Irak ve Avrupaya geçen yıl gittim, şimdi ise odlar yurdu can vatan Azerbaycan’a ve Bakü’ye ilk defa gidecektim. Yani ülkelere gezi noktasında geçmişten pek parlak bir karnem yok idi maalesef.Azerbaycan Bakü ve ata yurdumuz Gence şehrini görmeyi çok istediğimden dolayı, Avrupa’dan yeni dönmeme rağmen seve seve Azerbaycan Bakü’ye tur gezisini Gence olmasa da kabul etmiştim.Ben, Eşim ve Paris Barosundan B. Suphi Yılmaz bey ile birlikte, 28 Aralık Cumartesi bir otobüs elit insanlardan oluşan tur grubu ile akşam saatlerinde yola koyulduk, Giriş işlemlerinden sonra Nahçivan’dan gece 23.30 da uçak yolculuğumuz başladı ve 50 dakika sonra Azerbaycan’ın Bakü havalimanına inmiştik. Nahçivan’dan Azerbaycan Bakü’ye günlük on kadar uçak seferlerinin yapıldığı, haftada bir kez de Gence şehrine uçuş düzenlendiği halkımıza bilgileri olmaları amacıyla belirtebiliriz.Gidiş ve dönüşte çok rahat bir yolculuk yaptık diyebilirim. Bakü’ye indiğimizde ışıl ışıl bir dünya şehri bizi karşılamaktaydı. Göz kamaştıran Bakü Avrupa’nın Paris’iyle, Almanya’nın Köln’üyle şehircilik, temizlik, düzen, yerleşim, plan, altyapı, engelli geçişleri, aydınlatma, adres soranlara yardım etme, park – bahçe – yeşil alanları çoğaltma ve yenileme, çocuk parkları yapma, özürlü yollarını düzenleme vb hizmetlerde Avrupa ülkeleriyle yarışıyor diyerek mütevazilik göstermeyeceğim, onlardan bir adım öndedir diye iddia edebilirim.Arpaçay, Kür ve Aras nehirlerinin birleşerek akıp döküldüğü, dünya piyasasında en kaliteli petrolün üretildiği, en değerli havyarın çıkarıldığı Hazar denizinin Bakü sahilleri seyrettikçe doyumsuz olmakta, seyredenleri mest etmekteydi. Bakü’nün incisi Hazar denizi sahili, gezi - yürüyüş yolu nefes alınacak birkaç km. lik bir uzunlukta, parkların yeşil alanların hakim olduğu sahaya dönüştürülmüş.Bağımsızlık isteğiyle milyonlarca Azerbaycan Türkünün doldurduğu, tanklar altında ezilerek şehit olduğu, 1918 de kurulmuş Azerbaycan cumhuriyetinin tekrar bağımsızlığını istemesinin bedelinin ödendiği yerlerden biriydi Azatlık/özgürlük meydanı. (Tekrar döneceğim bu konuya.)Şehitler Xıyabanı’nda 1990 – 1992 ve sonrasında Karabağ’da şehit olanların evlatları şimdi bu meydanda o acı günlerin acısını çıkarır gibi sefasını sürmekteler.Hazar’dan Bakü’ye doğru sürekli esen külek/rüzgar, yağmur getirerek kış ayları havayı soğutsa da, bahar - yaz ayları çok serinleterek rahatlattığı, o ayları yaşayan insanlar tarafından anlatıldı.Tur başkanı Erkan, beyin programına göre sabah kahvaltısı sonrası turla geziye başlamıştık. Ateş gâh denilen tarihi yapı yerine gelerek, Ateş gâh hakkında bilgileri geniş ve detaylı olarak görevli rehberler anlatmaya başladılar. Gruplar halinde tek hücrelerden oluşan odalarda Hindu ve Sihlerin genelde çile çekme, ölümü bekleme, otel gibi kullanılan odalar hakkında bilgi verildi. Zerdüştler’den başlayarak, Zerdüşt dinine mensupların “ateşe tapıyorlar” diyenlerin iddialarını reddeder gibi ifadelerle “ateşin dumanı vasıtasıyla istek, dilek ve duygularının Tanrıya ulaşacağına inanmaktaymışlar. Bu niyetle ateşe değer vermekteymişler.”Burada üç dine mensup grubun yaşadığı belirtildi. Hindular, Sihler ve Zerdüştler.Ateş gâh denilen Zerdüşt, Hindu ve Sihlerin tapınak yeri olan ve sürekli yanan metan gazının biteceği yıllara kadar ateşi sönmeyen mekanın ziyaretçileri çile çekerek ölmeyi yeğlemişler. Yani yemeden içmeden kesmişler kendilerini ve burada ölümü beklemiş, ölmüş ve yakılmışlar.Burada ki çile çekme ve kendine eziyet ederek çile çekerek ölme düşüncesi ve çile odaları dikkatimi çekti.Süryanilerden de böyle mabet yerleri anlatımını dinlemiş ve görmüştüm kilise, manastır, ve benzeri mezheplerin kalarak ibadet etmekte olduğu diğer kutsal sayılan yerlerde ve en son Mardin yöresinde.Gezip, gördüklerim yerler arasında değerlendirme yapmaya çalıştığımda bir yörenin niçin gelişmemesi ile yüksek gelişmişliğin farkı da anlaşılmakta, katkısı az dahi olsa vardır fikrimce. Şöyleki burada (Bakü’de) ateş gah denilen dergah da yaşayanlar “cennet sevdasıyla” aç susuz kalarak ölüme koşarken, Süryanilerin inancına mensup olanların veya diğerlerinin inananları güneşi, ayı, yıldızları takip etme odası, akıl hastalarını müzikle tedavi etme odası, ders çalışma odası, ibadet etme odası vd ile 18 yy da ya da daha eski yıllarda tanışmışlar.Zerdüştler ise ateşe tapmak düşüncesiyle değil de, ateşin dumanı vasıtasıyla duygularını, dileklerini inandıkları Tanrı’ya iletmek adına ateşin başında toplanarak ibadet etmiş oldukları bilgisini verdiler. Bilindiği üzere Zerdüştlük Pers, Med ve Sasaniler dini olmuş, Azerbaycan, İran, Afganistan da kabul görmüştür.Hindu lük, Hindistan, Nepal, Bangladeş, Sri Lanka da kabul görmüş, taraftar toplamıştır.Sihler de, Hindistan da taraftar bulmuş ve yaşamışlardır.Rehber kişilerin anlatımına göre metan gazının bitmesi ile ateşin sönmesi üzerine ateş gâh’daki çile odalarında yaşayanların, gecelemek için gelenlerin burayı terk ettikleri, ziyaret ve ticaret amaçlı gelenlerin kesilmesi üzerine burasının yavaş yavaş kapandığı anlatıldı..Burası çile çekmek için gelen insanların yanı sıra, kervansaray olarak da kullanılmış. Zengin tacirler, tüccarlar, alimler geceler konaklamışlar.Yakın dönemde, tüm mabed binaları ve çevre alanı komple bakımı yapılmış ve ateş gâh Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından tekrar gaz sistemi yapılması ile ateşe kavuşturulmuş, komple mabet alanı yeniden düzenlenmiş ve ziyaretçilere açılmıştır.Ateş gah gezisini tamamlayınca merhum Cumhurbaşkanı, büyük devlet adamı Haydar Aliyev merkezi müzesine doğru yola koyulduk. Müze dünya çapında bir donanıma sahip. 4 katlı binada rahmetli Aliyev’in kullandığı özel arabaların yanı sıra özel halılar – xalçalar, çocuklar için bebek çeşitleri, saz – tar – keman -kabak kemane – garmon - akardion - goşa nağara gibi onlarca müzik aletleri, heykeller, resimler, üç renkli bayrağın hava ile sürekli havada savrulması, tarihi olan ev eşyaları sergilenmekte. Gezilen yerlerin birçoğu paralı giriş olarak gezilebilmekte.Şirvanşahlar dönemi Bakü tarihi içinde önemli olduğundan tarihçi bir rehber olan Kerim bey de dahil olmuştu ertesi günkü gezi turumuza. Tarihi olayları heyecanlı anlatımıyla Kerim hocadan dinlemeye başladık.Şirvanşahlar, Şamahı bölgesinde uzun süren hanedanlıklarında yaşadıkları depremle Bakü’ye, Kız kalesi içeri şehir denilen kız kalesinin olduğu bölgeye yerleşmişler.İçeri şehir ilk yapıldığında özel taşlardan yapılmış binalardan oluşmuş, iki katlı saraylara benzer villa evler inşa edilmiş, 1300 aileden oluşan 5 bin nüfuslu bir Şirvanşahlar hanlığı gelerek buraya yerleşmiş. Ülkemizdeki Ahlat taşı gibi kolay kesilebilen yumuşak taşlar. İçeri şehirde otel olarak sonradan yapıldığı görülen bazı beton yığını binaların diğerlerinin yanında sönük kaldığı, tarihi binaların silüetini bozduğu görülmekte.Şirvanşahlar hanlığının yerleştiği alanın giriş kapısının üzerinde iki aslan heykeli hanedanlığı temsil etmekte. Girişte gelen misafirleri ağırlama yeri bulunmakta ve gelenler kayıt altına alınmaktaymış.Azadlığ meydanı 90’ıncı yılları nerdeyse dakika dakika takip ettiğimiz için sanki tanış gelmekteydi bana. Mitingler, özgürlük için baş kaldıranlar, istenmeyen Rus tanklarının halkın üzerine sürülerek vahşice katliam yapılması, gençlerin, düşünenlerin, bağımsızlık isteyenlerin, nişanlıların şehit edilmeleri insan birlik olunca önünde durulamayacağının adeta deliliydi.Vatan uğruna evladını şehit vermiş ve şimdi alnım açık gezebilirim diyen Azerbayca’nın ünlü şairi rahmetli Halil Rıza Ulutürk şiirinde;“Azatlığı isdemirem, zerre zerre, gram gram,Kolumdaki zencirleri gıram gerek,Kıram kıram” mısralarında azatlık kutsallaşmış, gönüllerde yücelmiş ve yiğit gençler, kahramanca kendilerini şehadete atmışlardı.Azatlık meydanı bize adeta yaşadıklarını, çektiklerini, kahramanlık yazdıklarını haykırıyordu.Susmayan meydan zulümleri, katliamları, kırılan karanfilleri, inleyenleri gördüğünü söylüyor ve Hazar’ı şahit göstererek için için ağlıyordu.Azerbaycan Kelbecerli ünlü şair Memmed Aslan’ın yazdığı “Ağla karanfil ağla” şiiri gibi;“Garanfil şehid ganıAğla garanfil ağla,Ağla inlet meydanı,Ağla karanfil ağla” demekteydi şair. Yüzlerce Karanfil ağlamıştı Azatlık uğruna Azatlık diğer adıyla özgürlük meydanında.Bizler Azadlığı geçip Şehidler Xıyabanına yönelirken gözlerimizin önünden film sahnesi gibi geçen o tabloyu içimiz burkulsa da andık.Şehitler tepesinde Azerbaycan toprakları için şehit olan Türk askerlerimiz için yapılmış anıt mezara dua okuyup rahmet diledik.Rus devlet başkanlarından Gorbaçov’un uygulamaya ve geliştirmeye çalıştığı Glasnost ve Perestroyka sonucu işgal edip yıllardır sömürdükleri uydu ülkeleri üzerinden atma uygulaması zor durumda olan Rusya’ya yaradığı kadar bağımsızlık isteyen ülkelere de bağımsızlık noktasında yarayacaktı.Özgürlük hiçbir zaman Türk milletine bahşedilmemiştir. Bilek gücüne, can pahasına alınmıştır.Şehitler Xıyabanında Türk askerlerimizden Azerbaycan topraklarında şehit düşen Mehmetçiklerimizin anıt mezarı yer almaktadır. Uyanış hareketinin başladığı 1990-1992 ve Hocalı şehitleri, Karabağ şehitleri, Bakü’de şehit olan yiğit Azerbaycan Türklerinin tümü Hazar’ın kalbine gömülmüşler. Ruhları şad mekanları cennet olsun.Gezimizin devamında Şehitler xıyabanına yakın, 12 İmamlardan 7’ncisi olan İmam Musa Kazımın kızı, 8’nci İmam Ali er Rıza’nın kız kardeşi olduğu belirtilen Hâkime hanım adına yaptırılmış ve Heybetin Bibisi adı ile yaşamaya mecbur olmuştur.13. yy. da Şirvan şahı II. Ferruhzad tarafından yaptırılmış ve Azerbaycan işgal edildiğinde cami Ruslar tarafından yıktırılmıştır. 1998 de aynı mimari ile yeniden aynı yerde inşa edildiği belirtildi.Hazar denizi sahilinde hakim tepeye yaptırılmış camide Hanım Bibi Heybet ve üç çocuğunun mezarları bulunmakta. Bibi Heybet’in makamında namaz kılarak, dua okuduk.Bakü de şehrin genelini tertemiz gördük. Aynen geçen yıl gittiğimiz Nahçivan gibi. Öğle ki gelişi güzel çök atmak kesinlikle yok, halk bir izmariti bile yere atmamakta. Belki cezai müeyyideler harekete geçirilmiş fakat öncelikle alışkanlık kazandırılmış. Artık bir kültür gibi zihinlere yerleştirilmiş. Çöp bidonu çoğu bölgede yok, kaldırılmış. Nahçivan’da da çöp bidonu şehir içinde hiç yoktu.Azerbaycan Bakü de şehircilik hizmetlerini gerçekten çok iyi gördüm. Hatta temizlik, bakım, düzen Avrupa’dan daha ileri. İlçeler ve köyler de böylemi bilemem elbette. Bu yazdıklarım noktasında Türkiye’miz de maalesef çok tavizli uygulamalar olmuş olacak ki yeterli ilerleme sağlanamamaktadır.Mesela yağmur suyu, lağım sularına karıştırılmadan kullanıma yönlendirilmiş alt yapı