Ziya Zakir ACAR İRAN’DA TÜRKLER
Tarih : 2022-12-24
Tüm Yazılar

Ziya Zakir ACAR



 

İRAN’DA TÜRKLER

 

Şehriyar'ım gözüm yaşı sel kimin,
Garip sen mi vatanında el kimin,
Sevdan üreğimde kara yel kimin,
Heç elden özgeye gardaş olar mı?
Haramzadalardan yoldaş olar mı?
Oğuz Atam bizi görse neyliyer,
Dövüner dizini helak eyliyer,
Yeğin geyze gelir, gönü göynüyer,
Heç elden özgeye gardaş olar mı?
Yılandan, çiyandan yoldaş olar mı?
Bed-güman değilem Allah kerimdir,
Turan hayalimdir, etim, derimdir,
Böyyük Asya nece olsa benimdir,
Gurdun yuvasına tilki dolar mı?
Namerten insana yoldaş olar mı?
Şehriyar'ım, incinmeyin sözüme,
Dost acı danışar dostun özüne
Gah ağlaram, gah vururam dizime
Heç elden özgeye gardaş olar mı?
Hayından, uğrudan yoldaş olar mı?

 
Türkiye dışında yaşayan Türkler konusu, Atatürk dönemi dışında bir tabu olarak görüldü. Bir avuç bilim insanı ve meraklıların dışında konuşulmadı ve ciddi araştırmalara tabi olmadı. Türklük ve Türkçülük konusu, daha çok yabancı bilim insanlarının araştırma alanı oldu. Türkiye de ki Türkçülük hareketini başlatanlar da, Türkistan ve Kafkasya dan gelen bilim insanları (Kırımlı İsmail Gaspıralı, Azerbaycanlı Ahmet Ağaoğlu, Kazanlı Yusuf Akçura, Başkurtlu Zeki Velidi Toğan vs) olmuştur.
 
Zaman zaman sorun çıktığın da, Doğu Türkistan Türkleri Uygur ve Irak Türkmenleri veya Balkan Türkleri kamuoyun da konuşulur ama bu daha çok çıkan sorundan dolayı insani nedenlerle konuşulur ve kapanırdı. 

Özel bir Türklük bilinci ve ilgisi yoktu. 1989 da, Sovyetler Birliğinin yıkılmasıyla, Türkiye dışında yaşayan Türkler konusu, Türk kamuoyu tarafından ilgiyle karşılandı ve sıkça konuşulur hale geldi. Türk dünyası konusu, çok sayıda bilim ve düşün insanının çalışmasına ve ilgisine neden oldu. Dış Türkler deyince genel de Türkiye de ki algı Balkanlar da yaşayan Türkler akla gelirdi, doğu blokunun yıkılmasın dan sonra, Türkistan (Orta Asya) ve Kafkas Türklerinin farkına varıldı ve ilgi arttı. Ama hala ihmal edilen ve yeterince ilgilenilmeyen İran Türklerini görüyoruz. İran ve İran Türkleri, orta Asya, Kafkaslar, Irak Türkleri veya Balkan Türkleri kadar konuşulmamakta ve araştırılmamaktadır.

İran’ın coğrafi konumu ve birçok ticaret yolunun üzerinde bulunması, bu topraklarda çeşitli uygarlıkların kurulmasına sebep olmuştur. 2020 yılı verilerine göre, nüfusu 83 milyondur. Ülke; 31 eyalet, 241 il, 647 ilçe, 591 kent ve 2191 köye ayrılmıştır.  Resmi olmayan verilere ve iddialara göre ülkenin en kalabalık topluluğunu Türkler ’in oluşturduğu dile getirilir. Büyük kısmını Azerbaycan Türkeri’nin oluşturduğu bilinmektedir. 

Yaklaşık bin yıldır Türkler, İran tarihi ve coğrafyasındaki sosyal ve siyasi gelişmelerin şekillenmesinde önemli rol oynamışlardır. Tarihte İran coğrafyasında birçok Türk hükümeti kurulmuş ve bu coğrafya üzerinde ticari, siyasi, eğitim gibi alanlarda pek çok faaliyet göstermişlerdir. 

İran’ın bulunduğu coğrafya, Türk kökenli halklar tarafından uzun asırlar boyunca yönetilmiş ve bu topraklar Türklere yurtluk yapmıştır. 
Gazneliler Devleti, (961-1186) Büyük Selçuklu Devleti, (1038-1157) İldenizliler,(1136-1225)  Harezmşahlar Devleti, (1097-1231)  Timur İmparatorluğu, (1370-1507) Karakoyunlular Devleti, (1380-1468) Akkoyunlular Devleti, (1378-1508) Safevi Devleti, (1501-1736) Afşar Hanedanı, (1736-1802) Kaçar Hanedanı, (1796-1925 )Görüldüğü gibi, İran Türklüğü Anadolu Türklüğünden önce varlık göstermiş ve devlet kurmuştur.
Bu nedenle İran coğrafyası Türk kültür mirası açısından özel öneme sahiptir. Bir toprak parçasının yurt olmasının en önemli koşullarından birisi o topraklar da gerçekleştirilen kültür değerleridir. İran coğrafyası dün de bu gün de Türklerin kadim kültür ve siyasi coğrafyasıdır. Türklerin nüfus olarak, Türkiye den sonra en fazla yaşadığı yer İran’dır. Türk varlığı Anadolu dan daha uzun bir geçmişe sahiptir. Ama her ne hikmetse, İran ve İran Türklüğü, Türk dünyasın da ve Türk kültür ve siyasetin de gerektiği gibi yer almamaktadır. Türklük için bu kadar önemli bir coğrafyanın ve yaklaşık 40 milyon Türk’ün yaşadığı bir ülkenin Türk dünyasın da yeteri kadar görülmemesi önemli bir eksikliktir.

Tarihte İran coğrafyasında kurulan tüm bu Türk devletlerinin dışında günümüzde de yerli olarak İran coğrafyasında yaşam süren birçok Türk halkı vardır. Çoğunluk olarak Karapapaklı, Sungurlu, Afşar, Şahseven boyları; Erdebil, Hemedan, Zencan, Gazvin, Tahran, Alborz eyaletlerinde yaşam sürmektedir. Türk dünyasının; yani İran coğrafyasının en güneyinde, Kaşkayıı ve etrafına yakın olan ve Kaşkayıı halkıyla benzer kültür ve şive özelliklerine sahip olan Nefer, Bayat, İnanlı, Baharlı, Bıçakçı, Halaç gibi Türk toplulukları ise Fars, İsfahan, Kerman, Buşehr, Kohgiluye, Çarmahal, Huzistan gibi eyaletlerde dağınık şekilde yaşamaktadır. İran’ın Kuzey doğusunda ise Türkmenler ve Horasan Türkleri, Golestan ve Horasan eyaletlerinde yaşamaktadırlar.

İran coğrafyası üzerindeki Türk hâkimiyeti yüzyıllar sonra 20. yüzyılın ilk çeyreğinde sona ermiştir. Kaçar hanedanının yıkılmasının ardından, İran-Pehlevi hükümeti iktidara gelmiştir. Bu iktidar değişimi, İran Türkleri için önemli ve olumsuz bir dönüm noktasıdır. Bu dönemden itibaren İran’da yaşayan Türkler, çeşitli kısıtlamalara maruz kalmıştır. Pehlevi Döneminde başlayan “Persleşme” ideolojisi ile birlikte Türkler arasında, yaşadıkları İran topraklarında kendi kimliklerini koruma ve kültürlerini canlı tutma bilinci uyanmıştır. 
Bugün Türklerin İran siyasetinde ve ekonomisinde önemli ve kritik bir rol oynamadıkları görülmektedir. Bununla birlikte Türkçe medya araçları, TV, radyo, gazete, dergi ve Türkçe eğitim ve öğretim haklarına Anayasal olarak sahip olmaları; ancak bu hakların devlet tarafından desteklenmemesinden dolayı uygulanmaması Türklerin İran mevcut hükümetiyle çatışmalarının bir nedenidir. Yaklaşık 85,580,941 nüfusu olan İran’ın genetik olarak neredeyse yarısı Türk kökenli, diğer yarısı ise Arap, Kürt, Belüç, Lor, Gilek, Mazen, Kormanc ve Fars kökenli olarak bilinmektedir. Buna karşın yıllardır İran coğrafyası üzerinde yaşam sürdüren Türklerin İran’daki çeşitli topluluklar ya da hükümetler tarafından bilinçli olarak asimile edilmesi nedeniyle psikolojik olarak kendisini Pers hisseden insanların sayısı artmıştır. Ancak yine de nüfus temelinde bakıldığında İran nüfusunun büyük bir kısmını Türk kökenli halkların oluşturduğu görülmektedir.
Azerbaycan Türkleri, İran’ın kuzeyinde ve bağımsız bir devlet olan Azerbaycan Cumhuriyeti’nde varlıklarını sürdürmektedir. Bu coğrafyada yaşayan Azerbaycan Türklerini Aras ikiye ayırmaktadır. Aras’ın kuzeyinde yer alan bölgeye Kuzey Azerbaycan denmektedir ki bugün Azerbaycan Devleti söz konusu topraklardadır. Güneyinde yer alan bölgeye ise Güney Azerbaycan denilmektedir. Bu coğrafya ise İran’ın hâkimiyeti altındadır. 

Güney Azerbaycan, Türkiye ile Hazar Denizi arasında kalan bölgedir. Bölgeyi Batı Azerbaycan, Doğu Azerbaycan, Hemedan, Zencan, Erdebil, Kazvin ve Gilan eyaletleri oluşturmaktadır. Tebriz, Erdebil, Koy, Urmiye, Enzeli, Astara, Culfa, Merend, Halhal, Soğukkulak, Bicar, Zencan, Mahabat, Reşt gibi yerleşim yerleri Güney Azerbaycan bölgesi içinde yer almaktadır. Azerbaycan topraklarında, geçmişten beri birçok ulus hâkimiyet kurmuştur. Bölgenin gelişmesi, Selçuklular ve İlhanlılar devrinde gerçekleşmiştir. İlhanlılardan sonra Timur hâkimiyetine girmiş olan Azerbaycan, daha sonra yine Türk olan Akkoyunlu ve Karakoyunlu hâkimiyetine geçmiştir. Akkoyunlu devrinde, Azerbaycan’ın merkezi Tebriz olup hâkimiyet sahası Irak, Fars ve Sultaniye’ye kadar genişlemiştir. Akkoyunlu Hanedanlığından sonra 16. yüzyılın başlarında bölge Safeviler egemenliğine girmiştir. Safevi Hanedanlığı dönemi, İran için bir dönüm noktası ve aynı zamanda çok parlak bir devirdir. Safevi döneminde bölge, mezhep çatışması yüzünden Osmanlı-Safevi savaşlarına sahne olmuş; kaybeden ve birbirlerini kıran Türkler olmuştur. Safevi Devleti’nden sonra Afşarlar Devleti kurulmuş daha sonra ise Kaçar Hanedanı hüküm sürmüştür. Kaçar Hanedanlığı sırasında devamlı olarak dış devletlerin müdahalesi gerçekleşmiştir. Rusya’yla yapılan Gülistan ve Türkmençay antlaşmaları sonucunda da Azerbaycan ikiye bölünmüştür. İkiye bölünen Azerbaycan’da Aras Nehri sınır olmuş ve bu coğrafyanın kuzeyi Rusya’da güneyi ise İran’da kalmıştır.
Safevî Devleti; yüzyıllarca Türkmenler, Azerbaycan Türkleri ve Kızılbaşlar gibi askerî ve devlet örgütlenmesini oluşturmuşlardır. Bu dönemde Fars kökenliler daha çok ticaret ve devlet işlerinde bulunmuşlardır. Türk savaşçıları o dönemlerde bir Fars kökenlinin emri altında görev yapmayı onursuzluk saymışlardır. Bu sebeple dönem dönem Türk-Fars çatışmaları yaşanmıştır. Büyük Safevi lideri Şah Abbas, Şah ismail, Afşar Hanedanı ve lideri Nadir Şah ve günümüz İran dini lideri Ayetullah Hamaney Türk kökenlidir.
KAŞKAYLAR Aslen Oğuzlardan olan Kaşkaylar, İlhanlı hükümdarı Hülagü Han zamanında diğer Türk boylarıyla birlikte Türkistan’dan İran’a gelmiştir. Kaşkay Türklerinin sayıları yaklaşık 3,5 milyon civarındadır. İran’daki Türk varlığının nüfus bakımından ve siyasi etki alanı olarak Azerbaycan Türklerinden sonra en etkilisi Kaşkay Türkleridir.

AFŞARLAR: Aslen 24 Oğuz boyundan biri olan Afşarlar, İran coğrafyasında dağınık halde yaşamaktadır. Türkistan’da Moğol hâkimiyeti oluşmasından sonra İran topraklarına gelen bu boyun bir kısmı İran’da kalmış bir kısmı da Anadolu’ya geçmiştir. Safevi Hükümdarı Şah İsmail tarafından hudut boylarına yerleştirilen Afşarlar, daha sonra Kırklu adlı Afşar boyundan olan İmamkuluoğlu Nadir Şah’ın öncülüğünde 1735 senesinde Safevi Devleti’ne son vererek, Afşarların hükümdarlığını ilan etmiştir.

ŞAHSEVENLER: Şahsevenler, bir Türk boyu olmaktan ziyade; İran tahtını koruyan Türk boylarından seçilmiş muhafızlara verilen isimdir. Ancak zaman içerisinde gördükleri imtiyazlı muamelenin de etkisiyle bir boy haline gelmiştir. Şahsevenler, Savayan Dağları eteklerinde, batıda Karasu Irmağı boyunca, Güney Azerbaycan’ın kuzeydoğu bölgesinde yaşamlarını sürdürmektedir. Geçim kaynakları çobanlık yaparak sürü beslemektir. Kışlakları Mugan’dı
 

KAÇARLAR: Kaçarlar, Selçuklular zamanında Suriye içerisine yerleştirilmiş ve daha sonra da İran’ın içlerine göçe zorlanmıştır. Ardından da 1400’lü yıllarda Şam’a sefer emri veren Emir Timur’un baskısıyla Türkistan’a dönmeye mecbur bırakılmıştır. Bu zoraki göçten dolayı bir kısmı Kuzey Azerbaycan’da Gence ve Irak’a yerleşmiş, diğer bir kısmı ise Türkistan’dan bugünkü İran’ın Mazenderan bölgesine gelmiştir. Kaçarlar, Türk-Bulgar-Kıpçak ve bir zamanlar Kafkasya’da, Karadeniz ve Hazar Denizi arasında yaşayan Peçeneklerin sentezini barındıran bir halktı. Kaçarlar, İran coğrafyasında Mazenderan Eyaleti’nde, Hezar-Cebir ve Gürgen Sovar-Saku bölgelerinde bazıları göçebe bazıları yerleşik bir yaşam sürmektedir. Bu bölgede yoğun olmalarının yanı sıra İran coğrafyasının çeşitli yerlerine dağılmışlardır.

 KARAPAPAKLAR: Karapapaklar; Kuzey Azerbaycan, Gürcistan ve Erivan çevresindeki Gökçay’da yaşamlarını sürdürmekteydi. Erivan çevresindeki Gökçay’da yaşayanlar, 1826-1928 yılında gerçekleşen Rus-İran savaşları sırasında Azerbaycan Umumi Valisi Prens Abbas Mirza tarafından Sulduz bölgesinde iskân edilmişlerdir. Kuzey Azerbaycan ve Gürcistan’da yaşayanlar ise bölge tamamen Rus işgaline uğrayınca, Anadolu’ya göç etmiş; Kars ve Muş illerine yerleştirilmiştir. Karapapaklar, kendi içlerinde Terkyavun, Çaharlu, Araplu, Canahmedlu, Saray, Ulaçlı gibi aşiretlere ayrılmıştır. 

TÜRKMENLER: İran’ın kuzeydoğusunda yerleşik hayata geçen Türkmenler, Çürüksu, Gürgen ve Atrek ırmakları arasında ve Horasan Eyaleti hudutları içinde yaşamlarını sürdürmektedir. Yaşadıkları bölgeden dolayı Horasan Türkmenleri olarak da adlandırılırlar. Türkmen sahrasının en büyük şehri, 60 bin nüfusu barındıran Günbed-i Kavus şehridir. Türkmen sahrasının orta, batı, doğu ve kuzeyinde Alabay boyu, batısında Caferboylar, doğusunda Göklenler ve Tekeler yaşamaktadırlar

DIĞER TÜRK TOPLULUKLARI: İran coğrafyasında, yaklaşık 1,5 milyon nüfusuyla Hamse Türkleri, 35 bin nüfusuyla Kengerlüler bulunurken; Agaçeri, Karayiler, Bayat, Karaçorlu boyları ve Halaçlar da diğer Türk toplulukları olarak varlıkları devam ettirmektedirler.

Babek Hürremi, günümüzde Azerbaycan ve İran coğrafyalarında yaşayan Türklerin hafızalarına kazıdığı, hatta millî kabul ettikleri kahramanlardan biridir. • Bebek’i Anma Törenlerinin başladığı 1999 yılından önce de İran Türklerinin bireysel veya grup olarak ziyaret ettikleri yerlerden olan Babek Kalesi, günümüzde İran Türkleri arasında bir hafıza mekânı niteliğindedir. Babek Kalesi’nin ziyaret edilmesinin müsebbibi olan Babek, İran Türklerinin birçok kültür unsurunda (atasözü, ant, efsane, şiir, destan vb.) karşımıza çıkan bir kişiliktir. Ayrıca Babek, tarihî bir karakter olmanın yanında bazı efsane ve destan metinlerinde kahraman hüviyeti kazanmıştır. Kültürel bir şölen olarak başlayan Babek’i Anma Törenleri, başladıktan sonraki yıllarda her geçen yıl kapsamını genişleterek kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasi taleplerin dile getirildiği bir platforma dönüşmüştür. Dolayısıyla bu törenler, birçok açıdan hem İran’ı hem de tarihî Azerbaycan coğrafyasını etkileyen dinamiklerden biri olmuştur.

Bugün İran, Türk cumhuriyetleri sırasında anılmasa dahi Türk dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır. 1000 yıl boyunca Türklerin yönettiği bu ülke Türkiye’den sonra en büyük Türk toplumuna sahiptir. İran Türk tarihçiliğinin en büyük sorunlarından biri, bu ülkede akademik Türk tarihçilerinin yetiştirilmemesidir. Bu konuda ise Türkiye ve Azerbaycan’ın üniversiteleri ve akademik çevreleri, bu ülkenin tarihe ilgisi olan gençlerini eğitmekle kardeş ülke Türklerinin kendi geleceklerini inşa etmekte eşsiz rol oynaya bilerler.

İran’da Türklerin tarihinin doğru, tarafsız ve bilimsel çerçevede öğrenilmesi ve Türk kimliğinin pekişmesi ayni zamanda bölgenin geleceği açısından da olumlu sonuçlara yol açabilir.

Çalışmalarını İran'daki Türk dilleri üzerine yoğunlaştıran Türkolog Gerhard Doerfer, İran’ı Türk dili açısından şöyle değerlendirmiştir: “İran günün birinde eşit haklara sahip olacak dilleri ve kültürleriyle doğunun İsviçre’si durumuna gelebilir, işte o zaman oradaki milletleri bütün yönleriyle iyice araştırmanın vakti gelmiş olacaktır. Böylece, filoloji bilimi ve Türkoloji bugünden tahmin edilmeyecek bir ölçüde zenginleşecektir.”

“Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan. Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir; Turan”  Ziya Gökalp

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.

Kerbela

Kerbela Sayfası