Aras nehrinin Türkiye topraklarındaki uzunluğu 548 km, toplam uzunluğu ise 1.059 km’dir.
Boraltan Köprüsü olayını ilk kez gündeme getiren isim DP Tekirdağ milletvekili Şevket Mocan’dır. Şevket Mocan’ın Sovyetler Birliğine iade edilen Rus Mültecilere ilişkin soru önergesi Mayıs 1951 yılında TBMM’ne verilir. Gündeme geldiği tarih 18 Temmuz 1951’dir.
Mocan’nın soru önergesi şöyle idi:
1-Muhtelif tarihlerde memleketimizde siyasi mültecilik haklarına dayanarak iltica etmiş 156 mülteci 1947 senesinde, milletlerarası hukuk kaidelerine tamamen aykırı olarak Sovyet Rusya’ya teslim edildikleri doğrumudur?
2-Facia kurbanlarının sevk şekli de kurban gönderilen mabudun usullerine uygun olmasından ve akibetlerini görmesinden, teslim işinde vazifeli yedek subay posta müfettişi Reşat’ın asabi rahatsızlığa uğradığı ve sinir hastanelerine elveym tedavi olduğu doğru mudur?
Dönemin adalet Bakanı Rüknettin Nasuhioğlu, soru önergesine Dışişleri, İçişleri ve Milli Savunma bakanlıklarından aldığı bilgiler doğrultusunda cevap verir:
23 Şubat 1945 tarihinde Almanya ve Japonya’ya karşı harb ilan etmemiz üzerine, müttefiklerimiz arasında yer almış bulunan Sovyet Rusya kendi tebasından olan askeri mültecilerin iadesini istemiştir. Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığımızca Başbakanlığa yazılan 22.V.1945 tarihli tezkerede, Almanya ve Japonya ile harb haline geçmemizden sonra memleketimize iltica etmiş müttefiklerimiz tebaasından asker olanların mütekabiliyet şartiyle iadelerinin uygun olacağı teklif edilmiştir. Keyfiyet Bakanlar kurulunca incelenerek neticede ittihaz olunan Mayıs 1945 gün ve 3/2563 sayılı kararla, Almanya veya Japonya veya her ikisi ile harb halinde olan devletler uyruğunda memleketimizde bulunan mültecilerin yalnız askerlik hizmetine mensup olanların mütekabiliyet esası çerçevesinde iade edilmeleri tasvip edilmiştir. Bu karar mucibince ve Ankara’daki Sovyet sefareti ile mütekabiliyet esasını tesbit eden bir nota teatisi suretiyle 237 Sovyet Askeri mültecisinden 195’i ilk parti olarak 6.VIII.1945 tarihinde TIHMIS KAPISINDAN Sovyetlere iade edilmiştir. Fakat Sovyetlerin, Rusya’ya iltica etmiş olan bir subayımızla iki erimizi izlerinin bulunamadığını beyanla geri vermedikleri ve bu suretle mütekabiliyet esasını ihlal ettikleri cihetle, mütebakisinin ve ilk partisinin sevki esasında yolda kaçan birkaç kişinin iadesinden vazgeçilmiştir. Bundan sonra Başbakanlığın tensibiyle Dışişleri, İçişleri ve Milli Savunma Bakanlıklarının temsilcilerinden kurulan komisyonca tanzim olunan rapor Bakanlar kurulunun I.IX.1947 tarihi toplantısında incelenerek komisyon raporuna göre işlem yapılması uygun görülmüş ve böylece Yozgad kampının dağıtılarak yurdumuzda kalmayı arzu edenlerin Türk ırkından olanların vatandaşlığımıza alınması esası kabul edilmiştir.
Teslim işinde vazifeli yedek subay posta müfettişi Reşad’ın asabi rahatsızlığa uğradığı ve elyevm sinir hastanesinde tedavi edilmekte olduğu hakkında bilgi mevcut değildir.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye, Savaşın uğramadığı ender ülkelerden biridir. Bu nedenle de sıklıkla mülteci akınına uğramaktaydı. Bunların önemli bir bölümü Alman işgaline uğrayan Ege adalarındandı. Türkiye karasularından geçmek isteyen ve mülteci taşıyan gemileri de anmak gerekir. Türkiye giderek artan mülteciler sorununu hukuki düzenlemeler yaparak (1941) çözmeye çalışırken diğer taraftan özellikle Almanya ve Sovyetler Birliğinin husumetini çekmemeye gayret ediyordu. Çünkü izlenen denge politikası, saldırıya yol açacak bir gerekçe vermemeyi amaçlıyordu. Ülkenin yönetici kadrosu, İnönü başta olmak üzere, Birinci Dünya Savaşında yapılan hatayı tekrar etmemek ve elden geldiğince savaşın dışında kalmak niyetiydi.
Sonuç olarak iade edilenler öldürüldü mü? Bilmiyoruz. Öldürülmüşlerse de bu son derece üzücüdür. Kesin kanıt söz konusu değildir. Yaşanan süreç, diplomasi, dönemin aktörleri eleştirilmeyi hak edebilirler. Bununla birlikte eleştirilen kişinin milli mücadele kahramanı İsmet İnönü’nün olması üzücü olmuştur.
