SEÇİM YAKLAŞTIKÇA SİYASİ SOHBETLER ARTIYOR

Millet İttifakı'nın erken seçim taleplerine, Cumhur İttifakı'nın lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sürekli olarak 2023 yılını işaret etti ve erken seçim olmayacağını her platformda dile getirdi.

Artık Millet İttifakı da erken seçim dememeye başladı.

Çünkü artık seçimi erkene almak bir iki ay olursa olur, onun dışında erkene alınacak bir durum kalmadı ve 2023’e çok az bir zaman kaldı.

Bugün itibariyle konuyu değerlendirecek olursak, 24 Haziran 2018 yılında yapılan genel seçimlerden sonra normal zamanda seçimlerin yapılacağını düşünecek olursak genel seçimlerin 18 Haziran 2023 yılında yapılacağı ve artık bir yıldan az bir zaman kaldığı herkesçe kabullenilmektedir.

Bu bir yıllık sürede bir sonbahar, bir kış ve bir de ilkbahar var. Haziran’da  ortalık hem siyasi olarak  ısınmış olacak hem de iklim olarak ısınmaya başlayacaktır.

Yani yasa bu tarihleri emretse de, meclisin alacağı karar doğrultusunda seçimler belki bir iki ay öne çekilebilir.  

20 yıldır iktidarda olan Ak Parti, yirmi yılda 5 kez milletvekili seçimi, 2023 yılındaki seçimle birlikte 6. kez sandığa gitmiş olacaktır. Bunun yanında belediye, referandum, Cumhurbaşkanlığı seçimleri falan derken defalarca sandığa gidildi.

Yani Ak Parti iktidara geldiği gün doğan çocuklar artık 20 yaşını bitirip 21’den gün almaya başladılar.

Uzun bir süre partiyi birinci parti olarak koruyabilmek bence önemli bir başarı.

Dün kendini eleştirenleri bugün saflarına dahil eden yetenekli bir parti.

Siyasi olarak kaybettiklerinin yerini, yine siyasi olarak başkaları ile tamamlayabilen siyasi akla sahip bir parti.

Zira bu saydıklarım olmamış olsaydı Ak Parti şu anda geçmişteki DYP ve ANAP çizgisine gelmiş olurdu.

20 yılda izledikleri politika sayesinde bunu önlemeyi başardılar.

MHP lideri Devlet Bahçeli Cumhur İttifakı kurulmadan önce Ak Parti ve lideri Erdoğan için birçok eleştiri yapmış, karşılıklı hakaretlere varan sözler sarf etmişlerdi.

Hatta bir dönem öyle bir hal almıştı ki; MHP'liler, oylarını bölüp Ak Parti’ye oy verenleri dövmüş, işyerine zarar vermiş, tehdit etmişlerdi.

Ama şimdi durum tam tersi oldu. MHP lideri Devlet Bahçeli, Ak Parti lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan bizim liderimizdir, diyor.

Hakeza Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu, Doğu Perinçek gibi isimler de dün eleştirdikleri Ak Parti saflarına dahil olmuş, şimdi de Ak Parti’yi savunarak, Ak Parti'ye söz söyleyenleri eleştiriyorlar.

Merhum Süleyman Demirel’in şu sözünü binlerce kere telaffuz etmiş, işitmiş, yazarların kaleminden okumuşuzdur: “Siyasette dün dündür, bugün bugündür.” Yani dün öyle demiş olabilirsin, ancak bugüne bakmak gerekir diyor Merhum Demirel.  

Dünler geride kaldı.

20 yıl önce Ak Parti’nin iktidara gelirken kullandığı dil ile, şimdiki diline dikkat ederseniz oldukça farklıdır.

Ak Parti dün her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almıştı.

Bugün en büyük milliyetçi Ak Parti’dir.

Dün dost olduklarıyla bugün hasım.

Dün hasım oldukları ile bugün dost.

Yani değişim her yerde olduğu gibi, siyasette de çok yönlü yaşanmaya devam ediyor.

SEÇİM YAKLAŞIYOR

Aslında her parti kendine göre seçim startını vermiş durumdadır.

Şu anda tüm partilerin teşkilatları harıl harıl 2023 yılında yapılacak olan seçime odaklanmış, gelen aday adaylıklarını değerlendiriyor, siyasi çalışmalarını derinleştiriyorlar.

Aslına bakarsanız Iğdır’ın adı büyük, kendi küçük bir şehirdir. Şehrin bir ucunda bir kelime söz edin, aynı gün tamamında yankı dediğiniz sözü işitir.  

Yani kişiler birbirini yedi sülalesiyle tanıdığı için herkes herkesin geçmişini, bugününü çok iyi biliyor.

Halk birbirini iyi tanıdığı için siyasi gelişmeler anında Iğdır gündemine oturur, aday olmak isteyen kişinin halktaki karşılığı olumlu veya olumsuz anında gün yüzüne çıkar.

Yani hangi parti kiminle hareket edecek olursa o kişinin geçmişi anında tüm seçmenin elindedir. Hemen aynı gün tüm şeceresi serilir, artısı, eksisi masaya yatırılır; partisinin gücü nispetinde alacağı oy ile kendi kişisel oylarıyla kazanıp kazanamayacağı henüz sandığa gitmeden netlik kazanır.  

Siyasi partilerin oluşturdukları Cumhur ve Millet ittifaklarının halk tarafından değerlendirmesi nasıl yapılıyorsa, gösterecekleri adayların değerlendirilmesi de aynı paralelde ve hatta çok daha derinlemesine yapılacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Ancak evdeki hesabın pazara uyması için ittifak içindeki partilerin bizim gibi küçük illerde ittifak adayını teke indirerek strateji yapmalarında fayda görüyorum.

Şöyle ki; Cumhur İttifakı, Ak Parti ile MHP ikisi de ayrı ayrı aday gösterirlerse her ikisinin de kazanması oldukça zor olur. Ama ikisinden biri aday gösterirse şansları daha çok artar diye düşünüyorum.

Hakeza aynı durum Millet İttifakı için de geçerlidir. Millet İttifakı'nda bulunan 6 partinin de Iğdır’dan aday gösterdiğini düşünürseniz her biri parça parça oylar alacak ve alınan oylar salt çoğunluğu yakalamaya yetmeme ihtimalini doğuracaktır.

Ama anlaşır da, Iğdır’da başka, Kars’ta başka, Ağrı’da başka aday etrafında birleşirlerse daha çok başarılı olurlar diye düşünüyorum.  

Her iki ittifak grupları da bunu yapmadıkları takdirde sadece Cumhurbaşkanlığı seçiminde ittifak kurmuş olacaklar ve bu ittifakı da pek başarılı götürebileceklerini sanmıyorum. Çünkü, örneğin Ak Parti ile MHP Cumhurbaşkanlığında ittifak etseler, milletvekilliğinde kıran kırana bir mücadele içinde olacaklardır. Haliyle bu yarışları Cumhurbaşkanlığı oylarına da yansıyacaktır.

Zira Millet ittifakı adayları da birbirleri ile yarış içinde olacak, yeri gelecek birbirlerine ağır eleştiriler getirerek oy devşirmeye çalışacaklardır. Haliyle bu çekişmeleri Cumhurbaşkanı adaylarına da yansıyacaktır.

Zaten seçim sonrası net tablo ortaya çıkacaktır. İttifak vekillerinin aldığı oylar ile, destekledikleri Cumhurbaşkanının aldığı oylar benim şimdi anlatmak istediğim tabloyu net olarak ortaya koyacaktır.    

İKTİDARDA OLAN YIPRANIR

Normalde iktidar partileri yöneten pozisyonunda olduklarından her olumsuzluktan etkilenir ve yıpranırlar. Ak Parti 20 yıldır iktidarda. Bu süre zarfında ülkenin çok iyi yönetildiği günler de oldu, başta ekonomi olmak üzere hatalı politikalar sebebiyle ülkenin kriz dönemleri de oldu.

Şu anda ülkede hüküm süren ana başlık ekonomi. Türk Lirası’nın alım gücünün dip seviyelerde olmasıyla memur, işçi, köylü, küçük esnaf, işveren aşılması zor günlerden geçiyorlar.

İşçi maaşları bir yılda yüzde yüz artı. Şu anda bir işçi 5.500 TL maaş alıyor. İşveren bu maaşı ödemekte zorlanıyor, işçi de aldığı bu parayla geçinemiyor.

Yani işveren de mutsuz, işçi de mutsuz.

Her olumsuzlukta işverene yüklenen hükümetler, işvereni de işsiz konumuna düşürüyor.

Giderler gerçekten çok fazla, gelirde bir değişiklik olmadığı zamanlarda bile giderlerde yüzde yüzlük artışların olması işvereni zor duruma sokmaktadır.

Bu olumsuzluklar görmezden gelinse de ciddi manada karşılığı vardır. Şu anda İktidar partilerinin milletvekilleri sahaya indiklerinde karşılarına çıkan ilk konu ekonomi olmaktadır.

Anlayacağınız 2023’te yapılacak olan seçim kolay bir seçim olmayacaktır.

Ortalıkta gezinen ama ayağını sürüyerek ilerleyen birçok kişi çaresizliğinden aday olacak gibi gözüküyor.

Kimlerin aday adayı olarak ismi öne çıkmış şimdilik isim telaffuzunda bulunmak istemiyorum.

Biraz daha olgunlaşması gerekiyor.

Her şeyin daha güzel olması ümidiyle…  

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası