Cabbar ŞIKTAŞ NEYİN PEŞİNDESİNİZ?
Tarih : 2022-11-26
Tüm Yazılar

Cabbar ŞIKTAŞ



NEYİN PEŞİNDESİNİZ?

Bazen absürt ifadeler karşısında insan söyleyecek söz bulamaz.

Bazen sadece bir köşede oturup uzun uzun izlemek, dinlemek ve yaşanan gelişmeleri hayretler içinde yorumlamak ister ama susmayı tercih eder.

Bazen yorum yapmak istersin ama sözler boğazında düğümlenir, bu insanlar neyin peşinde der yine suskunluğa bürünürsün.  

Devlet ve millet olarak etrafımızda cereyan eden olaylara yıllardır kimi zaman seyirci, kimi zaman müdahil, kimi zaman da doğrudan olayın aktörü olarak bulmuşuzdur kendimizi.

Bir zamanlar ABD ve müttefikleri demokrasi getirme bahanesiyle girmişlerdi Irak’a, kendi kuklaları Saddam’ın, görev süresi bitince ve şartlar istedikleri olgunluğa erişince Irak’ı işgal etmiş ve Saddam’ın heykelleri yıkılmıştı. Galeyana gelen halk intikamlarını Saddam’ın heykellerine terlikleri ile vurarak alıyorlardı.

Aslında özgürlüğe kavuştuklarını ve Saddam’dan intikam aldıklarını sanıyorlardı.

Zalim Saddam’ın gidip, yerine acımasız ABD ve Batı’nın geldiğini çok geçmeden anlamışlardı ama iş işten geçmişti.

Yine de uslanmadılar. Yıllardır henüz daha bir istikrar sağlanmış değil Irak’ta.  Henüz daha tam manasıyla bir devlet olamadı Irak, henüz daha ne demokrasi geldi ne de insan haklarına saygı gösterecek bir eğitime kavuşuldu.

Sonrasında Arap Baharı ile başlayan süreci zaten hepimiz biliyoruz.

Suriye yanı başımızda olduğu için her aşamasını iliklerimize kadar hissederek yaşamamıza rağmen; Irak’tan ve Arap Baharı’ndan ders almayan bölge halkı, Suriye’de Esad zulmü var diye haykırmaya başlamış, batının direktifleri doğrultusunda üstlendikleri misyonu tamamlama amacıyla hiç durmaksızın hedefe kilitlenmiş, Suriye’nin çatışmaların merkezi olmasına çanak tutmuş ve insanlığın ölümüne sebep olmuşlardır.

Batı, dersine iyi çalıştığı için paraya ve güce tapan geri kalmış toplumları kullanmasını iyi biliyordu. Nitekim para ve güç merkezleri oluşturarak insanları kanalize etti.

Bir anda on binlerce akıl hastası bir araya toplandı.

Bir anda on binlerce insan kılıklı kasap, insan kesmeye başladı.

Bir anda bölgede ne sınır kaldı ne merhamet kaldı ne de devlet, millet duygusu kaldı.

Irak’ın istikrarını yitirmesinin ardından bölgemizde oluşan Kuzey Irak’a, bugüne kadar ülkemize gelen terörün önünü kesmek için Türkiye bütçesinin bilmem kaç katı kadar para harcadık, halen de harcamaya devam ediyoruz.

KUZEY SURİYE’Yİ KUCAĞIMIZDA BULDUK

Irak’ta yaşanan olumsuz tablonun ardından Suriye hadisesi kıpırdamaya başladı. Bir anda Suriye’ye düşman olduk, bir anda Suriye üzerine hayaller kurmaya başladık ve sonrasında Suriye hayalimiz kucağımızda Kuzey Suriye’nin doğmasıyla neticelendi.  

Gelecek Partisi’nin şimdiki genel başkanı o gün başbakandı, “Bir hafta içinde Emevi Camiinde namaz kılacağız.” diyordu. IŞİD için, bunlar Sünnilerin hırçın çocuklarıdır, diyordu.

Şimdi Suriyeli mültecilere ve Kuzey Suriye’deki terör unsurlarına ülkemizin bütçesinin bilmem kaç katı para harcamak zorunda bırakılmış durumdayız.

Libya, Mısır kısaca Arap Baharı’ndan gördüğümüz zararların da haddi hesabı yoktur. Yani komşularımızda yaşanan herhangi bir hadiseden bizlere kazanç değil zarar geldiği gerçeğini artık görmekte, bilmekte, hissetmekteyiz.

KOMŞUDA PİŞER BİZE DE DÜŞER

Etrafımızda hangi ülkede bir hadise çıkmışsa, komşu olarak mutlaka biz de bu işten zarar görmüşüzdür.

Rusya Ukrayna savaşı bile bizlere inanılmaz zararlar vermiştir. Tahıl, gıda koridorunun yarattığı gıda sıkıntısı sanırım hepimize malumdur. Göç de almadık değil. Şimdilik zenginlerin göç ettiği söyleniyor ama yarınlarda bunun da sancısını çekeceğimiz muhakkaktır.

Ermenistan, Can Azerbaycan ile 30 yıldır savaş halinde… Savaş anında ve devamında kaçak olarak ülkemize gelen Ermeni sayısı neredeyse 200 bin.

Yani Can Azerbaycan’ımızın toprakları Ermeni işgali altındayken bile Ermeniler bizim ülkemize gelmiş ve kaçak olarak çalışmaktaydılar.

Şimdi kısmi normalleşme başlayınca bu sayı daha da arttı.

Yani kaçış yok, komşularımızda yaşanan her olumsuzluğun faturası bir şekilde bize de kesilmektedir.  

İRAN'DA GÖSTERİLER DEVAM EDİYOR

Yaklaşık 10 haftadır İran’da hükümete karşı yapılan gösteriler aralıksız devam ediyor. Bu gösteriler kimi zaman bireysel, kimi zaman toplumsal olarak devam ettiriliyor. Ama kitlesel bir gösteri yapılmış değildir.  

İran gösterilerin yoğunlaştığı ilk günlerde interneti kesmişti. İnsanlığı seven, herkesin özgür olmasını isteyen, Irak, Arap Baharı ve Suriye'de insanlık adına gece gündüz hizmet veren(!) ABD ve müttefikleri, İran halkı internetsiz kalmasın diye uydu üzerinden internet sağlıyordu. Gerçi halen de öyle yapıyorlar.

Allah aşkına hiç kimse ABD ve Batı bizi niye öptü diye biraz olsun muhakeme yapmıyor mu?

ABD, İsrail ve Batı’nın ayağının değdiği hangi topraklarda huzur var ki onlar bir ülkeye demokrasi getirmiş olsunlar!

Elbette İran'ın devlet yönetimi birçok yönüyle eleştirilebilir.

Ne hikmetse ABD'de polisin, sokak ortasında suçlu olup olmadığı belli olmayan birini rahatlıkla öldürmesi insan haklarına bir saldırı olmaz. İngiltere'de, Fransa'da eylem yapan insanlar darp edilebilir ve bu bir sorun olmaz. Suudi Arabistan’da devlet, bir aşiretin malı gibi kullanılır, kadınlar erkekler yerine söz bile söyleyemez ve baskı hat safhadadır. Yine aynı şekilde devlet kademelerinde kadının hiçbir yeri yoktur ve kadın olarak ehliyet sahibi olabilmeye bile yakın tarihte imkan verilmiştir. İdam ve benzeri cezalar dünyanın gözü önünde verilir ama ne hikmetse kimseden ses çıkmaz.

Mevzu İran olunca herkes koro halinde, avazı çıktığı kadar bağırır.

İran’da yaşananların bir benzeri ekonomik kriz, doğalgaz sıkıntısı ve münferit olaylardan ötürü Avrupa’da da cereyan etti. Halk sokaklara indi, eylem yaptı ve devlet güçleri de eylemcileri bastırmak için güç kullandı. Ama hiç kimse devletin bölünmesi için dışarıdan kışkırtma eyleminde bulunmadı.

Aslında herkes neyin ne olduğunu biliyor.

İran’a, Fars karşıtlığı gerekçesiyle saldıran da var.

Farslar Türklere zulmediyor deyip yıkılmasını isteyen de var.

Şia olmalarından ötürü mezhepsel anlamda yıkılmasını isteyen de var.

Bu olumsuzlukların organizesinde hep dış güçler olsa da figüran olarak nedense hep yöre halkı kullanılıyor.

İran’da 10. haftasına giren olaylara Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer siyasi parti liderlerinin temkinli davranması, olumsuz hiçbir açıklama yapmaması bile maşaların tepkisine sebep olmaktadır.

Bir dönem Sisi ile gerilim yaşayan Erdoğan’ın Katar’da Sisi ile tokalaşmasının ardından kıyamet koparanların şunu bilmesi gerekiyor.

Geçmişte şu veya bu sebeple bir gerilim yaşanmışsa bunun bir ömür devam ettirilmesi mi gerekiyor, yoksa bir yerde nefislerin dizginlenerek bitirilmesi mi gerekiyor?

Şimdi Suriye ile yaşanan gerilimi bitirelim mi, yoksa devam mı ettirelim?

Elbette her kafadan bir ses çıkar ama, “en kötü barışın savaştan iyi olduğunu” idrak etmemiz gerekiyor.

Dolayısıyla İran’la ilgili hisleri ile hareket edenlerin şunu bilmesi gerekiyor.

İran’da devlet yıkılsa ve bölünme olsa bunun en ağır faturasını şüphesiz Türkiye öder.

Eğer Türkiye’nin de yıkılmasını istiyorsanız; kusura bakmayın üç beş maşanın tabir yerindeyse ABD, İsrail, Batı’nın kucağında oturarak kimsenin ülke yıkmaya kalkışmasına müsaade edilmez.

Kimse ne heveslensin ne de hayallere kapılıp ülkesine zarar vermeye yeltensin.

Çünkü Batı’nın bizim iyiliğimizi istemediğini hepimiz biliyoruz.

İçişleri Bakanı Soylu’nun ABD’ye hitaben “Taziyenizi reddediyoruz.” sözü aslında her şeyin aynasıdır.

Düşmanın kim olduğunu fevkalade biliyoruz.

Ve düşmanın himaye ettiği, Çehregani gibi sapkınların söylediği milli sözlerin hiçbir ehemmiyetinin olmadığını da biliyoruz.  

Çünkü masum davranışlar içinde olmadıkları gizlenemez bir gerçektir.   

Son söz olarak ihanet içinde olanlar dışındakilere şunu söylemek istiyorum.

Devlet olarak önce can, sonra canan. Eğer kendi ülkemize zarar gelmesi pahasına komşumuzun yok olmasına alkış tutuyorsak, bu ülkemizi sevmediğimiz anlamına gelir.

Lütfen sağduyulu davranalım. 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.