Boraltan köprüsü olayı 1965 yılı seçimlerinde de gündeme getirildi.7 Ekim 1965 tarihli Adalet Gazetesi’nde çıkan imzasız başyazıda Boraltan faciası (!) İnönü’nün günahları arasında sayılmıştır. Boraltan faciası olayı üzerine ağıtlar, şiirler yazılmış, bir de film yapılmıştır. Mehmet Kılıç’ın yönetmenliğini yaptığı Cüneyt Arkın, Oya Aydoğan, Baki Tamer gibi oyuncuların rol aldığı ‘’Güneş ne zaman doğacak’’ adlı filmde benzer bir konu işlenmiş ve 1945 yılında Sosyalist bir ülkeden Türkiye’ye iltica eden daha sonra düşmana verilen ve sınırda şehit edililen 150 Türkün aziz hatırasına atfedilmişti.
BORALTAN KÖPRÜSÜ NEREDE?
Adına şiirler yazılan, ağıtlar yakılan, filmlere konu olan bu Boraltan Köprüsü nerede? Köprü hakkında bilgi sahibi değiliz.
Azerbaycan’nın büyük şairi Almas Yıldırım ‘’Dönek Kardeş ‘’ adlı şiirinde Boraltan şehitleri için şöyle diyor :
Türk denince özü, sözü mert olur,
Dost deyince ayrılmaz bir fert olur,
Kardeş deyip dara düşsem, sığınsam,
Şimden geru bu bana bir dert olur.
Ben ne diyem bu vefasız dağlara,
Öz kardaşı dönek olan ağlara ‘’
Murat Ümit Darga ise Boraltan Köprüsü Şiirinde,
Boraltan bir köprü,
Aşar geçer Aras’ı
Yuğsan Aras suyuyla
Çıkmaz yüzün karası
*
Karası karası
Merhamet fukarası
Karası karası,
Merhamet fukarası
*
Düşman bekler karşıda
Önüne kattı beni
Can alınan çarşıda
Kardeşim sattı beni
*
Dönüp seslendim geri
Merhametsiz birine
Beni siz vursaydınız
Şu gâvurun yerine
*
‘’Bu imiş meğer istirahat
Yordum kadere kısmete.
Uyusun şimdi rahat rahat
Deyin öldüğümü İsmete.’’
Bu şiir daha sonra Esat Kabaklı tarafından Yalnız Türküler isimli albümünde seslendirilir.
Şunu gönül rahatlığı ile söylemek gerekirse Boraltan diye bir köprü hiç olmadı. Hele hele Aras nehri üzerinde böyle bir köprü hiç yok. Peki, Türkiye’de sürekli gündeme gelen bu konunun gerçeği nedir? Camur at, izi kalsın, ajitasyondan başka bir şey değil.
İNÖNÜ VAKFININ BORALTAN KÖPRÜSÜ AÇIKLAMASI:
II. Dünya savaşın sonlarına doğru Alman ordusu, Sovyet topraklarını terk ederken, savaş sırasında, Sovyet vatandaşı olan, fakat bir şekilde Alman ordusu saflarına geçerek onların yanında savaşan pek çok kişinin akıbeti güçleşti. Bu kişiler, vatana ihanet suçlaması ile karşılaştılar ve yakalandıklarında idam edildiler. Bazıları Türkiye’ye kaçabildi. Fakat savaşın galibi olarak Sovyetler Birliği Türkiye’den bu kişileri geri istedi. Sovyetlerin iddiası bu kişilerin Savaş suçlusu ve vatana ihanetten mahkûm olan kişiler olduğu yolundaydı. Bu iddianın gerçek olup olmadığı belirsizdir.
Sovyetler Birliği’nin bu talebi Türkiye tarafından yerine getirildi. Moskova talebin yerine getirilmemesini, Türkiye’nin Almanya’ya ve Alman ordusuna karşı yeni bir yardımı olarak değerlendiriyordu. Müttefiklerin ağır baskısı söz konusuydu. Bu düşünceler ışığında Türkiye, kendisine sığınan ve suçlu olarak ilan edilen kişileri Sovyetler Birliğine iade etti.
Tarihsel çerçeveyi tam olarak bilmeden ya da geçmişin ayrıntılarına yeteri kadar önem vermeden, geçmişten politik malzeme devşirmeye çalışmak, maalesef politikanın tabiatında bulunmakla birlikte geçmişimizi değerlendirmek isteyecek vicdan sahibi herkesin dikkatini çekmesi gereken bir husustur… Tarihsel gerçekliğin politik tartışmalardan değil de, bilimsel ve akademik çalışmalardan oluşacağı yönünde ‘dir.
*
Türkiye Cumhuriyetinin sınır ve gümrüklerine baktığımızda 29 sınır kapısını görmekteyiz. Listede hiçbir şekilde Boraltan köprüsü veya Boraltan kapısına rastlanılmadı.
