Kurt Kışı Geçirir Ama Yediği Ayazı Unutmaz

Virüs nasıl ki mutasyona uğrayıp değişiyorsa, toplumun hayata bakışı, siyasetçilere olan inancı, sözünün eri olmayanlara yaklaşımı, dün dediğinin bugün tam tersini söyleyenlere duyduğu güvensizlik hali halkı irrite etmiş durumda.  

Vatandaş özü, sözü bir olan insanları mumla arar olmuş…

Ticarette, sosyal hayatta, siyasette, hayatımızın tüm evrelerinde artık bizi kandırmayacak; istediğini aldıktan sonra unutmayacak, insanları kategorize etmeyecek, kısacası yaratılanı yaratandan ötürü sevecek insanlar aranır olmuştur. 

Aslında bu saydıklarım insan doğasında var olması gereken özelliklerdir. Ancak yozlaşa yozlaşa öyle bir hal aldık ki, selam verdiğimiz, birlikte bir ömür geçirip dostluk yaptığımız, birlikte ağlayıp, birlikte güldüğümüz en yakınlarımıza bile artık güven duyamaz olduk.

Aslında benim sitemde bulunduğum bu olumsuzluk, toplum içinde birçok kişiden duyduğum serzenişin tezahürüdür. Yani yığınla insan aynı şeyden şikayet eder ama, acı olan tarafı, hiçkimse bu olumsuzluğun ortadan kalkması için kılını kıpırdatmaz. Ya da çaresiz kaldığından hayatı kendi akışına bırakmaktan başka seçeneği olmadığını düşünür.

Futbol takımları gibi, siyasi partiler de insanların bir araya toplandıkları, “Ben daha iyi oynarım!” iddiası ile ortaya çıktıkları arenalardır. Şu, bu partinin hiç önemi yoktur. Önemli olan seçilenin hangi partiden olursa olsun topluma ne verebildiği, ülkeyi, şehri nasıl yönetebildiğidir.

Doğrusunu söylemek gerekirse seçilenlerimizin birçoğu koltuğu kapacağı güne kadar farklıdır, koltuğu kaptıktan sonra da farklılaşırlar.

Seçileceği güne kadar halka kul, köle, hizmetkar nutku atar, kürsülerde çok başka kükrer, seçildikten sonra da halkın kendisine kul, köle, hizmetkar olmasını ister ve söylediklerinin tam tersini yapar ve eleştirilere de hiç kulak asmazlar. 

İsim vermek, siyasi tartışma yaratmak peşinde değilim. Günü geldiğinde elbette eleştirilmesi gereken konular eleştirilir.

Ancak şimdiki derdimiz, vatandaşın çaresizliklerine çare bulmaya çalışmak, seçilmişlerin bu halkın sorunları ile hemhal olmasına çare aramaktır.

“Nasıl olsa ben alacağımı aldım, 4-5 yıl kimseye ihtiyacım yok” havasında olanlar, bu şehrin yıllarını kaybetmesine sebep olmasınlar, insanlarının çaresiz ve kimsesiz kalmasına göz yummasınlar.

Gerçi bugüne kadar yok hükmünde değerlendirilmişler ama milletin bunu unuttuğunu da sanmasınlar.

Çünkü, “Kurt kışı geçirir ama, yediği ayazı unutmaz.” 

Bu halkın hassasiyetlerini hiçe sayıp elin çapsızlarını kendine kırmızı çizgi olarak belirleyenler elbette günü geldiğinde eleştirileceklerdir.

Her gün onlarca insanla görüşür, hasbihal eder, fikir alış verişinde bulunurum. Görüştüğüm kişilerin çoğunluğu Iğdırlı olarak sahiplerinin olmadığını, hiçbir taleplerinin yerine gelmediğini, üvey evlat muamelesine muhatap kaldıklarını ifade etmektedirler.

Bu şehrin siyasi makam sahipleri ya o koltuklarda oturmamalı ya da oturuyorlarsa eğer bu sorunlara kafa yormalıdırlar.

Yok eğer “Beni ne ilgilendirir, ben mecbur muyum falancaların sorunları ile ilgilenmeye?” diye düşünürlerse, üstlendikleri sorumluluk ile düşüncelerinin uymadığını hatırlatmak isterim.

Pandemiyi bahane etmeye hiç gerek yok, Covid-19 siyasi partilerin yaptığı toplantılara uğramıyor. Tüm partiler kendilerine göre toplantılarını yapıyor, çalışmalarını aralıksız devam ettiriyor.

Bu şehrin aksakallılarını, kanaat önderlerini, akademisyenlerini, aydınlarını ne zaman fikir alışveriş toplantısına çağırdınız da gelmediler.

Halktan kopmak siyaseten doğru bir davranış değildir.

Halkın değerlerini hiçe sayarak atamalar yapmak doğru davranışlar değildir.

Halkı umursamadan “ben dedim oldu” siyaseti uygulamak doğru davranışlar değildir.

Kandırdığınızı düşündüğünüz halk sessiz kalıyorsa, bu kabullendiği anlamına gelmez.

Bu ülkenin/şehrin insanlarından kopup, kendinizi izole ederseniz, yarın sokağa çıkıp oy istemeye yüzünüz olmaz. Ki zaten işiniz oldukça zor...

Artık vatan millet sloganları da demode oldu, “vatan millet cep ve makam” olarak bu halkın hafızasına kazındı.

Hakeza genel merkezlerde artık eskisi gibi aktif değiller. Mahallinde yaşanan olumsuz gelişmelere kulaklarını kapamış, az olsun bizim olsun zihniyetiyle hemfikir bir anlayış sergilenmektedirler. 

Oysa ki tabandan gelen bir uğultu var ve bu uğultu azımsanmayacak boyuttadır. Eğer sizler bunu önceden sezmez ve gereğini yapmaz iseniz, yarın sizler için çok geç olacaktır.

Birileri elini sokmuş Türkiye ve Iğdır’ın içine, karıştırıp duruyor.

Bizler de çaresizce izlemekle yetiniyoruz.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.