Arslantürk AKYILDIZ Şamahı'da Türk Şehitliği
Tarih : 2007-10-01
Tüm Yazılar

Arslantürk AKYILDIZ



29-Kasım ile 3 Aralık tarihleri arasında Azerbaycan'a yaptığımız seyahat esnasında Iğdır Belediyesi ile "Kardeş Şehir" olan Şamahı şehrine heyet halinde gittik. Tabiî ki Azerbaycan halkının konukseverliği ve sıcak alakası her yerde kendisini gösteriyordu. Iğdır Valisinin başkanlık ettiği heyette, Belediye Başkanı, Cumhuriyet Başsavcısı'nın yanı sıra birçok davetli bulunuyordu. Tarihi Türk topraklarında seyahat etmenin mutluluğunu yaşarken yol üzerinde bizi bir sürpriz bekliyordu. Yeni yağan kar'ın ortaya çıkardığı inanılmaz güzellikteki manzarayı seyrederek ilerlerken yolumuz üzerinde, bizi adeta kollarını açmış, sevinçle bağrına basmak ister şekilde bekleyen Türk şehitliğini gördük. Azerbaycan'da böyle bir şehitliğe gidince ister istemez duygulanıyorsunuz. Birinci Dünya savaşı yıllarından kalan bu şehitlik, Anadolu Türk’ü ile Azerbaycan Türk’ünü bir birine bağlayan en önemli ve manalı bağlarının başında gelmektedir. Önünde duygusal anlar yaşadığımız şehitlik, adeta Azerbaycan halkı tarafından bir ziyaretgâh olarak kabul edilmiş, kalplerinde sıcak yerini bulmuştur. Daha büyük bir Türk şehitliğini Bakû'de de görmüş ve çok duygulanmıştık. Demek ki biz, gerçek kardeş gibi gerektiğinde birbirimiz için canımızı verebiliyoruz. Bundan daha asil kardeşlik duygusu olabilir mi ?........ 1918 yılında Ermenilerin Anadolu'da yaptıkları Türk katliamı'nın bir benzeri Azerbaycan'da yaşanmaktadır. Osmanlı Devleti, bu vahşeti durdurmak için Azerbaycan'a Nuri Paşa komutasında bir birlik göndermek zorunda kalır. Türk birlikleri Bakü başta olmak üzere çarpıştığı birçok bölgede yüzlerce şehit verir. Bu cephelerden birisi de Şamahı'dır. Şamahı yakınlarında şehit olan bir subayımızın yaralanmasından şehit olmasına kadar geçen süre içersinde çeşitli duygusal anlar yaşanır. Şamahı civarında yapılan savaşlarda şehit düşen, bu askerimizin ismi bazı kaynaklarda İzzet, bazı kaynaklarda da Kadir olarak geçmektedir. Askerin destanı günümüze kadar nesilden nesile anlatıla gelir. Rütbesi Binbaşı olan askerin şehit olmasını Elfayım Eziz, "Azadlık Namına" adlı kitabında şöyle anlatır: "İzzet Bey, Aşot adındaki bir düşmanın ateş etmesi sonucunda yere yığılır. Ağır yaralanan binbaşının yardımına, civarda yaşayan insanlar koşar. Askerimiz yaralandığında orada bulunan Gülsabah adındaki kadın, olaya başından beri şâhid olmaktadır. Başörtüsünü çıkarır, askerin yarasını sarmak ister. İzzet Bey: "Bacım kolumu sağlam tut, ben kurşunu çıkarayım" der. Kurşunu çıkarır. İzzet Bey, Gülsabah'tan cebinde bulunan mendili çıkarmasını ister. Mendili Gülsabah İzzet Bey'e verir. Mendilin içine kurşunu koyduktan sonra, İzzet Bey: "Artık tamamdır, her şey bitti, yaramı bağlamaya gerek yok. Kanım bu topraklara aksın." der. Halsiz şekilde yerde uzanan İzzet Bey, silah sesleriyle kendisine gelir. Türk ordusu gelmiştir. Askerler İzzet Bey'i yaralayan askeri orada çıkan çatışmada vururlar. Ordunun gelmesine İzzet Bey çok sevinir. Karşısında Nuri Paşa'yı görünce heyecanlanır. Nuri Paşa İzzet Bey'in yanına yaklaşır, İzzet Bey'in başını dizlerine kor. Artık İzzet Bey son anlarını yaşamaktadır. Nuri Paşa'ya: "Paşam bir Türk paşasının dizlerinde can vermek benim için büyük bir şereftir." der. Nuri Paşa: (onu teselli etmek için) "Sen yaşayacaksın daha çok zafer kazanacaksın" cevabını verir. Fakat, İzzet Bey son anlarını yaşadığının farkındadır. Bitkin bir şekilde uzanan binbaşının etrafında herkes diz çöker, Şeyh Muhsin Kur'an okumaya başlar. İzzet Bey vatanından binlerce kilometre uzaklıkta ölüm kalım savaşı veren soydaşlarına yardım etmenin huzurunu yaşadığı anlarda sessiz bir şekilde okunan Kur'an'ı dinler. Orada bulunan insanların bu tablo karşısında duygularına hakim olamayıp gözyaşlarını tutamadıkları görülür. İzzet Bey, bir ara doğrulur yanındakilerden haklarını helal etmelerini ister. Cebindeki mendili zorla çıkarıp Nuri Paşa'ya: - Paşam! Babam, Anadolu'da topraklarımızı korumak için vuruşurken ağır yaralanmış. Vücuduna isabet eden kurşunu güç bela çıkardıktan sonra, yanında bulunan silah arkadaşlarına, "Bu kurşunu oğluma verin, ben vatanım için kahramanca savaştım, ülkem için canımı vermek üzereyim. Ona söyleyin beni yaralayan şu kurşunu yanında taşısın, bunu iki etsin." der ve vücudundan çıkan kurşunla ikiz kardeşler gibi duran şehadet nişanlarını göstererek: "Paşam! Babamın vasiyetini yerine getirdim. Onun söylediği gibi kurşunu iki yaptım. Hâlâ kurşunun üzerindeki kanım kurumadı. Siz de bu kurşunu alın oğluma verin, ona babasının da kahramanca savaştıktan sonra şehit düştüğünü anlatın, bu kurşunları üçe çıkarmasını söyleyin." der. Son sözlerini söyleyen İzzet Bey vurulduğu yerde dünyaya gözlerini yumar. Halk, İzzet Bey'i yaralandığında Şamahı'ya götürmek ister, fakat o orada defnedilmesini vasiyet eder. Onun vasiyeti üzerine kendi vatanı olarak gördüğü topraklara, Şamahı yakınlarındaki Acıdere mevkine defnedilir. O günden bu güne kabrin adı "Türk mezarı" olarak anıla gelir. Şehitliği ziyaret eden heyet üyeleri büyük bir duygu yoğunluğu yaşıyordu. İnsanın aklına Çanakkale'de şehit olmaya koşan Azerbaycan yiğitleri geliyordu, Türk Kurtuluş savaşında Azerbaycan halkının yaptığı maddi ve manevi yardımlar geliyordu, Azerbaycan'ın en acı günlerinde Anadolu Türkünün verdiği içten destek geliyor. ………… Bir kökün iki kolu olan Anadolu ve Azerbaycan Türkü, tabiî ki acıda ve sevinçte bir olacaktır. Birisine uzanan menfur ele, kendisine uzanmış gibi tepki gösterecek. Saldırıya uğrayan toprak için elbette ölecek. Toprak uğruna şehit olan Binbaşı İzzet Bey gibi, nice yiğitler Anadolu'da, Azerbaycan'da, Türkistan'da, ana kucağındaymış gibi uyuyorlar. Çünkü onlar ölü değiller. Aziz vatanın kutsal bekçileri olan şehitlerdir……. Şamahı'dan ayrılıp Bakü'ye dönerken yol üzerinde bizi büyük bir vakarla bekleyen Binbaşı İzzet Bey adeta el sallıyor, Iğdır ve Şamahı'nın kardeşliğine seviniyor, tebessüm ediyordu…..

Henüz yorum yapılmadı!

Bu içerik için yorum yapılmadı. Yorum yapmak için aşağıdaki formu kullanınız.

Yorum Yaz!

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.
* İşareti olan alanlar gereklidir.