Eski Sovyetler Birliği, şimdi Bağımsız Devler Topluluğu olan, Gürcistan, Ermenistan, Nahçivan arasındaki sınır kapıları şunlardır:
1-Dilucu Sınır Kapısı, Iğdır-Aralık/ Nahçivan (Azerbaycan )
2-Alican Sınır Kapısı, Iğdır-Karakoyunlu/-Ermenistan-Margara
2-Akyaka Sınır Kapısı ( TİKNİS/KALKANKALE) Kars- Akyaka / Ermenistan-Ahuryan
3-Türkgözü Sınır Kapısı, Ardahan-Posof /Gürcistan
4-Aktaş Sınır Kapısı, Ardahan- Çıldır /Gürcistan
5-Canbaz Demiryolu Sınır Kapısı, Ardahan-Çıldır /Gürcistan
*
Mülteciler 6.08.1945 tarihinde( 195 kişi olup) Akyaka TİKNİS /Kalkankale’den demiryolu ile iade edilmişlerdir. Dolayısıyla bu kapı Kars/Akyaka ilçesi Doğu Kapı ile Ermenistan’ın Ahuryan sınır kapısıdır Aras nehri üzerinde. Boraltan köprüsü veya sınır kapısı diye herhangi bir fiziki mekân söz konusu değildir.
Aras nehri üzerinde kurlu olan üç köprü vardır. Alican Sınır Kapısı veya Köprüsü, Ermenistan’ın Markara dediği köprüdür. Alican Sınır Köprüsü, Iğdır ilinin Karakoyunlu ilçesinde, Türkiye ile Ermenistanı birbirine bağlayan ve Nisan 1993’ten beri hizmete kapalı durumda bulunan sınır kapısıdır. Köprü ilk kez 1895 yılında Ruslar tarafından ahşap olarak inşa edilmiş,1945 yılında ise Türkiye Cumhuriyeti ve SSCB tarafından betonarme olarak yeniden yapılarak hizmete girmiştir.1988 yılında Ermenistan’da meydana gelen depremde Kızılay tarafından insani yardım amaçlı olarak kullanıma açılmış,1993 yılında ise Ermenistan’ın, Azerbaycan’a yaptığı saldırganlık ve işgallerinin ardından 1993 yılından itibaren süresiz olarak kapatılmıştır. Hemen karşısında yer alan Sınır Kapısı da Ermenistan’ın Armavir İdari Bölgesi’nde yer alan Margara (Markara) kasabasında bulunmaktadır. Aras nehirin’in ayırdığı sınırın güvenliği askeri hudut karakolu ile sağlanmaktadır.
Dilucu Gümrük Köprüsü Iğdır-,Aralık-Nahcivan/Azerbaycan, Sınır Kapısıdır. Hasret veya Ümit Köprüsü diye isimlendirilmiştir. Resmi gazetenin,22.05.1992 tarihli, 92/3065 sayılı mükerrer sayılı kararı ile 1.sınıf Gümrük müdürlüğü olarak açılmış olup, yine 96/7782 sayılı resmi gazetedeki karar gereği sınır ticaretine açılmıştır.
Karakale Köprüsü, Iğdır/Karakale-Ermenistan arasında protokol amaçlı kullanılan, Aras üzerindeki köprüdür. Askeri yasak bölgededir.
BORUALAN SINIR KAPISI: Iğdır ilinin en doğusunda yer alan Aralık ilçesinde bulunan Türkiye ile İran’ı birbirine bağlayan ve 1988’den beri hizmete kapalı durumda bulunan sınır kapısıdır. Sınır kapısı, bölgenin İran tarafında güvenlik sorununun bulunması sebebiyle bir gümrük kapısı inşa etmediği için, açılmamıştır. Kars valiliği ve Kültür ve Turizm Bakanlığının talebiyle 1 Ocak 1985 tarihli onayıyla kuruldu. İran tarafından hiçbir çalışma yapılmaması sebebiyle 08.04.1988 tarihinde ilgili Bakanlık tarafından kapatıldı.
Genel Haber
Yayınlanma: 12 Eylül 2019 - 00:00
ARAS NEHİRİ VE MEÇHUL KÖPRÜ BORALTAN
Öğretim Görevlisi Sözer AKYILDIRIM IĞDIR ÜNİVERSİTESİ Aras nehri; Bingöl dağlarının kuzey yamaçlarında doğan ve Hazar denizine ulaşan bir suyoludur. Pasinler ovasından geçerek, Pasinler çayını bünyesine katar, Horasan – Karakurt arasındaki derin bir vadiden geçer, Kağızman’a, daha sonra Tuzluca’nın kuzeyinden gelen 174 km’lik Arpaçay ile birleşerek güçlenir ve genişler Iğdır ovasına ulaşır. Türkiye, Ermenistan, Nahçivan arasında 150 km’lik sınırı oluşturur. Daha sonra İran, Nahçivan arasında ilerleyen Aras nehri, Culfa’dan sonra doğuya doğru yol alırken İran, Ermenistan ve Azerbaycan sınırlarını da çizer. Sebirabad yakınlarında Kura Irmağı ile birleştikten sonra delta oluşturarak Hazar denizine dökülür.
Genel Haber
12 Eylül 2019 - 00:00
İlginizi Çekebilir