olarak. Kimileri de bahçesindeki yağmur sularının deposuna toplanmasını sağlayarak bahçe sulamada kullanmakta.Bakü de restoranlar, kahveler, eğlence yerleri orta sınıfa göre pahalı. Gece saat 12.00 civarı yemek yedikten sonra dönüş için çevirdiğimiz taksi 4 manata gittiği yere on manat istedi ve ödedik. Burada “hayat nasıl” sorumuza taksici ustaca bir cevap verdi ve “Burada ya en zenginler var ya da en fakirler, maalesef orta sınıf kalmadı.” dedi. Büyük avm’ler açılmış, hepsi tıka basa alış-veriş edenlerle dolu. Bunların hepsinin elit kesime dahil insanlar olması mümkün değil bence, bir kısımda alım gücü olan orta kesimdir mutlakaBakü de dikkatlerden kaçmayan araçların çok büyük bir oranda yeni ve dünya markaları, pahalı otomobiller, cipler olduğuydu. Rus yapımı otomobil yok denecek kadar az.En çok adres bulmada zorlandık fakat bu ilk gidişimiz olduğu içindi belkide, gezip gördükçe tanımakta, aşina olmakta insan.Azerbaycan Bakü gezimizde bir semaver çayı içememenin eksikliğini hissettik, ikinci ise yerel müzik aletleri ile canlı program yapan mekan pek yoktu.Çay ve semaver mekanı olarak tanıdığımız, duyduğumuz, türkülere konu edilen çayı bir türlü damak tadımız gibi bulamadık. “Gelsin yemekden gabağ çay çay çay” türküsünü sadece otelde diyebildik, dışarıda maalesef çay denilmez tattaydı çaylar.Güzel ve temiz bir müzik evi içeri şehirde baya aradık, sonra bir odalık yerde tar, nağara ve saz çalan gençleri bulduğumuzda sevindik. Konservatuvarlı olan delikanlılar güzel sesleriyle okuyarak neşelendirdiler odayı, küçük odada oynamaya bile başlamıştık. Bende arada bir şiirlerimden okumaya çalışıyordum elbette.Hakkını demek gerekirse üç yıldızlı Genceli hotel hizmet noktasında beş yıldızlı otelleri aratmayacak hizmetler sunmaktaydı. Gerçi grubun bazıları diğer oteli tercih ettiler ama pek farklarının olmadığı belirtildi.Yılbaşı günü aynı zamanda Azerbaycanlıların Hemreylik bayramı olması münasebetiyle açık alanda kutlama yapılması her yıl yapılırken, Azerbaycan uçağının düşürülmesi nedeniyle yapılmadı. Kapalı mekanlarda önceden rezerve yapıldığı için izin verilmişti. Tanınmış sanatçılarla birlikte yemek yenildi, herkes kendince oynadı, çok sesli, fakat güzel bir geceydi. Otele dönüldüğünde gece 03.oo olmuştu.Öğlen uyanmış ve dışarı gezmeye çıktık son günde. Hazarın muhteşem deniz manzarası, doğan güneş ve ılgıt ılgıt esen sabah rüzgarı havayı pırıl pırıl etmişti. Halen daha temizlik çalışanları çevreyi düzenliyor, yerlerde çöp bulmaya çalışıyor, duvarları, demir aksamları siliyorlardı.Yeni açılmış Park Bulvar AVM de zaman geçirerek otele dönüş yaparak bavulumuzu aldık ve akşam havalimanına doğru yola çıktık. Uçakla Nahçivan'a, ardından sınır kapısına vardığımızda gece geç saatler idi ve soğuktu, gelen otobüse sahaya giriş müsaadesi verilmediği için, çocuklu aileler başta olmak üzere çok zor şartlarda, sınır kapımıza kadar yaya yürüyerek ulaştık.Neticede çoğunluğu güzellikle, bazen de zorluk yaşanan bir geziydi.Son söz; Bakü de her alanda güzel gelişmeler olacağına inanıyorum. Haber Merkezi
Haberler
Yayınlanma: 20 Ocak 2025 - 12:16
Güncelleme: 20 Ocak 2025 - 17:08
ASYA'NIN GÜNEŞİ AZERBAYCAN/BAKÜ'YE GEZİ NOTLARI
Emir Şıktaş Güzel bir kış günü bana sürpriz yapan eşim dört günlük bir yeni yıl gezisi planlandığını, düzenleyen Erhan beye isimlerimizi yazdırdığını söyledi. İtiraf edeyim 2024 yılbaşına kadar ne Nahçivan’a, ne Azerbaycan’a gitmemiştim. Geçtiğimiz yıl ilk defa Nahçivan’a gitmiştim.
Haberler
20 Ocak 2025 - 12:16
Güncelleme: 20 Ocak 2025 - 17:08