Cabbar ŞIKTAŞ HOŞGÖRÜ OLMASA HİÇBİR ŞEY OLMAZ
Tarih : 2022-10-16
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



HOŞGÖRÜ OLMASA HİÇBİR ŞEY OLMAZ

Yıl 1992 Iğdır daha henüz yeni il olmuştu, okul sayımız çok az, hatta yetersizdi.

Iğdır’da Anadolu lisesi yoktu. Anadolu lisesine gitmek o yıllarda bir ayrıcalıktı.

Eğitim kalitesi mi, öğretmen farkı mı, öğrencilerin başarısı mı bilinmez, Anadolu lisesinden mezun olan öğrencilerin çoğu önemli üniversiteleri kazanırlardı.

Eğitime gönül veren bir grup insan; dönemin Iğdır Milli Eğitim Müdürü Nurettin Aras, Merhum Av. İbrahim Bozyel ve gazeteci olarak ben, Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde bir dernek kurulmasına ön ayak olduk. 

Kurulan bu dernek bir Anadolu lisesi yapmaya karar verdi.

1992 yılında ülkemizdeki 76 şehirden biri olmuş Iğdır’ın ekonomisi iyi durumda olmayan bir iş dünyası vardı. 

Biz de ilk adım olarak okul için yardım toplama kampanyasına İstanbul’dan başladık.

Merhum Av. İbrahim Bozyel, dönemin Milli Eğitim Müdürü Nurettin Aras ve ben İstanbul’a gitmek için program yaptık. Tam yola çıkacaktık ki Merhum Av. İbrahim Bozyel’in amcasının oğlu Yusuf Bozyel hakkın rahmetine kavuşunca Merhum Av. İbrahim Bozyel gelemedi ve biz Nurettin Aras ile İstanbul’a giderek Iğdırlı hemşerilerimizi ziyaret etmeye başladık.

İstanbul’da birçok hemşerimizle görüştük. Mesela şu an isimlerini anımsadıklarımızı sıralayacak olursak; Merhum Mikail Göleli, Hakan Aksu, Mehmet Aras, Suat Aray, Merhum Mehmet Tahan, Ekber Yeşil gibi onlarca hemşerimizle görüştük.

Ama hepsini bir araya getirebilecek bir organizasyona ihtiyacımız vardı.

Bağcılar’da İmam Ali Cami’nin hemen yanında, o yıllarda Halkalı merkezli yayın yapan Alemdar gazetesinde, Zeynebiye Cemaati’nin dini hocası, lideri, Selahattin Özgündüz ile görüşmeye gittik.

O güne kadar Selahattin Özgündüz Hoca ile hiç görüşmemiştim.

Ama ismini biliyordum. Hatta Alemdar gazetesinde Türkiye Caferileri lideri Selahattin Özgündüz ibaresi yazıldığı için de tepkiliydim.

Selahattin Hoca ile Alemdar gazetesinde buluştuk, Nurettin Hoca ile birlikte meramımızı ilettik, Iğdır’da bir Anadolu lisesi yapmak istediğimizi belirttik ve iş insanlarından yardım talep ettiğimizi söyledik.

Selahattin Hoca bizi dinledi ve: “Yaptığınız iş güzel bir iş, ben ve tanıdıklarım elimizden gelen her desteği veririz inşallah. Laleli’de Hacıbozanoğulları restoranı var, bir yemek tertip edelim ve herkesi oraya davet edelim. Orada yardım toplarız.” dedi.

Okul için görüşmemiz tamamlandıktan sonra ben söz alarak şöyle dedim:

“Hocam gösterdiğiniz ilgi ve alakaya teşekkür ederim. Ancak şöyle de bir konu var ve bu konuda beni aydınlatmanızı talep ediyorum.” dedim.

Buyurun, dedi.

“Alemdar gazetesinde Türkiye Caferileri lideri olarak haber yapılmış, benden böyle bir onay aldınız da öyle mi benim liderim oldunuz?” dedim.

Selahattin Hoca o yıllarda gazetenin yöneticisi olan Celil Gündoğdu’ya seslendi ve içeri giren Gündoğdu’ya, cevap ver, dedi.

Sorumu bir daha tekrar ettiğimde Celil Gündoğdu şöyle cevap verdi:

“Biz gazete olarak bunu haber yaparken enine boyuna konuyu değerlendirdik, İstanbul merkezli ve özellikle Selahattin Hoca’nın ülke genelindeki kabulünü göz önünde bulundurarak ve geniş bir istişarenin sonrasında böyle yazmaya karar kıldık. Sonuçta hiçbir topluluk lidersiz değildir. Selahattin Hoca’mız da toplumun her sorunuyla bire bir ilgilenen, devletin muhatap aldığı bir vizyona sahip olması sebebiyle bizi bu işe yönlendirmiştir.” dedi.

Ben yine de itiraz etmiş, bunu kabul etmiyorum demiştim.

Aradan yıllar geçti, benim Selahattin Hoca’nın liderliğini kabul etmeyişime rağmen zaman zaman İstanbul’da yollarımız kesiştiğinde çeşitli konularda sohbetlerimiz olurdu.

Yaklaşık 30 yıldır Selahattin Özgündüz Hoca’yı tanıyorum. 

