Arslantürk AKYILDIZ ZORUNLU BİR CEVAP
Tarih : 2022-12-20
Tüm Yazılar

Arslantürk AKYILDIZ



ZORUNLU BİR CEVAP

 

        17 Aralık 2022  tarihinde “ IĞDIR OTAĞI “ tarafından düzenlenen sohbet toplantısına konuşma yapmam için davet edildim kıymetli okuyanlarım.. Tabii davete icap etmek gerekir düşüncesi ile yaklaşık 15 kişinin bulunduğu dost meclisinde  Iğdır’ın  Tarihi ile alakalı kısa bir konuşma yaptım.. 
 
Taktir edersiniz ki çok köklü bir tarihi geçmişi olan Iğdır Tarihini, kısa zaman aralığında  anlatmak zor, hatta imkansızdır. Sohbet tarzı bir konuşmada, genel bir özet sunmaya çalıştım.. Konuşmamın sonunda gelen bazı sorulara da,  bildiğim ölçüde cevap verdim.. 
 
İşte bu etkinlikteki  konuşulanlar  üzerinden , şahsımı hedef alan ve birazda saygısı sınırlarını  zorlayan ifadelerle dolu bir yazı kaleme almış Sayın Mücahit Hun..   Tabii üslup genelde insanın aynasıdır diyorlar.. Doğrudur.. Ben o tarz bir üslup kullanma veya polemiğe girmek niyetinde  değilim.. 
 
Sayın Hun yazısında,  benim Iğdır’ın Rus idaresi altında ki yönetim şeklini ifade ederken kullandığım, “Guberniya”  kelimesi üzerinde adeta tepinmiş.. Ben, Iğdır bölgesinin Erivan Guberniyasına bağlı olduğunu bildirtiyorum.. Bunun dışında Kulp, Derekent, Perçinis  ve Aralık bölgesinin de alt yönetim birimi olduğunu ifade etmişim.. Bunun polemik yapılacak, bir yerlere çekiştirilecek tarafı nedir anlayamadım.. Bu konuda Doç. Dr. Oğuz Şimşek tarafından “ Iğdır Araştırmaları-1 ( Sonçağ yay. Ankara-2022) isimli kitaptaki “ Iğdır İlindeki İdari Gelişmeler” makalesinde verdiği bilgilerden faydalandım.
 
Ben şimdiye kadar hiçbir yerde veya yazımda ,Iğdır Evliye-i Selase içerisindedir demedim.. Yıllarca bu işin içinde bulunan birisi olarak bunu bilirim herhalde .Ancak göz ardı edilememesi gereken husus şu ; Iğdır ve Nahcivan Evliye-i Selase içinde olamamasına rağmen, bölgedeki Ermeni saldırılarına karşı  kurulan  Milis güçlerine, Osmanlı Devletinin  9.Ordu, 15. Kolordu , 11. Tümenleri  kayıtsız kalmamıştır.. Bu konuda arşivlerde yüzlerce resmi kayıt bulunmaktadır.  Unutulmamalıdır Tarihi olaylar, ancak belgelerle ortaya konulabilir ve incelenir.. 
 
Iğdır İcra Komitesi ile alakalı olarak Sayın Hun, sohbet toplantısında olmamasından kaynaklanan bilgi eksikliği ile olsa gerek, adeta hücuma geçmiştir.  O toplantıda bulunanlar, “Müslüman”  tabirinden, Türkleri ve Kürtleri ve” Hristiyanlar” tabirinden Ermenileri kastettiğimi anlayacak birikime sahip kıymetli insanlardır. Bunun polemik konusu yapılmasını doğrusu Sayın Hun’a hiç yakıştıramadım..  
1917 Bolşevik ihtilali öncesinde , Birinci Dünya Savaşının da getirdiği ağır şartlar zaten Rusya’da otorite boşluğunu daha da artırmıştı.. Bu otorite boşluğunun yanında  dönemin Rusya’sında dalga dalga yayılan bağımsızlık, Hakların kendi kaderini tayin etme gibi düşüncelerden Iğdır yöresini  etkilenmemesi ne kadar mümkündür..?  Bu sıralarda aktif kişiliği ile bilinen Aliekber Bey ( Tufan ) gittiği Bakü’de bu fikri akımları görüyor..  Iğdır’a döndükten sonra dağılmaya yüz tutmuş ve kargaşa içinde olan Rusya’nın bölgedeki kontrolünün de zayıfladığını görmektedir. İşte bu durumda oluşan boşluğu doldurmak için Türk, Kürt ve Ermeniler den oluşan bir yönetim birimi oluşturulmuştur. Resmi bir hüviyeti olmamasına rağmen,  kısa bir dönem görev yapmıştır.. Evet Ermeni çeteleri tarafından bu oluşum dağıtılmıştır.. Ermenilerin hepsi, en azından ilk başlarda bu ayrılıkçı  Ermeni çeteciler gibi düşünmüyorlardı.. 
 
 Unutmayalım ki Ermeni çete reisi, büyük katil Doro, Iğdır’da Rus Albayı vurarak kaçmış ve sonrada Erenlilerce kahramanlaştırılmıştır. Yani Ermeniler ayrılıkçı unsurlar, bölgede benim istediğim olur dercesine ,  kendileri dışında olan herkesi ve  oluşumları  yok ediyorlardı.. 
 
Sayın Hun, yazısında “ Ali Mirza Beye’ İhanet Edilmez ”alt başlığı ile, haddini aşan, kafasındaki gerçek yaklaşımı ortaya koyan bir tutum sergilemiştir.  Bununla,  sözde bizim onu yok saydığımızı iddia etmektedir. Bu nasıl bir yaklaşım tarzı Allah aşkına.. 
 
Benim bu konuda daha önce yazdığım makaleleri okusa veya konuşmalarımı dinleme imkânı olsaydı, eminim ki utanırdı.   Bölgede Ermenilere karşı verilen yerel Milis mücadelesi içerisinde onlarca lider var.. Bunlar içerisinde Türk ve Kürtlerden birçok kahraman çıkmış ve vatanlarını, namuslarını savunmuşlardır.   Yarım saatlik bir sohbet toplantısında bunların hepsinin  isimlerini zikretmek ne kadar mümkün..?  Kıymetli okuyanlarımım taktirine bırakıyorum..
 
Özelikle Taşnaksutyun çetesinın, Iğdır, başta olmak üzere ,Aras Nehrinin her iki yakasında yaptıkları, saldırı ve kıyımlarda binlerce masum insan hayatını kaybetmiştir. Bir Milyonun üzerinde insan evlerini, barklarını terk etme zorunda kalmış ve çok dramatik olayla yaşanmıştır. Bu olaylar sırasında birçok bölgede kurulan irili, ufaklı Milis teşkilatları savunma yaparken doğaldır ki biri diğerine yardım etmiştir. Bu şekilde yardımlaşmalar defaten olmuştur. Kısa bir sohbette, bunların teferruatıyla  anlatılamayacağını söylememe gerek varmı..?
 
Celali Hamidiye Alayı konusuna gelirsek, bunlarda Osmanlı devletinin otoritesi sarsılmaya başladıktan sonra, birçokları gibi kontrolünden çıkmışlardır. Bölgede genellikle kendi başlarına hareket eden bir halleri vardır. Ebetteki Ermenilere karşı yapılan mücadelede önemli katkıları olmuştur. Bunu zaten kimse inkar etmiyor.. 
 Her ne hikmetse, bunlar içerisinden bir olayı adeta cımbızla seçerek bunun üzerinden, bir şeyler ima etmeye çalışmaktadır. Bizim çalışmalarımızda şu gurup veya kitle diye bir yaklaşım olmamıştır, olamaz. İnsanlar, konuşma ve yazılarında her defasında birilerini veya bir gurubu öne çıkarma gayretine giriyorsa, burada bir sıkıntı vardır. 
Ağrı İsyanı bilindiği gibi birçok defa olmuştur.. Bunlar devlet otoritesine başkaldırarak, bir Kürt Devleti kurmayı hedeflemişlerdir. Doğal olarak T.C. Devleti de her devletin yaptığı ve yapacağı gibi davranarak bu isyan hakaretini güç kullanarak bastırmıştır. 
 
 Bilindiği gibi, Tarih Bilimi bir olayın üzerinden en az üç nesil (3x25 = 75 ) geçmeden sağlıklı bir tarih yazımının doğru olamayacağının altını çizer. Tarih eğitimi alanlar bu temel kaideyi bilirler. Bu yüzden Sayın Hun’un bu konuda niçin araştırma yapılmıyor yaklaşımı  kabul edilemez.. Bu döneme ait belgelerin incelenmeden, yalnızca duyum ve hatıralarla hareket edilmesi, çok ciddi hataları da beraberinde getirir. Unutmayalım ki,  yakın olaylar daha Tarih Bilimi açısından yeni olması, yapılacak incelemelerin duygusallıktan kurtulup, doğru neticeye varması mümkün kılmaz. Zira hatıralar duygu yüklüdür. “Kimse Yoğurduna acı demez” sözünü akıldan çıkarmamak gerekir.
 
Yazılarının devamında “Aras Türk Cumhuriyeti” ile alakalı olarak eksik bilgi vermektedir Sayın Hun; Konu ile alakalı olarak Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur aşağıda ismini belirttiği eserde (  S-97 ) şunları yazmaktadır; 
 
“Osmanlı IX. Ordusunun örtülü direktifleri ve bölge ahalisinin iştiraki ile 18 Kasım 1918 ‘de   “Gemerli” kasabasında geniş katılımlı olarak yapılan toplantı sonunda “Aras- Türk Hükümeti” kurulduğu resmen ilan edildi.  İlan edilen kuruluş beyannamesinde şöyle denilmektedir ; “ 18 Kasım 1918’ de Revan vilayetinde, Aras vadisinde yaşayan bir milyon kişi, Osmanlı Ordusu gittikten sonra, tehlike altında kalmamak için Revan Muhacirleri, Nahcıvan, Şerur, Eçimadzin, ve Sürmeli bölgelerinin temsilcileri, yukarıda belirtilen tarihte, Gemerli kasabasında toplantı yaparak, bir teşkilat oluşturmaya karar vermişlerdir. Kurulan Aras – Türk Hükümetinin merkezi Iğdır olarak kabul edildi. Bu hükümetin çeşitli yerlerde şubeleri açılacaktır. Bölge güvenliği için gerekirse silahlı mücadele yapacak olan bu teşkilat, kendisine dokunulmamak, hak ve hukuku çiğnenmemek kaydıyla saldırgan olmayacaktır”
 
           Emir Bey başkanlığındaki hükümet, çalışmalarını cephe hattı olarak kabul edilen Gemerli kasabasında yürütüldüğü, Iğdır da herhangi bir toplantının yapılmadığı anlaşılmaktadır. Merkez resmen Iğdır olmasına rağmen, cepheye uzak olması yüzünden, çalışmalar cepheye daha yakın olan Gemerli de yoğunlaştırılmıştır. 
Sayın Hun Iğdır’ın yerel Milisler tarafından kurtarıldığını iddia etmektedir. Yerel Milisler bir noktadan sonra  yetersiz ve dolayısı ile etkisiz kaldıkları, belgelerle ortaya konulan bir gerçektir. Yerel Milisler iddia edildiği gibi o kadar güçlü ve etkin olsalardı  Oba,  Hakmehmet, Gedikli köyleri başta olmak üzere Tuzluca , Iğdır’ın güneyindeki dağlık kesim ve  Ovadaki  yüzlerce köylerde  yaşanan facialar, bu boyutta olabilir miydi. Ağır silahlara sahip Ermeni güçleri , Aras Nehrinin her iki tarafı ile birlikte Nahcivan bölgesinde büyük katliamlar yaparken , Milis kuvvetleri bütün gayretlerine rağmen bunlara engel olamıyordu.. 
 
Büyük Millet Meclisi ( Sayın Hun benim sohbet tarzındaki konuşmamda kullandığım TBMM ifadesine takmış. Bir sohbet tarzında geçen konuşmamda , herhâlde Akademik bir dil kullanmam beklenemez.. Amaç sırf eleştirmek için malzeme aramaksa,  benim buna diyecek bir sözüm olamaz.. Bu amacı yalnızca eleştirmek olan birisinin yaklaşımıdır der,  geçerim ).. tarafından Doğu Ordusu Komutanı olarak atanan Kazım Karabekir Paşanın emri doğrultusunda, Ermeni saldırılarının yoğunlaştığı Kars, Sarıkamış ve Iğdır yöresinin kurtarılması ile alakalı planlar hazırlanarak, harekete geçilmiştir. Bu hareket esnasında,  özellikle Iğdır yöresinde yer alan Milis güçlerinden faydalanılmıştır. 
Bu Milis güçler yeni baştan teşkilatlandırılarak, emir komuta prensipleri dâhilinde konuşlandırılmıştır. Sevk ve idare bölgede bulunan 11. Tümen komutanlığında olup, silah ve mühimmatların önemli kısmı da komutanlık tarafından temin edilerek  sağlanmıştır.. Kuvvetlerin sahada nasıl   ve nasıl ovaya hakaret yapıldığı, Türk İstiklal Harbi 3. C  Genel Kur. Yay. Ankara-1995 eserde 221. Sayfadan itibaren ayrıntıları ile anlaşılmaktadır. Ayrıca kitabın sonunda bulunan hakaret krokileri de yapılanları ayrıntılı şekilde göstermektedir.. 
 
Bu konularda yapılan onlarca çalışma bulunmaktadır. Bunlardan birkaçını vermek gerekirse;  Şu anda MSÜ de Profesör olarak çalışan İbrahim Ethem Atnur Hoca , konu ile alakalı Doktora çalışması yaparak olayları bütün teferruatı ile incelemiştir. ( Osmanlı Yönetiminden Sovyet Yönetimine Kadar Nahcivan 1918-1921  TTK Yay. Ankara-2001 ),), Benim kaleme aldığım kitap bölümü ( Iğdır’ın Anavatana katılması Iğdır Araştırmaları-1  Sonçağ yay. Ankara-2022) , Genelkurmay Askeri Tarih Belgeleri Dergisi Ocak -2001 tarihinde yayınlanan Sayı: 111 deki 16,21,24,45,84,88, 99,19-160. sayfalarda bulunan belgelerin tıpkıbasımları ve Taraskiplerine de bakılabilir. 
 
Ben bu kadarla yetineyim.. Medeni insanlar eleştirilerinde , Saygılı ve  seviyeli üslup kullanırlarsa değerlerini korurlar..  Amaç kibir dolu bir yaklaşım tarzı ise fazla söze hacet yoktur.. 

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.