaşamasını sürdürür. Aynı zamanda binlerce yıllık bir kültürü üzerinde barındıran mezar taşları şekilleri ve verdikleri bilgilerle bir tarih arşividir. Verdikleri mesajlarla da edebi ve felsefi ilham kaynaklarıdırlar.
 
 Tarihi mezarlıklarımız açık hava müzesidir ve dünya mirasıdır. Türkler var olduklarından beri mezar taşı geleneklerine çok önem vermişlerdir. Mezar yerleri kaybolmasın diye bunlara belli işaret koymuşlardır. Bu işaretleri zaman içerisinde amaçlarına yönelik olarak kullanmışlarıdır.  
 
Türklerin İslamlık öncesi inanç sistemleri içindeki mezar kültü ile ilgili ilk haberlere Çin kaynaklarında rastlanır. Çin kaynaklarında Hunların defin töreni hakkında verilen ilk bilgiler M.O.3. yüzyıla aittir. Bu bilgilere göre, Hunlar bir tabut içine koydukları ölülerini eğer ölen asilse "Kurgan" denilen anıt mezara, değilse başucuna "Balbal" denilen bir taş parçası diktikleri basit mezarlara gömerlerdi. Hun ölülerinin gömülmesi yılın belirli zamanlarında, özellikle ilkbahar ve sonbaharda yapılırdı. Kazıları yapılan kurganlardan anlaşılmaktadır ki, genellikle asiller mumyalanarak gömülüyorlardı.
Ölümden sonra hayatın devam ettiği inancı ve tekrar diriliş inancıyla ölen insanlar için mezar açmak, o mezarlar üzerine taş dikmek binlerce yıldır süregelen bir âdettir. Çok eski tarihten beri, ana yurtları Orta Asya başta olmak üzere bilinen eski dünyanın hemen her bölgesinde görülen hükümdarlığı ve çeşitli bölgelerdeki geçici ve daimî yerleşimleri sırasında, bazı etnik grupların tesiriyle Türklerin gelenekselleşmiş, çok değişik usul ve âdetleri olmuştur. 
 
Iğdır ve çevresinde hemen hemen her mezarlıkta koçbaşlı mezar taşları bulunmaktadır. Mezar taşları folkloru üzerine araştırma ve inceleme yapan bütün araştırmacılar koç şeklindeki mezar taşı geleneğini, Orta Asya mezar kültürüne bağlarlar. Iğdır ve çevresinde, Aras boylarında koç heykeli dikme geleneği XV-XVI. Yüzyıllarda bölgeye hâkim olan Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmenlerinden kalma bir adet olduğu bilinmektedir. 
 
Karakoyunlular, XIV. Yy. in ikinci yarısından XV. Yy. in son çeyreğine kadar Doğu ve Güney doğu Anadolu, Kafkasya, İran, Irak ve bir ara Herat Bölgesine hâkim olmuşlardır. Bu bakımdan Karakoyunlu adının bir ongun adı olmayıp, konar-göçer bir Türkmen topluluğu olan ve iktisadi yapıları hayvancılığa dayanan Karakoyunlulara bu adın besledikleri hayvanların renginden dolayı verilmiş olması kuvvetle ihtimaldir. Geniş bozkırlarda ve yaylalarda kabilelerin ayrı renkte hayvanlar beslemeleri hem sürülerin karışmasını önleyebileceği gibi daha sonra sahip oldukları sürülerden dolayı bu kabilelere ad olmuştur. 
 
Karakoyunlular Deniz-Han evladından gelmektedir. Deniz Han’ın oğullarından İğdir ve Yıva/Iva idareci Oğuz boyunun ataları görülüyorlar. Diğer iki oğlundan Büğdüz, İğdir’e, Kınık ise Yiva’ya bağlı Oğuz boyunun atalarıdır. Bunlara bağlı olup da Oğuz aslından olmayan Türk boylarından Karlıklar İğdir’e; Kıpçaklar Yıva’ya bağlıdırlar. Tarihi olaylar oğuzların Deniz-Han oğulları evlatlarından olduğu kanaatini kuvvetlendirmektedir.
 
Iğdır’da Karakoyunlu İlçesi, Tuzluca Karakoyun Köyü ile Merkeze bağlı Kuzugüden Köyü isimleri mevcuttur.                                        
 
Iğdır ve çevresinde Mezar taşları üzerinde yaptığım çalışmalarda önemli oranda figürlü mezar taşları tespit ettim.  Mezarlıklar genelde eski mezarlıklar, yeni mezarlıklar şeklinde oluşturulmuş. Mezarlıkların çoğusunda koç figürlü mezar taşları bulunmaktadır. Koç başlı mezar taşları bazı mezarlıklarda birkaç tane olmasına karşın Karakoyunlu İlçesi ve Yaycı Köyünde oldukça fazladır. 
  Karakoyunlu İlçesi İlçe merkezinde Atatürk Caddesinin her iki yanında etrafı istinat duvarları ile çevrilmiş olan mezarlık, Doğu Anadolu Bölgesinde M.S. 14-15. Yüzyıllarda Karakoyunlu ve Akkoyunlu dönemlerinde sıkça görülen koç ve koyun heykelleri geleneğinin devamı niteliğinde oluşturulmuştur. Mezarlıkta tespit edilen en eski şahide taşı Hicri 1201 (Miladi 1787) tarihli olup, diğer şahide taşları kronolojik olarak Hicri 1335 (Miladi 1917) tarihine kadar dikilmişler. Mezarlıkta toplam 504 adet şahide taşı olup ayrıca mezarlık içerisinde 8 adet koç heykeli ile 1 adet baş kısmı kırık deve heykeli bulunmaktadır. Şahide taşları ile heykellerin tamamı yöresel tüf taşlarından yapılmıştır. Koç ve deve mezar taşlarının uzunlukları 100-150 cm. yükseklikleri ise 90-120 cm. arasında değişmektedir. Şahide taşlarının ise yükseklikleri 70-95 cm. ile genişliği 25-45 cm. arasında değişmektedir. 
 
Küçük mezarlıktaki şahide taşlarının ön yüzünde üstte hicri tarih, altta Osmanlıca iki veya üç satır ölen şahsın ismi okunmaktadır.
Ergenekon Mahallesinde bulunan mezarlık dikdörtgen planlı olup batı istikametinde en eski tarihli şahide taşında Hicri 1336 (Miladi 1918) tarihi okunmaktadır. Tamamı tüf taşlarından yapılan bu şahide taşları 1960 lı yıllara kadar Hicri tarihli olarak yapılmışlardır. Dikdörtgen şeklindeki şahide taşların ön yüzünde üstte hicri tarih altta ölen şahsa ait 2 veya 3 satır Osmanlıca yazı yer almaktadır. Bazı şahide taşlarının arka yüzünde 5 parmağı açık vaziyette sağ el oyma tekniğinde yapılmıştır. Yörede “Beş Masum’u” (Hz. Muhammet, Hz. Fatma, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’i) ifade 
etmektedir.  
 
Koç başlı mezar taşlarının yoğun olduğu yerlerden biri de Iğdır Merkez Yaycı Köyünde bulunmaktadır. Yüzün üzerinde bulunan koç başlı mezar taşlarının başka yerlere taşınmasından dolayı sayı 60’a kadar düşmüştür 
 
Koç başlı mezar taşlarının Karakoyunlu İlçesi ve Yaycı Köylerinin dışında yoğun olduğu yerler: Koçkıran, Ağaver, Bayraktutan, Kasımcan, Kuzugüden, Gedikli, Aşağı Çarıkçı, Gökçeli, Çakırtaş, Hakmehmet, Melekli Beldesi. 
 
Hakmehmet Köyünde ayrıca Mezarlığın girişinde yöre halkı tarafından ziyaret edilen bir mezar bulunmaktadır. Mezar giriş kapısından inilen merdivenler mevcuttur. Merdivenler yaklaşık olarak 8 metre uzunluğundadır. Mezar yeraltında inşa edilmiş ve içerisi mimari olarak taşlarla süslenmiştir. Mezarlığa girişte ise bir taşın üzerine yazılmış kitabe bulunmaktadır.
Koç başlı mezar taşlarının yanında Tuzluca Gedikli Köyü, Tuzluca Hadımlı Köyü ve Tuzluca Yukarı Çıyrıklı köylerine işlemeli mezar taşları mevcuttur. Mezar taşlarında genellikle ibrik ağızlı testi, makas, spatula, kilim deseni, halı tezgâhı, bazı taşlarda da çekiş, tüfek, çizme, at gibi anlam taşıyan şekiller mevcuttur. 
Urartu medeniyetine ait kaya mezarlar ve kral mezarlar da Iğdır’da mevcuttur. Karakoyunlu İlçesi Mağaralar mevkiinde oldukça fazla olan kaya mezarların yanında dağın yamacında bir de kral mezarı bulunmaktadır. Tuzluca Karakoyun Köyünde de de onun üzerinde kaya mezar bulunmaktadır. 
 
Tuzluca Aşağı Aktaş Köyünde, Tuzluca Göktaş Köyünde ve Tuzluca Çıraklı Köylerinde Kaya üzerine oyulmuş kare şeklinde muazzam kral mezarları da mevcuttur. Iğdır Merkezde ise Asma Köyü ve Aşağı Erhacı Köyünde bulunan kral mezarları.
 
Iğdır’da kümbetler de mevcuttur. Kul Yusuf Kümbeti Iğdır Merkez köylerinden olan eski adı Amarat, yeni adı Çakırtaş olan köyde bulunmaktadır. Iğdır Merkeze uzaklığı yaklaşık olarak 11 km.’dir. Akkoyunlu (sol-Kol/İç-Oğuz/OkBayundurlu) Türkleri çağı, Elbeyi Emir (Kul) Yusuf döneminde büyük Hizmetler yapmıştır. Kendi adına açtırdığı “Kul Yusuf Arkı” 1970 yılında yapılan sulama tesislerinin yapımıyla ortadan kalkmıştır. Emir Yusuf, genç yaşta ölen oğlu Muhammet için sanat değeri üstün olan “Kul Yusuf Kümbetini” Iğdır Merkez Çakırtaş Köyü sınırı içerisinde yaptırmıştır. Kümbette Muhammet Bin Yusuf H. 890 (Miladi 1485) yazılı orijinal kitabesi kapısının üzerindedir. (Kümbetin içerisinde ak koç heykeli vardır.)
 
Kümbet iki katlı, sekizgen gövdelidir. Düzgün kesme taşlarla inşa edilmiştir. Sekizgen gövde dairemsi bir temel üzerine oturmuştur. Dairemsi temel toprak hizasında, yatayda düzgün olarak biter ve bu temel üzerinde boyları 1.86 m. İle 1.89 m. Arasında değişen düzgün sekizgen gövdenin ilk sırası başlar. Gövdedeki etek silmesi 18 cm. yükseklikte olup, kapı boşluğunda bu silme eşik görevi görmektedir. Gövde orta silmesi 20 cm. yüksekliktedir. Gövde üst yarısı dört sıralı olup, köşelerine gömme sütunca ve kenarlarına dantelâlı bir çerçeve işlenmiştir. 4 cm. taşkın ve 22 cm. yükseklikte üst silmeyi 7 cm taşkın ve 30 cm yükseklikte külah ve etek silmesi izler. Türbenin giriş kapısı kuzey taraftadır. Gövde üst bölümde doğu ve batı yönde içeriye genişleyerek açılan iki dehliz penceresi vardır. Doğu yöndeki 12 cm olup alt ve üstü yarım daire şeklindedir. Batıdaki eni 16 cm dir. Her iki pencere de dış tarafta dikdörtgen çerçevelidir. 
Türbede yazıt üst çerçeve ile orta silme arasında kalan alana yerleştirilmiştir. Yazıt dikdörtgen çerçeveli olup, ilk sırayı bir halat örgü ayırır. Yanlarında göçertme olarak işlenmiş iki dairesel rozet bitkisel bezeldir. Türbenin dışı sekizgendir İçi taraf ise daireseldir.   
         Diğer bir Kümbet Iğdır Aralık İlçesi Devlet Üretme Çiftliği yanındaki eski mezarlıkta bulunmaktadır.  Aralık İlçesine 15 km uzaklıktadır. Kümbetin üzerinde yer alan kitabesine göre Hacı İbrahim Gödekli adına yaptırılmıştır. 5.20 X 5.18 m güney-kuzey istikametinde kare planlı yapılmış olup iç tarafta da 4.12 X 5.18 m ölçülerinde kümbetin girişi doğu taraftan sağlanmış olup 90 X 1.30 m boyutlarındadır. Kümbetin güney ve kuzey taraflarında bulunan pencereler 30 X 60 m boyutlarındadır. 
Osmanlıca kitabede yazılı bulunan hicri 1322 (Miladi (1907) tarihi bulunmaktadır. Giriş kapısı güney istikamette bulunan ve siyah bazalt taşından inşa edilmiş kümbetin temeli iki sıra taşla esas binanın duvarlarından dışarı doğru çıkıntı yapmaktadır.  
         Kümbetin gövde yüksekliği 2. 70 metredir. Zeminden yüksekliği 3.15 m, kubbe yüksekliği 1.50 metredir.  Kümbetin iç tarafında yan yana üç mezar bulunmaktadır. Kiriş kapısı üzerindeki yazılmış dört satırlık bir kitabesi mevcuttur.
         Diğer bir kümbet Iğdır Aralık İlçesi Kolikent Köyünde bulunmaktadır. Aralık Merkezine yaklaşık 21 km uzaklıktadır. Kolikent mezarlığı içerisinde bulunmaktadır.  Kurtuluş Savaşında Milli Milis Kuvvetlerini kurarak Türk Ordusuna büyük yardımlarda bulunan Aşiret Reislerinden Ali Eşref paşa’nın babası Guli (Güllü) Cevher Ağa’ya ait kümbettir. Düzgün kesme taşlarla örülmüş olan kümbetin üzeri de sivri bir külahla kapatılmıştır. Kümbetin zeminden kubbeye geçişi sağlayan kasnağa kadar olan yüksekliği 1.60 m, kubbe ile gövde arasındaki kasnağın yüksekliği 20 cm, kubbenin yüksekliği ise 1.40 m dir. Türbenin zeminden yüksekliği 3.20 metreyi bulmaktadır. 
        Milli kahramanlarımıza ait anıt mezarlar da Iğdır’da mevcuttur. Melekli Beldesinde Ali Ekber Tufan, Suveren Köyünde Kerem Güneş, Gaziler Köyünde Şamil AYRIM anıt mezarları. Ayrıca Iğdır’da Ermeniler tarafından katledilen şehit Türkler anısına yapılan 43,5 m ile Türkiye’nin en yüksek anıtı “Şehit Türkler Anıtı” mevcuttur.
Iğdır merkez ve ilçelerinde bulunan bazı mezarlıklarda “Garip Seyit” mezarı diye anılan mezarlar da bulunmaktadır. Bu mezarların bazılarının etrafı çevrilmiş, kümbet şeklinde veya kerpiçle örülmüş ve yöre halkı tarafından koruma altına alınmıştır. Yöre halkı özellikle perşembe günleri (yörede bugüne Cüme akşamı denilmektedir.) mezar taşlarının önünde mumlar yakarak Fatihalar okunmaktadır.
 
Iğdır’da Garip Seyit mezarları bulunan ve yöre halkı tarafından en çok bilinenlerden bazıları şunlardır: Iğdır Merkez Ağaver Köü, Iğdır Ağaver Kotankıran, Iğdır Merkez Kazancı Köyü, Iğdır Merkez Kasımcan Köyü, Iğdır Merkez Hakmehmet Köyü, Iğdır Merkez Bayraktutan Köyü, Iğdır Merkez Erhacı Köyü, Iğdır Merkez Melekli Beldesi, Iğdır Karakoyunlu İlçesi, Iğdır Karakoyunlu Koçkıran Köyü, Iğdır Aralık İlçesi Aşağı Çiftlik Köyü Garip Seyit Mezarı v.s 
 
Sonuç olarak Mezar taşları bir milletin varlığını kanıtlayan, tapu senetleri niteliğini taşıyan en önemli taşınabilir tarihî eser ve belgelerdir. Türk mezar taşları biçimlenişleri ile Orta Asya’dan Anadolu’ya dikkat çeken plastik özelliklere sahiptirler. 
 
Iğdır’daki mezarlıklarda biçimlenişleri ile dikkat çekmektedirler. Gün geçtikçe doğal şartlar ve özellikle bakımsızlık ve insan tahribatı ile yok edilmekte olan bu sanat eserlerinin ve birinci kaynak belgelerin envanterlenip korumaya alınması gerektiği ve bu koruma bilincinin genç kuşaklara da kazandırılması gerektiği tartışılmaz bir gerçektir.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.