Türkiye Caferileri lideri unvanından doğrusunu söylemek gerekirse rahatsız olmuyorum.

Belki yaptığı bazı açıklamalar, üslubundan ötürü hoşumuza gitmeyebilir. Ama bu açıklamaların ardından sert tartışmalara tutuşmak öncelikle önderlik ettiğiniz toplumlara, size sevgi besleyen insanlara zarar verir.  

Herkes kendi penceresinden bakınca hataya meyledebilir. Önemli olan; gelişmeleri derinlemesine idrak edebilmek, yangına körükle gitmemek, akıllıca hareket edebilmektedir.

Şahsen benim gözlemim, Selahattin Hoca’nın milli bir duruşu, tavrı da benimsiyor olduğudur. 

Gerek ülkemiz dahilinde ve gerekse Azerbaycan konusunda ortaya koyduğu tutum son derece değerlidir.

Ülke genelinde Caferilerin lideri unvanını benimseyen, buna saygı duyan kişilerin duygularına hitap eden açıklamalar yaptığını da düşünüyorum.

Belki bu yazımdan ötürü bana da niye böyle bir çıkış yaptın diyenler olacaktır.

Ben ne yaptığımı gerçekten biliyorum.

Çok takva ehli birisi değilim. 

Ama dini dar birisi de değilim.

Onun için Selahattin Hoca’nın çıkışlarında, sözlerinde olmasa dahi söylemlerinde yanlışlar olabilir, bu başka bir eksende tartışılır fakat söylediğim gibi özü itibariyle yanlış bir kelam ettiğini düşünmüyorum.

Kaldı ki topluma liderlik yapan her bir değerimizin benzer düzeyde hataları, yanlışları vardır, olmaya da devam etmektedir.  

Bu hatalardan dolayı toplumu birbirine düşman kıldırmak, sosyal ağlarda hakaretler yazmak üstlendiğiniz misyonla kesinlikle bağdaşmamaktadır.   

Birçoğumuzun münferit hataları, yanlışları olmuştur. Bu hataları bayraklaştırıp propaganda malzemesi yapmak inanın kimseye bir fayda sağlamaz.

Bu bağlamda diyorum ki, Selahattin Özgündüz, Kadir Akaras, Hüseyin Hatemi, Zeki Tümay, Veli Beder, Hürriyet Varol, Kazım Şıktaş’lar bizim birer değerimizdirler, kıymetlidirler, toplumun kulak astığı kanaat önderleridirler.

Özgündüz’ün, Türkiye Caferileri lideri unvanı ile taltif edilmesi, basın yayın organları ile kamuoyunun bu şekilde hitap etmesi, Cumhurbaşkanı dahil tüm siyasi parti başkanlarının özellikle İstanbul merkezli Aşura törenlerine iştirak etmesi inanın bende hiçbir rahatsızlık yaratmadığı gibi hiç kimsede de böyle bir rahatsızlık yaratmamıştır.

Hakeza Kevser grubunun içerisinde de son derece bilgili, saygın alimler bulunmakta ve verdikleri hizmetler eğitim alanında çok başarılı sonuçlar doğurmaktadır. 

Kevser grubu bünyesinde bulunan ON4 TV’nin yayın akışı tüm insanlarımız tarafından beğeniyle izlenmekte ve istifade edilmektedir.

Yani din alimlerinin tamamı için aynı duygular beslenmekte, tamamı toplumun saygısına mazhar olmaktadır.

Kevser yayınlarının okuyucu ile buluşturduğu kitaplar gerçekten çok değerlidir. Yani futbol takımı tutarcasına alimler arasında şunu bunu tutma yarışında olmak gerçekten temsil edilen mektebe zarar verir.

Rol modelimiz Resullullah ise, rol modelimiz Ehli Beyt, 12 İmam ise onların hayat felsefesini esas alarak yaşamalı, dağıtmamalı, toparlamalı, birlik ve bütünlük içerisinde olmalıyız.

İnsanların birbirini boğazlayacak şekilde davranması, birbirlerine sosyal medya üzerinden hakaretler yağdırması; insanların taraflara, kutuplara ayrıştırılması son derece yanlış, yakışıksız, uygunsuz davranışlardır.

Ülkemizin dört bir yanına dağılmış olan hemşerilerimizin, kanaat önderlerimizin, siyasi ve dini söz sahiplerimizin, iş dünyasının etkili isimlerinin mutlaka sağduyulu yaklaşım sergilemesi, insanları aklıselime davet etmesi, tartışmaları, kırgınlıkları, küskünlükleri bir tarafa bırakması gerekmektedir.

Her insanda az veya çok ego olur, kibir olur, bir an için kendini kaybetmişliği olur. Önemli olan son noktada durumun vahametinin farkına varabilmek, durumu kontrol altına alabilmek ve gereğini yapabilmektir.

Ben Iğdır’dan herkese sesleniyorum ve şunu diyorum.

Biri çıksın bir yemek tertip etsin ve orada herkes birbirine sarılıp helallik alsın.   

Aksi halde bu toplumu, birbirine düşman olmuş bireyler olarak orta yerde bırakırsınız. 

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.