SALGININ DÜNYA VE TÜRKİYE AÇISINDAN EKONOMİ-POLİTİĞİ :2

Yeni dönemde ülkeler arasında “ekonomik milliyetçilik” anlayışı ön plana çıkacak gibi görünmektedir. Aslında bu süreç Trump’ın ABD seçimlerini kazanması ile başlamıştı. Salgın süreci bunu yaygınlaştırarak hızlandırabilecektir. Bu nedenle, ülkelerin içe dönük iktisadi ve sosyal düzenlemeleri önemli olacaktır. Yani teknik, sermaye, hammadde, müteşebbislik altyapısını güçlendirebilen ülkeler avantajlı olacaktır.
Batı ile Çin arasındaki üretim ve teknoloji ilişkisinde; Çin’in Batıyı taklit ederek başladığı sürecin sonunda çok ileri teknolojiye ulaştığı bir aşamaya geldiği görülmektedir. Bu durum, önceden Çin’deki ucuz emekten faydalanmak için bu ülkeyi “üretim üssü” seçen batının ya da serbest piyasa ekonomisi kurucuları açısından hiç de arzu edilir bir durum olmamıştır. Çünkü, politik olarak Rusya ile işbirliği içinde olan ve dünya nüfusunun neredeyse beşte birine sahip böyle bir ülkenin güçlenmesi arzu edilir değildir. Bu nedenle salgın sonrası dönemde bu merkezin değişmesi olasılığı yüksektir.
ABD-Çin arasındaki ilişkilerin şekillenmesinde Kasım ayında ABD’de gerçekleşecek seçim sonuçları da etkili olacaktır. Özellikle Donald Trump ve Joe Biden’i destekleyen çok uluslu şirketlerin düşünceleri seçim sonucu kazananın politikalarını şekillendirecektir. Çin ve dünya ekonomik sistemi konusundaki düşünceler Trump ve Biden’ın kazanmasına göre farklılaşabilecektir. 
Salgın sürecinin temel kaybedenlerinin çağın teknolojik gelişim düzeyini yakalayamamış emek yoğun çalışan ülkeler olacağı söylenebilir. Çünkü bu ülkeler yeni düzene ayak uydurmada ya sadece alıcı ülke veya bağımlı ülkeler statüsünde olacaklardır. Örneğin eğitim sektörü açısından şekillenebilecek yeni uzaktan eğitim sürecinde, eğitimin sürdürülmesi açısından teknoloji üreten ülkeler avantajlı olacaklardır. Diğer ülkeler ise teknoloji üretenlerin alıcıları ve bağımlıları olarak sistemlerini devam ettirmeye çalışacaklardır.
Salgın sonrasının öne çıkan konuları, biyoterörizm, biyoistihbarat, biyoteknoloji, biyokimya ve ilaç sektörü gibi alanların ön plana çıkacağını söylemek mümkündür. Bundan sonraki yaşanabilecek küresel bir salgın veya saldırı karşısında bu alanlardaki üstünlüğü olan ülkeler avantaj yakalayacaktır.
1760’lardan sonra dünyanın yaşadığı “sanayi kapitalizmi”, II. Dünya savaşı sonrası dönemde “finansal kapitalizm” (temel araçları IMF ve Dünya Bankasıdır) ve 2010 sonrasında ise “dijital kapitalizm” dönemi olarak değerlendirilebilmektedir. Bu değerlere bağlı olarak gelinen dünya ekonomik ve toplumsal gelişim düzeyinde, herşeyin “ekonomik insan” çerçevesinde değerlendirildiği bir yaklaşım ön plana çıkmıştı. Bundan sonraki süreçte bu anlayışın uluslararası düzeyde ciddi şekilde tartışılacağı bir süreç başlayacaktır. Bu çerçevede yaşanan dijital çağda “dijital kapitalizm” değil, “dijital faydalılık” yoluyla yaşanabilir adil ve paylaşımcı bir dünya oluşturma tartışmaları ön plana çıkacaktır.
Batı kapitalizmi, ünlü filozof Thomas Hobbes’in “İnsan, insanın kurdudur” dediği aşamaya gelmişti. İşte bu salgın süreci, felsefi ve insani anlamda çok şeyin düşünülüp tartışılacağı ve yeni model ve uygulama önerilerinin yapılabileceği dönemin başlangıcı olabilecektir. Bu çerçevede, dünya ve Türkiye’de “sosyal devlet” olgusu önemini artıracaktır denilebilir.
Dünya çapında yaşanan gelişmeler sonucunda ABD açısından şu değerlendirme yapılabilir. ABD hala dünyanın en ileri teknolojisine, en yüksek sermayeye ve ekonomik büyüklüğüne sahiptir. Ancak uyguladığı yanlış politikalar sonucu en önemli kaybı, ikna gücü, güvenilirliliği ve adil olmadığı konusunda oluşan çok güçlü uluslararası kanaatlerdir. 
Bu çerçevede, dünya sistemine sadece ekonomik olarak bakılmasının doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır. Ülkelerin üstünlüğü her zaman ekonomiye göre değil, ekonominin yanında sahip oldukları medeniyet ölçüleriyle de ilişkili olmaktadır. Örneğin, ABD gelir açısından dünyanın bir numarasıdır. Ancak Korona salgını ile mücadele edilirken geliri olmayanların veya rengi siyah olanların daha çok ölmesi durumu ortaya çıkmıştır. Oysa Türkiye ve pek çok ülkede gelir ve insan ayrımı yapılmadan tedavi ücretsiz verilebilmektedir. Bu nedenle, sahip olunulan ekonomik imkânları insanın yaşatılmasını ve gelişimini sağlayacak bir medeniyet anlayışıyla uygulamak veya buna dönüştürmek anlamlı ve önemlidir. Türk kültüründeki “insanı yaşat ki devlet yaşasın” felsefesi de bu medeni anlayışın bir gereğidir.
Salgın sürecinin ortaya çıkarabileceği farklı bir yaklaşım ise şu; Rusya-Çin ve ABD’nin üçlü veya Birleşmiş Milletler nezdinde dünyanın geldiği süreci değerlendirip uygun politikalar geliştirilmesi konusunda mutabakata varmaları olacaktır. Böyle bir olasılığın gerçekleşmesi durumunda dünyanın yeniden şekillenmesine yönelik kararlar çıkabilecektir. Uzlaşma durumunda, çevreye ve toprağa kısaca insan yaşamına faydalı kararlar dünya çapında hayata geçirilebilecektir.
IMF’nin tahminine göre, salgın dünya ekonomisinde %3’lük bir küçülmeye yol açarken, Türkiye’de %5’lik daralma olacaktır. Yine IMF’ye göre, salgının 2020’nin ikinci yarısında bitmesi durumunda, hem Türkiye ekonomisi hem de dünya ekonomisi %5 büyüyecek.  
2020 içerisinde yaşanan süreç normale dönmezse, salgının etkisi, 1929 yılında yaşanan dünya ekonomik bunalımının 50 milyon işsiz, dünya üretiminde %42, dünya ticaretinde %65 gibi bir azalmadan daha büyük olabilir. Çünkü, 1929’daki dünyanın küreselleşme düzeyi yüzyıl sonraki günümüz düzeyinden çok çok azdı. Bu nedenle, günümüzdeki “domino taşı etkisi” daha büyük olur. Bu nedenle, Türkiye’nin bundan sonraki dönemler için her sektöre yönelik olarak Toprak Mahsülleri Ofisinin işleyişine benzer modeller geliştirerek “otomatik stabilizatör” görevi görecek bir yapılanmaya gitmesi yararlı olabilir. Yani ürünün veya üretimin çok olduğu yıllarda belli bir bölümü beklenmedik durumlarda devreye sokup dengenin bozulmamasını sağlamak gerekir. Aksi durumda, beklenmedik gelişmelerden olumsuz etkilenmeler yüksek olmaktadır.
Arzu edilmeyen sonuç ise; Salgın sonrası, dünyanın şekillenmesi konusunda ülkeler arasında çatışma veya savaş çıkması durumudur. Böyle bir olasılık, insanlığın bir kez daha kaybettiği sonuç ve gelecek kötü yılların başlangıcı olur.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.