Cabbar ŞIKTAŞ KİM NE YAPARSA KENDİNE YAPAR
Tarih : 2022-07-01
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



KİM NE YAPARSA KENDİNE YAPAR

Hepimiz etten kemikten ibaret; beyni, aklı, hissi, nefsi olan canlı varlıklarız.

Kimi zaman nefsimize yenilir hatalar yaparız kimi zaman aklımızla hareket eder doğru adımlar atarız.

Ama her iki halimizde de bizi anlayan birilerinin olmasını isteriz.

Masumlar hariç, beşerin her şekilde hata yapması mümkündür.

Hata yapan beşer genellikle birilerinin onun sesi olmasını ister.

Bu pişmanlık hissidir.

Zira yaptıklarının yanlış olduğunu anlamış, geri dönebilmek için çırpınan, yardım edilmesini bekleyen kişiye has özelliklerdir bunlar.  

Belki bir omuz, belki kuru bir söz, belki ufak dokunuşlar, kişinin yaptığı hatadan pişmanlık duymasını sağlayabilir, kim bilir belki bir ömür aldığı ders ile bir daha aynı veya benzer hatalara düşmemek için çalışacaktır.

İnsan psikolojisi çok ilginçtir, kibrim yok der ama övgü bekler.

İsminden söz edilmesini ister.

Yaptıklarının takdir edilmesini bekler.

Hata yaptığında da birilerinin onu sahiplenmesi ister.  

Hata yapmadan önce didaktik nitelikli hiçbir sözden etkilenmez.

Ama hatadan sonra boynu bükük nasihat ve ilgi beklemeye başlar.

OLUMSUZ YANIMIZI ASLA KABUL ETMEYİZ

Adına ne denir bilmem.

İnsan her şeyden önce hatalı olduğunda, ben haksızdım, diyebilmelidir.

Belki birçoğumuz sosyal medyadan izlemişizdir.

Trafikte tartışan iki kişi aracından indiğinde biri elinde sopayla diğerine saldıracakken, saldırıya uğrayacak olan kişi tamam, tamam, tamam diyerek kendine saldırmaya çalışan kişiye sarılır ve olay oracıkta çözüme kavuşur.

Bu nefsi kontrol edebilmektir.

Az önce izlediğiniz sahnede, tamam, tamam, tamam diyen kişi nefsini kontrol etti ve az önce “hasmı” olacağı kişiye sarılarak “hısmı” yaptı.

Yani insan nefsini yenebilmeli, hayatının her evresinde hata yaptığında ben hata yaptım diyebilmelidir.

Böyle insanlar asla kaybetmezler.

Ama hatasını kabul etmeyenler, hatta üstüne üstüne giderek karşısındakileri hatalıymış gibi göstermeye kalkışanlar hayatta hiçbir şeyi çözüme kavuşturamazlar.  Yaptıkları her iş sürekli muallakta kalır. Dostlukları olmaz, olsa da pekişmez.

İNSANI DİĞER CANLILARDAN AYIRAN BÜYÜK MARİFETİ

Dünyamızda sayısız canlı türü vardır.

Canlıların büyük çoğunluğu hisleri ile hareket ederler.

Ya da yaratanın programladığı şekilde yaşamlarını sürdürürler.

Hepimizin izlediği videolardaki kedi, köpek, kuş gibi hayvan türleri yaptıklarıyla bizleri şaşkına çevirebilirler. Peki sırf bizim "iyi" olduğumuz konularda, bizden "iyi" olmadıkları için diğer canlılardan daha mı üstünüz? Sırf kendimize medeniyetler inşa ediyoruz diye mükemmel mi olduk? Tartışılır...
 
İnsan aklıyla, duygusuyla, mantığıyla üretebilen bir canlıdır. Tüm yapabileceklerimizin yanında, neyi yaptığımız da neden yaptığımız da önemlidir.

İnsan da duygusunu yitirirse, hissedemezse, akledemezse hayat zorlaşır.

Hayatımızı kolaylaştırmak da kendi elimizde, zorlaştırmak da kendi elimizdedir.

İnsan olarak hoşgörümüzü, iyi niyetimizi, barışseverliğimizi, yardımseverliğimizi unutmaz isek; hayatımızı yaşanabilir hale getirir, kolaylaştırabiliriz.

Yok eğer mevkimizin, makamımızın, paramızın, bileğimizin gücünü kullanıp etrafımızdaki insanlara zulmedersek, biat etsinler diye onlara baskı kurarsak, sırf bizden değil diye ekmeğiyle, işiyle, geleceğiyle oynarsak, bu insanlığımızı kaybettiğimizi gösterir.

İnsan odur ki, elindeki gücü, kuvveti etrafına pozitif enerji olarak sunabilsin.

İnsan odur ki, görüldüğü yerde buyur edilsin.

İnsan odur ki, meclise girdiğinde kimse onun var olan “geçici” gücüne göre değil de edindiği saygınlığa göre hürmet görsün.  

SON SÖZ

Kim ne yaparsa bilsin ki kendisine yapar. 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.