KARABAĞ’IN TUTSAK ÇİÇEĞİ: HARIBÜLBÜL

Vatan bağı al elvandır
Yok, üstünde harıbülbül
Bu da böyle bir devrandır
Sesin gelsin bari harıbülbül…
Azerbaycan’da ‘Xarıbülbül’ olarak bilinen bitki, aslında orkide ailesinin bir üyesi olan Kafkas Orkidesi (Ophrys caucasica).  Azerbaycan’ın Hazar Denizine bakan bölgelerinde yaygın olarak yetişen bu çiçek,  öykülere ve masallara konu olduğu yer ise Karabağ’ın Şuşa kenti...
Göçlerin ve acıların toprakları olan dağların coğrafyası Karabağ, Anadolu’nun birçok köşesinde de yaşamını sürdüren Türklerin ata yurdu. Harıbülbül ise Karabağ’ın en güzel güllerinden biri…
Nisan ayında çiçek açmaya başlayan Harıbülbül, kimine göre renginden dolayı ‘sarı bülbül’, en yaygın görüşe göre ise bülbüle benzeyen çiçeğinden dolayı “dikenli bülbül” olarak anılıyor.
“Azerbaycan, binlerce yıldır bülbülün güle, gülün bülbüle olan aşkını anlatıp duran bir coğrafya…
Şuşa’nın dağlarında yetişen harıbülbül, yani Kafkas orkidesinin yetiştiği toprakların insanının toplumsal belleğinde yerleşen ve türkülere, masallara konu olan ve güzeller güzeli bir Han kızının vatan özlemiyle harmanlanıp günümüze kadar ulaşan öyküsü…
1780'lerde İbrahim Halil Han, Doğu Kafkasya'nın en güçlü yöneticilerinden biri olarak ortaya çıktı. Devrinde Karabağ Hanlığı çok büyük suretle gelişme gösterdi. Şuşa'da ilim ve sanat adamlarından oluşan sınıf vardı. Şehirde inşaat çalışmaları yaygındı. Şuşa inşa ediliyor, han sarayları, konutlar, kale duvarları inşa ediliyor, yeni okullar açılıyordu. Dönemin önde gelen şairi Molla Penah Vâkıf, İbrahim Halil'in davetini kabul ederek Kazah'dan Şuşa'ya gitti. Şiirle birlikte, astronomi ve matematikte bilen Vakıf, Karabağ Hanlığının tarihinde önemli bir yere sahiptir. Sarayda baş vezir görevine getirilen şair, hanlığın dış, iç ve askeri politikalarının belirlenmesinde kilit rol oynar ve çok geçmeden Karabağ Hanlığı uluslararası alanda kabul görür.
Karabağ Hanı İbrahim Halil Han’ın dünyalar güzeli kızı Ağabegüm…
  Karabağ’ın, Şuşa’nın dillere destan bağlarında adeta bir cennet gibi coğrafyada yaşamını sürdüren Ağabegüm ve Haribülbül…
 “Vatan bağı al elvandır/ Yok üstünde harıbülbül/ Bu da böyle bir devrandır/ Sesin gelsin harıbülbül…”
Azerbaycan Türklerinin kadim yurdu olan Karabağ’ın harıbülbülü, zaman geçtikçe Ağabegüm’ün öyküsüyle birlikte birçok efsaneye, masala ve türküye de konu olmuş, Kafkasya coğrafyasında dilden dile söylenip durmuş.
Karabağ’ın talihsizliklerle dolu kaderinin bir parçası olan Kafkas orkidesi, 1832 yılında Tahran’da yaşamını yitiren Ağabegüm’ün ölümünden yaklaşık 160 yıl sonra Azerbaycan Türkleri için bir kez daha acıyla anılan bir bitkiye dönüştü. 1988-1994 arasında yaşanan olayların ardından Ermenistan tarafından işgale uğrayan Karabağ topraklarında yetişen harıbülbül, Azerbaycan ve Karabağ halkı için esaret altındaki toprakların özgürlük arayışının simgesi haline dönüştü. Azerbaycan’da basılan pullardan, dağ köylerinde söylenen içli türkülere kadar yaşamın birçok yerinde vatan bağının esaret altındaki gülü olarak anılan harıbülbüle duyulan özlem, vatan parçasını hatırlatıyor bize…
Yüzlerce yıllık Türk toprağı olan Karabağ, Birinci Dünya Savaşı yıllarından itibaren emperyalist Batı devletlerinin ortak politikalarıyla etnik bir değişim yaşamaya zorlanmıştır. Bu evrede Türkiye, Karabağ’ı hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır.
Karabağ sorunundan beslenen Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İran ve Rusya gibi büyük güçlerin yanı sıra Ermenistan da tabiri caizse bu yarayı sürekli kaşıyarak sorunu çeşitlendirme yoluna gitmekte ve daima çözümsüzlükten yana tavır sergilemektedir.
 Başta Rusya ve İran olmak üzere bölge üzerinde menfaati olan diğer büyük güçler de Karabağ sorununun çözümsüzlüğünün sürekliliği için önemli bir çaba sarf etmektedir
İşte bir Nisan daha geldi geçti.  Hazar’a bakan dağlarla birlikte Karabağ’ın işgal altındaki topraklarında da harıbülbüller yeniden toprağı delip umudun türküsünü söylemeye başladı. Allı, morlu, sarılı göğüslerini yeniden özgürlük tutkusuna siper etmeye durdular. Ancak Azerbaycan Türkleri Şuşa’nın dağlarındaki harıbülbüllerin esaret altında olduğuna ve Karabağ yeniden özgürlüğüne kavuşup kendi yurtları olduğunda açacağına inanıyorlar.
Karların ardından açan çiçekler gibi, kanların ardından umut açan vatanlar olur. Kurtarılan şehirlerin coşkusu yaşanır.  İşgal altındaki Türk Dünyası toprakları, esaret altındaki vatanın her bir köşesi. Hür vatan baki kaldıkça bir umut yeşillenir, filiz olur, yükselir. Yeniden çınar olur dalgalanır.
Ben ki Türk’üm bizler ki Mete’nin soyundanız
Öyleyse yurt yoluna dökülecek bir kanız.
Ve ümit ediyorum ki Kafkas orkidelerinin ‘harıbülbül’ olarak yeniden aşkın ve özgürlüğün topraklarında, Azerbaycan Türklerinin sevgi yumağında, avuçlarında yeni bir nisan ayında yeniden fışkıracak… İşgal altındaki topraklar muhakkak asil ve soylu sahiplerine kavuşacaktır…
Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Karabağ’ımız.
Hep birlikte bu yolda haribülbül okurken
Birleşecek Karabağ Şuşa’da ki yolumuz.

 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.