Cabbar ŞIKTAŞ Diplomatik İlişkilerde 30. Yıl
Tarih : 2022-01-14
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



Diplomatik İlişkilerde 30. Yıl

13 Ocak 1990 yılında Rus esaretinden kurtulmak için ayağa kalkan Azerbaycan halkı, Merhum Ebulfez Elçibey önderliğinde Azadlık Meydanı'nda "Özgürlük!" diye slogan atıyordu.

Kızıl Ordu  Azerbaycanlıların bu başkaldırısını hazmedemediği için 20 Ocak 1990 günü kanlı bir baskın gerçekleştirdi ve göğsünü tanklara siper eden onlarca Azerbaycanlıyı şehit etti, yüzlercesini de yaraladı.  

Bağımsızlık yolunda canlarını bir saniye bile düşünmeden feda eden Azerbaycan Türkleri, bağımsızlıklarını kanlarıyla elde etmiş, üç renkli bayrağımızın gönderde dalgalanmasını sağlamışlardı.

Yapılan bu bağımsızlık girişimi diğer Türk Cumhuriyetlerine de sıçramış ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin dağılmasıyla son bulmuştur.

Bağımsızlık mücadelesinin ardından 1991 yılında Ermeniler Karabağ’da Azerbaycan şehirlerine saldırmaya başladı.

Kızıl Ordu destekli Ermeni saldırıları tüm şiddetiyle devam ederken 14 Ocak 1992 yılında Türkiye ile Azerbaycan arasında diplomatik ilişkiler başladı.

Azerbaycan ile Türkiye arasında başlatılan diplomatik ilişkilerin ardından bölgede intikam alma kindarlığı ile Kızıl Ordu destekli Ermeni çeteleri silahsız, savunmasız olan Azerbaycan vatandaşlarına 1992 yılında 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece Karabağ’ın Hocalı kasabasına saldırarak yüzlerce Azerbaycan vatandaşını katletti, binlercesini yaraladı ve bir milyondan fazla insanı göçe zorladı.

14 OCAK 1992 - BİR MİLLET İKİ DEVLET ARASINDA DİPLOMATİK İLİŞKİLERİN KURULMASININ 30. YILI  

 30 yıl önce bugün Türkiye ile Azerbaycan arasında başlatılan diplomatik ilişkiler, 1993 yılından sonra gelişerek güçlenmeye başladı.

Umumillider Haydar Aliyev 1991, 92 ve 93 yıllarında Nahçivan Ali Meclis Başkanıydı. 1993 yılında Azerbaycan’da yaşanan otorite boşluğu halkın Haydar Aliyev’i Cumhurbaşkanı olarak görmek istemesi neticesinde, Aliyev Nahçivan’dan ayrılarak Azerbaycan Bakü’ye gitmiş; nihayetinde Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturarak kaos içerisindeki Azerbaycan’ı yönetmeye ve kısa sürede de toparlanmasını sağlayarak, Azerbaycan'ın bölgede yükselen bir değer olması yolunda çalışmaya başlamıştır.

1991 yılından başlayarak süreci imkanlar ölçüsünde takip eden bir gazeteci olarak yukarıda sıraladığım hadiselerin 20 Ocak 1990 hariç diğer tüm gelişmelerini yerinde görmüş, yaşamış birisi olarak değerlendiriyorum.

Bağımsızlıktan sonra ülke yönetimini ele alan ve ilk seçimde Merhum Ebulfez Elçibey kısa süreliğine Cumhurbaşkanı seçildi ve Rus maşası Askeri Komutan Suret Hüseyinov, Ebulfez Elçibey’i devirmek üzere  Gence’den yola çıkarak Bakü’ye doğru hareket etmeye başladı.

Merhum Elçibey de, kardeş kanı dökülmesin düşüncesi ile Cumhurbaşkanlığı görevini bırakarak Nahçivan’ın Kelekli köyüne dönerek inzivaya çekildi.

Bu arada Nahçivan Ali Meclis Başkanı Haydar Aliyev’i arayan Elçibey, Aliyev’i Bakü’ye davet etmiş ve yetkiyi devralmasını talep etmişti.

Bir ülkeyi kurmak, bağımsızlığına kavuşturmak ne kadar şerefli bir işse, o devleti koruyup kollamak, geliştirip güzelleştirmek de o kadar şereflidir.

Azerbaycan tarihini okuduğumuzda nice bedeller ödendiğini, nice soykırımlara maruz kalındığını görürüz. 1993 yılında Haydar Aliyev Azerbaycan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Azerbaycan’ın kaderi değişti. Ezilen, horlanan, toprakları işgal edilen Azerbaycan; kendi ayakları üzerinde durmayı başaran, kendini geliştiren, dünyaya entegre olan bir ülke olmaya başladı.  

Merhum Haydar Aliyev’in attığı temelleri geliştirip güçlendiren oğlu, Türk Dünyasının gururu, Karabağ Fatihi İlham Aliyev, babasının vasiyetini yerine getirmiş ve işgal altındaki Karabağ topraklarını işgalden kurtararak dünya Azerbaycan Türklerinin başını ucaltmıştır.

Türkiye ile Azerbaycan 30 yıldır diplomatik ilişkiye sahipti ama, diyaloglar hep seviyeliydi. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bir millet iki devlet” şiarı ile birbirilerine “gardaş” diye sarılmaları bu ilişkileri dönemlerinin en üst seviyelerine taşımıştır. Zira bu gardaşlık bağı sayesinde ve güç birliği neticesinde Azerbaycan ordusunun kahraman yiğitleri Ermeni işgali altındaki topraklarımızı kurtarmış ve özgürlüğüne kavuşturmuştur.

DOSTLAR BİRLEŞİRSE, DÜŞMANLAR DA BİRLEŞİR

Öncülüğünü Türkiye’nin yaptığı Türk Birliği elbette ki düşman birliği de doğurur.

Yani Türk devletleri kendi aralarında birlik oluşturursa, karşıtları da birlik oluşturup bu birliğe zarar vermeye çalışırlar.

Hakeza Kazakistan’da yaşananlar bunun bariz bir örneğidir.

Sovyetler Birliği'nden ayrılırken yapılan anlaşma gereği olası bir iç karışıklıkta Rus ve müttefiklerinin müdahale şartı gerekçesi ile bugün Kazakistan’a Rus ve Ermeni askerleri girmiş ve sözde göstericilerin yaptığı eylemlerin önünü almaya çalışıyorlar.

Oysa herkes biliyor ki bu kışkırtmanın arkasında Ruslar var. Ruslar halen 1990’ı unutmuş değiller. Haliyle her fırsatta intikam alma peşinde olacaklardır.

RUSLARIN KARABAĞ’DA DA HESABI VAR

Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlanan 44 günlük savaşın ardından Aliyev ve Paşinyan’ı Moskova’da ateşkes anlaşması için arabulucu rolü ile bir masa etrafında buluşturan Putin, burada da sinsi bir plan işletmekteydi.

Karabağ’da ateşkesin ardından Hocalı, Hankendi, Hocavend, Ağdere bölgeleri 5 yıl Rusların gözetiminde ortak yaşam modeline uygun olarak kalınacak denilmiş ve imza altına alınmıştır. Ancak Ruslar o bölgelerden çıkış yapmak isteyenlere izin vermezken, Rusya’nın çeşitli bölgelerinden Ermenileri toplayarak Rus pasaportu ile bölgeye yerleştiriyor.

Bu sinsi hareketin bir plan dahilinde olduğu bilinen bir gerçektir. Kazakistan hadiselerinin ardından bazı şeylerin daha da belirginlik kazandığı görülmektedir.

Türkiye ve Azerbaycan süreci kararlı adımlarla takip etmektedir.

Önümüzdeki dönemin neler getireceğini hep birlikte göreceğiz.

Zengezur Koridoru açıldıktan sonra taşlar biraz daha yerine oturacaktır. 

 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.