Prof. Dr. Kerem KARABULUT VERGİ SİSTEMİ VE TOPLUMSAL ETKİSİ
Tarih : 2021-11-29
Tüm Yazılar

Prof. Dr. Kerem KARABULUT



VERGİ SİSTEMİ VE TOPLUMSAL ETKİSİ

Bir toplumda uygulanan vergi sistemi etkin ve adil işlerse, o toplumun hem üretim açısından hem de toplumsal barış ve adalet duygusu açısından önemli bir istikrar yakalayacağı söylenebilir. Bu konuda ABD’nin Minnesota eyaletinde yapılan bir sosyal deney, verginin insan davranışı ve vergi ödeme isteği (vergi uyumu) üzerinde nasıl etkili olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan deney ile vergi mükellefleri dört gruba ayrılmış ve her bir gruba farklı bilgiler verilerek onların vergi uyumları araştırılmıştır. Buna göre;

Birinci gruba; alınan vergilerin eğitim, kolluk hizmeti, yangından korunma ve benzeri gibi iyi amaçlar için kullanıldığı söylenmiş, ikinci gruba; vergilerini ödemediklerinde nasıl cezalandırılacakları anlatılmış. Üçüncü gruba; vergi formlarını doldurma konusunda sorun yaşadıklarında nasıl yardım alabilecekleri öğretilmiş. Dördüncü gruba ise yaşadıkları eyaletteki vatandaşların yüzde 90’ından fazlasının vergi yasası yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri söylenmiştir. Bu gruplardan en istenilen düzeyde vergi ödeme uyumunun gerçekleştiği grup, dördüncü grup olmuştur. Buradaki psikolojik etki şudur;

Vergi yasasının gereğini yerine getiren vatandaşların sayısının çok olduğu mükelleflere söylenince veya algılatılınca, vergi kaçıranların sayısında düşüş olmaktadır. Yani insanlar adaletli ve etkin işleyen bir vergi yasası olduğunu düşündüklerinde vergi kaçırmamaktadırlar.

 Peki adaletli ve etkin işleyen bir vergi sistemini kurmak için nelere dikkat etmek gerekmektedir? Bunun için aşağıdaki üç unsurun etkin işlemesini sağlamak gerekmektedir. Bunlar;
Vergi oranlarının ödeme gücüne uygun olması,
Vergi denetimlerinin etkin olması,
Vergi cezalarının caydırıcı olması.

Şimdi bu üç unsurun ne anlama geldiğini ve ülkemiz açısından nasıl işlediğine bakabiliriz. Vergi oranlarının mükellefin ödeme gücüne göre olması öncelikle düzenlenmesi gereken bir husustur. Buradan anlaşılması gereken mükelleflerin ödedikleri vergiden dolayı ağır bir yük hissetmemesidir. Maliye tekniği ile “vergi yükü” denilen ve belli bir dönemde ödenen toplam verginin o dönemde elde edilen toplam gelire oranlanması yoluyla elde edilen bu oran yükseldikçe, mükelleflerin “vergiden kaçınma” (vergi konusu bir faaliyeti gerçekleştirmekten vazgeçmeyi ifade eden ve konusu suç teşkil etmeyen davranış) ve “vergi kaçakçılığı” (ödenmesi gereken bir vergiyi yasalara aykırı olarak ödememe) davranışları artar. Bir ülkede, Vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığı ne kadar yüksek ise üretim ve istihdam da o kadar  olumsuz etkilenir. Ayrıca, vatandaşların devlete güven ve adalet duygusu zarar görür.

Birinci maddeyi Türkiye açısından toplam vergi yükü karşılaştırması ile açıklamak mümkündür. Buna göre 2018 yılı verilerine göre, Türkiye’deki vergi yükü yüzde 24,4 iken, bu oran İsveç’te 43,9; Fransa’da 46,1; Avusturya’da 42,2; Yunanistan’da 38,7; Almanya’da 38,2 ve ABD’de 24,3’tür (Çağdaş; 2020: 91). Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: Türkiye’de toplam gelirden alınan toplam vergi çoğu gelişmiş ülkeden daha azdır. 

Türkiye’de vergi oranlarının da çoğu gelişmiş ülke ya aynı düzeyde veya daha düşük olduğu söylenebilir. Türk vergi sistemi açısından düzeltilmesi gereken durum, vergilerin dolaylı (tüketimden alınan) ve dolaysız (gelirden alınan) yapısının değiştirilmesidir. Eğer dolaysız vergilerin yüzde 35’lerde olan oranı yüzde 50’den yukarıya çıkarılabilirse vergi etkinliği açısından önemli bir başarı sağlanmış olacaktır. 

Vergi denetimleri etkin vergi sistemi oluşturabilmenin en önemli ikinci unsurudur. Literatür bilgilerine göre, bir ülkedeki vergi mükelleflerinin en az yüzde 50’si denetlenmelidir. Çünkü mükelleflerin ödeme gücüne göre uygun ayarlanan verginin etkili bir şekilde toplanabilmesi için denetiminin yapılması gerekir. Vergi denetimleri çoğaldıkça, vergi kaçakçılığı azalacaktır. Türkiye açısından bakıldığında, vergi denetimlerinin çok yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Verilere göre, Türkiye’de mükelleflerin yüzde 1 ila 5 arasında bir denetim yapılabilmektedir. Bu oranın maliye literatürü verilerine göre çok yetersiz olduğu görülmektedir. Bu nedenle, en az yüzde 50’lerde denetim sağlanmadıkça vergi kaçakçılığını etkin önlemek çok zordur.

Etkin bir vergi sistemi oluşturmanın üçüncü ayağı ise vergi cezalarının caydırıcı olmasıdır. Vergi oranları uygun ve vergi denetimleri etkili yapılsa bile cezalar caydırıcı değilse, devletin vergi toplaması zorlaşır. Vergi cezalarının caydırıcılığını artıran en önemli yollardan birisi de vergi aflarının sık aralıklarla çıkarılmamasıdır. 
Vergi oranları adaletli kılındıktan ve denetim de yapıldıktan sonra vergisini ödemeyen mükellefler affedilmemelidir. Eğer affedilirse vergi gelirleri beklenen düzeyde olmaz. Maliye literatürü vergi aflarına, ihtiyaç olması halinde “bir nesil boyunca bir defa başvurulabilir” öngörüsünde bulunmaktadır. Bu da 25-30 yılda  vergi affının çok ihtiyaç olmuşsa çıkarılabileceğini göstermektedir. Oysa Türkiye’de 1950’den günümüze kadar özellikle siyasi beklentiler ile “ortalama her iki yılda bir” vergi affı çıkarılmıştır. Bu durum, mükelleflerin önemli bir bölümünün vergilerini ödeme konusunda isteksiz kalmalarını ve vergi sisteminin etkinliğini olumsuz etkileyebilmiştir.

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası