Zamanın Kıymetini Bilmek, Hayatın Kıymetini Bilmektir

Kıymet bilmek, kaybedince arkasından ağlamak değil, yanındayken sımsıkı sarılmaktır. (Mevlana)

Hayatımızın içinde her daim daha fazlasını istiyoruz. İsteklerimiz bazen sınır tanımıyor. Mutlu olmak adına kendimize bir hedef koyuyoruz ve hemen bir sonraki hedefe odaklanıyoruz. Devamlı bir beklenti, istek içinde olduğumuzdan aslında yaşamın bize vermek istediklerini alamayabiliyoruz.

Bunun yanında yakınımızdaki insanlar ile kavga edip, onlardan şikâyet ederken, bir gün yakınımızdaki insanlar vefat edince, onların gerçek anlamda kıymetini anlamamız gibi... 
Bazen içinde olduğunuzda size değersiz gelen ev, araba, evlilik, aile, anne, baba, arkadaş çevresi, sosyal hayat ve iş hayatının gerçek değerini içinden çıktıktan sonra anlayabiliyorsunuz. İnsanlar bir mutsuzluk, şikâyet etme durumu ve hoşnutsuzluk içinde ilerlerken bir sağlık problemi yaşadıkları ve ölümle yüz yüze geldiklerinde yaşamlarının değerini çok daha iyi anlayabiliyorlar.

Bu durumlar ne yazık ki devamlı birçok kişinin hayatında kendini tekrar ederken, bu tekrarlar aslında o insanların ilerlemesine engel oluyor. Çünkü yaşamımızda sahip olduklarımızın kıymetini bilmediğimiz zaman onları kaybederiz. Modern dünyada kıymet bilen insanlara daha fazla sayıda ihtiyacımız var. Kıymet bilmek, hak ve hakkaniyeti de beraberinde getirir. Bir insanın, bir hatıranın, bir eşyanın kıymetini bilmek için vefalı olmayı sağlar. 
Yapılan iyiliklerin, güzelliklerin unutulmaması, yok sayılmaması insanı değerli hissettirir. Kıymet bilmek, o kaybedemeyeceklerimizi her daim hatırlamaktan geçer. Birine sesimiz yükseldiğinde bile bu gerçeği hatırlamak bizi yatıştırabilir.
Kıymet bilmek, kendini bilmektir. Kendimize değer vermek önemlidir. Carl Gustav Jung “Kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur, içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder” demiştir.
Kaçımız sahip olduğumuz şeylerin farkındayız sizce? Bahsettiğim şey, elimizdekilerin kıymetini bilmek falan değil. Nelere sahip olduğumuzu net ve kesin bir şekilde biliyor muyuz? Hayatı gözlerimizi açarak mı yaşıyoruz yoksa yuvarlanıp gidiyor muyuz?
Çoğumuz aslında sahip olduğumuz şeylerin bilincinde olmadan yaşıyoruz, çünkü kendimizi onları görmeye açmıyoruz. Farkında olmadığımız için de, şükredecek çok şeyimiz varken olmayanlara hayıflanıp duruyoruz. 
Kaybetmeden insan neden değerini bilmez ki gidenin, hayatındaki insanın kıymetini bilmesi için onu kaybetmesi mi gerekiyor? Birçok insan hayatında iken birilerinin kıymetini bilmez hor kullanır kırar incitir
biraz kırar sonunda canını acıtır içten içe o insanın aslında kendinden uzaklaştığını fark etmez. Bencildir kendisini vazgeçilmez sanır belki.
Ama sonunda o kırdığı incittiği kıymet bilmediği kişi bir gün ansızın çeker giderse hayatında işte o zaman pişman olur ve o kişinin kıymetini anlar.
Peki, size göre birisinin değerini anlamak için illa onu kaybetmek mi gerekiyor?

Uzaklarda Aramayın, Mutluluk Hayatın “Minik” Detaylarında! Nice şiirlere, şarkılara, filmlere, kitaplara konu olmuş, insanın belki de tüm yaşamı boyunca aradığı bir duygu; mutluluk. Onu bulmak için kimimiz okyanuslar aştık, kimimiz de bir paket çikolata açtık. Aslına bakarsanız mutluluk hayatın tüm küçük detaylarında saklı…

Ne yazık ki elimizdekilerin kıymetini bilmiyoruz. O yüzden hızla kaybediyoruz ve sürekli geçmişte sahip olduklarımızı özlediğimizi söylüyoruz. Oysaki geçmişte sahip olduklarımıza takılmak yerine şu anda sahip olduklarınıza şükrettiğimizde onları geleceğe, hem de çok daha iyi durumda taşıyabiliriz…
 Çünkü bu, elimizdekilerin kıymetini bildiğimiz anlamına geliyor. Gününüzün ne kadar iyi veya ne kadar kötü geçtiğinin ötesinde uyandığınız her gün için şükran duyun bir yerlerde birileri kendi hayatı için savaşıyor. Ne kaybettiğimizi düşünmek yerine başkalarının kaybettiği bir şeylere sahip olduğumuzu düşünmemiz, elimizdekilerin değerini bilmemiz gerektiğini hatırlatacaktır. 
Her kötü olayın bir iyi tarafı var; ondan alacağımız ders. Dersin ne olduğunu anlamak için düşünmek yerine, tamamen kaybettiklerimize odaklanıp hayıflandığımızda kaybımızın tekrarlanmaması için ne yapmamız gerektiğini düşünmüyoruz demektir. Olana çare yok. Bu durumda, olmasını istediğimize odaklanmak daha mantıklı değil mi?

Geçmişi geri getirmek mümkün değil; bugün sahip olduklarımızın değerini bilmediğimizde yarın yine bugün sahip olduklarımız için üzüleceğiz. Bu bir anlamda yaşama değer vermemekten pek de farklı değil. Mutlu olmak ve hayattan keyif almak bizim dışımızda herhangi bir etkene bağlı değil. Anın farkında olup, isteklerimize odaklanarak günü yakaladığımızda, arzu ettiğimiz geleceği inşa edebiliriz… O yüzden sahip olduklarınızı önemseme zamanı içinde bulunduğunuz andır.
Geleneksel aile yapımızın değişmesinde modernleşme çabalarının büyük payı olduğu söylenebilir. Bunda kentleşme ve sanayileşme gibi olguların da payı vardır. Böylece manevî değerlerimizle bütünleşmiş geleneğimizin canlı ve coşkulu bir şekilde yaşandığı ata ocağından ayrılarak, yetişkin kuşağın tecrübelerinden de istifade etme imkânını kaybeden bu insanlar, hızlı bir şekilde kırdan kente taşıdıkları geleneklerinden de kopmaya başlarlar. Modern yaşamla yüzleşen bu insanlarda aidiyet duygularının zayıflamasıyla birlikte akraba ilişkilerinde de bir kopma meydana geldi. Yaşadığımız dünyada tüm modern paradigmalar altüst olmaktadır. Dini hayattan kopuk olan sosyal kurumlar bile, kendi gerçekliğini ispat edemez bir hale gelmiştir.
Netice olarak, modernitenin acımasız saldırıları karşısında yapımızı korumak ve kollamak, varoluş köklerimize yeniden dönmekle sağlanabilir.
Bazıları anne babasının kıymetini bilmez, bazıları kıymet bilecek bir anne baba bulamaz. Hayat böyledir işte. Toprak bir gün yağmurun kıymetini anlayacak; fakat o gün yağmur yağmayacak.
Hayat kısa, iş işten geçtikten sonra pişman olursun. “Giden gittikten sonra pişmanlık neye yarar.”
 “Herkes bir gün anlar sevdiğinin kıymetini. Ama gidince, ama bitince, ama ölünce. Kısaca iş işten geçince”...

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası